Şemdinli muhasebesi

-
Aa
+
a
a
a

15 Kasım 2005İsmet Berkan

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şemdinli'de ortaya çıkan durumun Şemdinli'ye özgü ve lokal bir olay olmadığını söylüyor. Ona göre, bazı eski alışkanlıklar devam ediyor. Şemdinli'de olan ne peki? PKK mensubu olduğu gerekçesiyle hüküm giyip epey bir süre hapis yatmış bir kişinin kitabevi dükkânı bombalanıyor. Halk, acemi bombacıyı neredeyse suçüstü yakalıyor. Bombacı bir PKK itirafçısı. Tam yakalandığı sırada binmeye çalıştığı otomobilde iki jandarma astsubay var; bunlardan üst rütbeli olanı 'Mutkili Ali' lakabıyla tanınan ve Hakkâri'den Diyarbakır'a kadar bütün bölgede çok iyi tanınan birisi. Uzunca bir süre Diyarbakır'da konuşlu Asayiş Kolordu Komutanlığı'nda 'uzman sorgucu' olarak çalışmış, çok iyi Kürtçe biliyor ve sorguladığı PKK'lıları itirafçı yapma konusunda özel yetenek sahibi olduğunu herkes söylüyor. Halk, Şemdinli'de 'Mutkili Ali' dahil üç kişiyi linç etmeye kalkışıyor. İlçedeki polisler iki astsubay ve itirafçıyı havaya ateş açarak vs. halkın elinden alabiliyor. Halk bu arada o üç kişinin içinde olduğu otomobile el koymuş durumda. Otomobilin bagajında tüfekler ve mermiler var. İçindeyse çeşitli belgeler. 300 sayfayı bulduğu söylenen bu belgelerin derhal fotokopileri çekiliyor. Bu arada savcıya haber salınıyor, gelsin otomobilde keşif tutanağı düzenlesin diye. Neden sonra Şemdinli Savcısı geliyor, otomobilde keşif başlıyor. Bu arada halk da otomobilin etrafında. Tam o sırada yeniden silah sesleri duyuluyor. Otomobilin etrafındaki vatandaşlardan biri vuruluyor ve ölüyor. Savcı keşfi sürdüremiyor. Polis, halkın üstüne ateş açan kişiyi ilçeden çıkmaktayken yakalıyor. O da jandarma. Savcı, gece geç saatlerde keşfini tamamlayabiliyor. Elindeki zanlıları sorguluyor ve daha sonra PKK itirafçısı ile uzman çavuş çıkarıldıkları mahkemede tutuklanıyorlar. Bu arada Mutkili Ali ve diğer astsubay salıveriliyor. Savcının otomobilin içinden çıkan belgeleri görmüş olması lazım. Bu belgelerden bir kısmı Radikal'e yansıdı. Örneğin, bombalanan dükkânın ayrıntılı krokisi. Böyle başka krokiler de var otomobilde. Mesela, bombalanan kitapçının sahibi olan kişinin evinin ayrıntılı bir krokisi de otomobilden çıktı. Yine Radikal'de yayımlanan habere göre, otomobilden 105 kişinin isimlerinin yer aldığı bir liste de çıktı. Bu listenin bir bölümü, 'dost'ların isimlerinden bir bölümü ise 'düşman'ların isimlerinden oluşuyordu. 'Düşman'ların başında kitabevinin sahibinin adının yer alması bizi şaşırtmadı! Acaba bu liste bir 'ölüm listesi' miydi? Bu toprakların, özellikle de Güneydoğu'nun geçmişini bilenlerin aklına ilk gelen şey maalesef 'listenin bir ölüm listesi olduğu' oluyor. O krokileri yapanlar, o listeyi oluşturanlar 'disiplinsiz bireyler' midir sahiden, yoksa bu bir sistem midir? Geçmişin faili meçhulleri hatırlandığında veya son aylarda Hakkâri bölgesinde yaşanmakta olan tuhaf olaylar (gece yarısı evden adam almalar, işkenceler, öldürmeler vs.) akla geldiğinde maalesef insan çok da ümitli olamıyor. Şemdinli'de bir suçüstü durumu oluştu. Bu hafife alınabilecek bir şey değil. Her ne kadar bazı meslektaşlarımız daha dereyi görmeden paçaları sıvayıp olup biteni 'lokal' gösterme ve otomobilden çıkan belgeleri de 'sıradan istihbarat notları' olarak niteleme eğilimine girdiyse de bizim durma niyetimiz yok. Bakın, Şemdinli daha şimdiden PKK'ya propaganda malzemesi oldu. Olayı örtbas etmek yerine her şeyin ortaya çıkmasını sağlamak en doğrusu. Yoksa o PKK propagandasının sonu gelmez. Şemdinli muhasebesini herkes serinkanlı biçimde yapmaya çalışmalı ve adaletin önü açılmalı. Ama önce, Şemdinli'yi olduğundan küçük göstermekten kaçınmalıyız. Rüyasında şeyh gören adam Bence uzun yılların tartışmasız en eğlenceli haberiydi. Rüyanızda şeyhinizi görüyorsunuz. O size bir şeyler söylüyor. Siz hemen oturup o söylenenleri kaleme alıyorsunuz. Şeyhin söyledikleri de öyle uhrevi şeyler falan değil, hatta fazlasıyla dünyevi şeyler,... Mektubu gönderiyorsunuz Başbakanlığa. Başbakanlıkta bir memur alıyor mektubu ve ona dilekçe muamelesi yapıyor, bir numara veriyor ve 'ilgi'si nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı'na gönderiyor. Bakanlık'ta bir başka memur alıyor mektubu ve bu kez 'gereği' için YÖK'e gönderiyor. Sırf bu mektubun başına gelenler bile bürokrasinin ne denli akıl dışı komiklikte olabildiğinin göstergesi aslında. Ama Allah'tan YÖK'te birisi bu komedinin farkına varıyor ve mektubu gazetelere iletiyor. Ondan sonra da komedi bitiyor, trajedi başlıyor!

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=169953