19 Aralık 2004Ata Murat KudatRadikal İkiGeçtiğimiz aylarda önce Radikal'de daha sonra da bir televizyon kanalında golfün bir spor olarak meziyetlerinden ziyade bir turizm dalı olarak ülkemize ne denli döviz kazandıracağını öne çıkaran ve golf sahası açma uğruna onbinlerce ağacın kesilmesine karşı çıkan çevre hareketlerini hedef alan bir söyleşi yer aldı. Devletimizin bir spor dalının yöneticiliğine atadığı anlaşılan bu kişinin asıl amacının söyleşiyi izleyenlere golfü sevdirmek değil de onları militan birer çevre gönüllüsü yapmak olduğunu anlamam doğrusu biraz zaman almadı değil. Maliyet ve cehalet Golf demek çimen; çimen demek öncelikle su demektir. Sanırım bu sporun özellikle İskoçya ve İngiltere gibi düzenli ve zengin bir yağış rejimine sahip ülkelerde doğmasının, daha sonra da yine Kuzey Amerika ve Japonya'da, hatta kuzey Avrupa'da yer bulmasının önemli bir nedeni de bu bol ve bedava yağışlardır. Bundan dolayı da yerküremizin belirli yerlerinde ucuza yapılan ve çevre dostu olabilen bu güzel spor dalı, Türkiye, Mısır gibi su yoksulu ülkelerde birden toplumsal maliyeti yüksek ve cehaletle birleşince de çevre düşmanı olabiliyor, yapılabiliyor. Çevre örgütleri ile Golf sahası işletmecisi arasındaki anlaşmazlık bu sorunu su yüzüne çıkarıyor. Son İlerleme Raporu'nda geleceğe yönelik bir siyasi yatırım olarak ülkemizi "su zengini" ilan ederek su havzalarımızın yönetimine şimdiden talip olan AB'den sonra, bu kez de dahili golfçülerimizin, su ve verimli toprakların adil dağılımı açısından zaten "ilahi" adaletten nasibini alamamış bu güzel ülkenin eşsiz tarım ve orman alanlarına göz diktikleri anlaşılıyor. Sorun şu ki, yüz ölçümünün büyük bir kısmı kurak olan bu topraklarda, biz kentliler, biz çiftçiler, biz sanayiciler de bir yaşam mücadelesi içinde aynı kaynaklara göz dikmiş durumdayız. O zaman ortak bir akıl üreterek bu toplum için uzun vadede doğrusu ne ise onu yapmamız gerekiyor. Hele hele en geç 40-50 yıl içerisinde ülkemiz ve bölgemiz büyük bir olsasılıkla bir su gerilimine girecekse. Varsıl sporu Bu güzel varsıl sporunun doğal mirasımıza ve suyumuza etkisi nedir, bir bakalım. Türkiye'de ve özellikle Antalya'da 18 delikli bir golf sahasının yaklaşık 300,000 metrekare olduğu anlaşılıyor. Bu, ABD'de ortalama 160-180,000 metrekare civarındadır. Aradaki fark şundan kaynaklanıyor. ABD'de ormanlar talan edilerek golf sahası için yer açılmıyor. Ülkemizde ise golf sahası açmak için yetişkin ağaçlar kesiliyor. Bu ağaçlar o kadar yetişkin, yani büyük ki 180,000 metrekare yer açmak meseleyi halletmiyor. Oyununuza engel oluyor. Gölge yapıyor. Onun için iki misli ağaç kesmeniz gerek. Yasalarımıza göre ağaç kesmenin cezası ağır hapistir. Ama "turistik golf sahası" açmak gibi yüce bir ülkü uğruna 45,000 yetişkin ağacı kesmek sorun değil. Hem de Orman Bakanlığı bizzat kesiyormuş. Aynı Bakanlık 2 metrelik bir tek çam fidesini kaç liraya satıyor biliyor musunuz? Sıcak iklimlerde bir golf sahasının sulanması için yıl ortalaması olarak haftada 140 lt/m2 civarında su gereklidir. Bu, 2,100,000 genç fidanın haftalık su ihtiyacına eşittir. Yine günde 20 lt/m2 su, 18 delikli bir saha için yılda 1,6 - 2,0 milyon ton suya tekabül eder. Yaz aylarında suyun büyük ölçüde buharlaşacağını düşünürsek sanırım israfın boyutu da rahatlıkla anlaşılır. Antalya