7 Eylül 2005Haluk Şahin
'Zaman'ın en büyük yargıç olduğu, tüm gerçeklerin zamanla ortaya çıktığı söylenir. Tam olmasa da, bu genellemede doğruluk payı büyüktür.
50 yıl önce yaşanmış olan 6-7 Eylül olaylarına bu açıdan baktığımızda gerçeğin ta kendisini değilse bile, ana çizgilerini görebiliyoruz:
Demokrat Parti iktidarı yeterince hazırlığı olmayan sıcak bir sorunu, Kıbrıs'ı, kucağında bulmuştur. Londra'daki üçlü görüşmeler iyi gitmemektedir. Adanın Yunanistan'a devri olasılığı artmaktadır. Acilen bir şeyler yapılması gerekmektedir. Ama ne? Bunun üzerine birilerinin aklına İstanbul Rumları gelir ve bir hazırlık başlar...
Artık bu istihbarat teşkilatı tarafından mı iktidara önerilmiştir, yoksa iktidar içindeki bir 'parlak' fikirli (Celal Bayar?) mi istihbarat teşkilatına götürmüştür, kesin olarak bilmiyoruz. Dilek kipinde şöyle denmiştir: - Atina'da Atatürk'ün evine bomba konsa, - Bunun haberi İstanbul'a hızla yayılsa, - Hazır imha ekipleri önceden belirlenmiş Rum ev ve dükkânlarını yıksa, - Halk biraz içini dökse, - Böylece Yunanlılar pabucun pahalı olduğunu anlasa... Türkiye rahat nefes alsa... Bir psikolojik mühendislik projesidir bu. Kitlelerin kışkırtılmış öfkelerine istendiği anda gem vurulabileceği varsayımına dayanmaktadır. Güruhlaşan kalabalıkların Frankeştaynlaşabileceği gerçeğini göz ardı eden, rizikosu fevkâlade yüksek, ama ilk bakışta pek parlak görünen bir plan! Ve tüm çok parlak planlar gibi, aptalca!
Sonuçları biliyoruz: O parlak plan, Cumhuriyet döneminin en utanç verici iki gününe dönüştü. Birileri o dillerinden düşürmedikleri 'Türk milleti'ne insanlık ailesi önünde en ağır lekeyi, 'vandal' damgasını vurmuş oldular.
Bence Celal Bayar ve Adnan Menderes'i tarih önünde mahkûm etmek için ellerinde patlayan bu bomba yeter!
Keşke günümüzün bomba yapıcıları ve provokatörleri 6-7 Eylül'ün 50. yıldönümünden yararlanıp gereken dersleri çıkarabilseler.
Örneğin: - Kitlelerin öfkeleriyle oynamak fevkâlade tehlikelidir. - 'Parlak' provokasyon planları berbat felaket senaryolarına dönüşebilir, - 'Nasıl olsa kimsenin haberi olmaz' diyenler herkesten önce kendilerini kandırırlar, - Ağır sosyal patlamaların faturasını gelecek kuşaklar da öder. O utanç günleri hiç olmazsa 50 yıl sonra bir işe yaramış olur.