11 Eylül 2005Gaye Boralıoğlu
Kapı zilinde adım yazmaz benim. Koşamadığım ayakkabıyı giyemem hiç. Çok uzun süredir hayra yorulacak rüyalar görmüyorum. En keyifli gezmelerde bile karakolun önünden geçerken ister istemez hızlanır ayaklarım. Evimde koltuklar, halılar, bilumum eşyalar havada durur; gerektiği anda hop diye torbaya girivereceklermiş gibi. Duvar tarafında yatamam hiç. E ve F harfleri bana cezaevi tiplerini ifade eder. Kenan Evren'in sesini hicazkâr makamında bile duysam tanırım. Belki yüz kere çıkmışımdır şu son 25 senede yurtdışına ama hâlâ ve her defasında pasaportumu kontrol memuruna uzattığımda kalbimin atışları hızlanır, sıkışır. Her şeyin yüzümden anlaşılacağından endişe ederim. Bu, dönerken de böyle olur. Son yıllarda İstanbul'un sağından solundan fışkıran havai fişeklerin, silah sesi olmadığına kendimi ikna etmem birkaç saniyemi alır. 25 sene öncesine ait hiçbir gazete kupürü, hiçbir fotoğraf yok albümlerimde. Hafıza tekrarlara düşkündür. Tarihsel bir kopuş, kişisel hafızaları zedeler, parçalar, böler. İnsan zihninde çapı belirsiz kara delikler oluşturur. Ben böyle insanları tanırım. Çare varsa, şiddet olmaz. Çaresizlikle şiddet arasında çok ince bir ayrım vardır. Merhamet sahibi insanlar, gözleri dönmüş bile olsa, şiddeti başkalarına yöneltemez; ama içerden gelen şiddet kaybolmaz. Onların ellerinde ayaklarında dolaşır. Ben sık sık ellerimi ayaklarımı yıkarım. Devlet, insanın sokakta ayağını bastığı zemindir. Sokakta yürürken kendini güvende hisseden milletler vardır. Bizim ayağımızın altındaki zemin daima kayar. Ben, kayıp da düşen kuşaktanım. Ama yine de... Büyük badireler atlatmış çoğu insan gibi acıyı tanırım, anlarım. Ruhen "o tarafa", yani başka tarafa, yani kendim olmayan tarafa geçebilirim. Bu da bana kendi bencilliğimden kurtulup başkası olma şansı verir. Başım döndüğünde tutunacak yer bulma içgüdüm gelişmiştir. "Düşman"la karşılaşmış bir kişi olarak her zaman sonuç mükemmel olmasa da bir arada olmanın, yan yana durmanın, güvenmenin, birlikte bir iş yapabilmenin o benzersiz erdemine, bu halin tek başına olmaktan her durumda daha iyi olduğuna inanırım. Atlatabilmeyi, yeniden düze çıkabilmeyi, yüzebilmeyi, aynı anda ileriye, geriye, aşağıya yukarıya bakabilmeyi becerebilirim. Ve ayrıca, gerektiğinde küfür etmesini de iyi bilirim. İşte benim 12 Eylül'üm budur.