Belediyesi tarifeleri ile bu suyun değeri milyonlarca dolardır. Neyse ki devletimiz Türkiye'nin sularının hüda-i nabit olduğunu düşünmüş ve 167 sayılı kendi kuyunu kendin aç yasasını çıkarmış. BM Teşkilatı bu küçük dünyamızda 1,5 milyar insanın elini yüzünü yıkayacak bir suyu yokken golf sahaları için bir günde tüketilen 660,000 tonu aşkın suyun 4,7 milyar insanın günlük asgari su gereksinimine eşit olduğunu söylüyor. Çevreciler haklı Söyleşisinde, Çevre ve Orman ve Turizm Bakanlıklarımızın da işbirliği ile golf sahası başına yalnızca 10,000 yetişkin ağacı kestiklerini iftiharla itiraf eden Federasyon Başkanı ki, bundan dolayı kendisini eleştiren çevrecilere de haddini bildirmekten geri kalmıyor, günde iki kere bakım görmesinden, sulanmasından dolayı yemyeşil ve tertemiz görünümlü (demek ki ormanlarımız ve ağaçlarımız temiz görünümlü değiller) çim alanlara bu makyaj için ne kadar suni gübre ve ilaç atıldığından da habersiz görünüyor. Biz söyleyelim; Bir golf sahası için gerekli asgari suni gübre tutarı yıllık 2 kg/m2 yani yıllık 600 ton'dur. Bu, Türk tarımında ortalama gübre kullanımının tam 6 katıdır. Bu gübreler ve ilaçlar yalnızca üzerlerinde dolaşan canlıları yok etmiyorlar. Yağmurlarla yeraltı sularına karışarak, denizlere akarak sualtı kaynaklarımızı, denizlerimizi de kirletiyorlar. Bilmem yeraltı su rezervlerinin yenilenmelerinin binlerce yıl aldığından haberiniz var mı? Sorgun Ormanlarının kesilmesine karşı çıkan çevre örgütleri haklıdır. 4 yılda 100 golf sahası projesi bana biraz da güney sahillerimizi kaplayan ve 4. sınıf fiyatlarla hizmet veren 1. sınıf beton yığınlarımızı anımsatıyor. Pekiyi, golf yatırımı para kazanmaz mı? Kazanır. Bu değerli orman ve tarım arazilerinin gerçek değerlerini ödemedikten, yılda milyonlarca metreküp suyu 167 sayılı yasa uyarınca bedava kullandıktan ve bir vergi cennetinde iş yaptıktan sonra, Başkan'ın, abartılı yılda 25 milyon doları değil ama, makulün üzerinde paralar elbet kazanılır. Yoksa siyasetçilerimiz, yetkililerimiz ve yatırımcılarımız, artan bir hızla gübre ve tarımsal ilaç kullanımının sınırlandığı ülkelerinde, sahalarını sulamak için satın aldıkları sulara tarımsal tarifenin birkaç katı daha yüksek ücret ödeyen, vergisini, sigortasını eksiksiz ödemek zorunda olan Avrupalıların neden golf sahası yapmak için ülkemize saldırdıklarını bilmiyorlar mı? Acil durum Tarım topraklarının tarım dışı amaçlara tahsisini yıllardır uzaktan seyreden Tarım Bakanlığımız, kendi hazırladığı yasa taslağında "mutlak tarım arazisi" olarak tanımladığı Ortaca ve Dalaman'daki eşsiz tarım arazilerini, Atatürk mirası Dalaman Devlet Üretme Çiftliği'nin, doğal SIT alanlarının da bugünlerde Turizm Bakanlığı eli ile katledilerek golf sahası yapılmasına rıza gösterecek mi? Sorgun'da bu ülkenin doğal zenginliğinin bir parçasını oluşturan yüzlerce yıllık 10,000'lerce doğal servetin daha önce katledilen 45,000 ağaca ek olarak kesilmesi Çevre ve Orman Bakanımızı isyan ettirecek mi? Bilmem, Orta Anadolusu çöl koşullarında, su kaynakları hızla tükenen, halkının Yüzde 20'si sağlıklı bir içme suyundan yoksun, daha şimdiden yılda 2,5 milyar dolar tutarında tarım ürünü ithal eden, tarımını, hayvancılığını hoyratca gözardı eden bizler aklımızı başımıza "top"layacak mıyız?
*Ata Murat Kudat: Hazine Eski Genel Müdürü