Dış ticarette ne oluyor?

-
Aa
+
a
a
a

26 Mayıs 2010Referans Gazetesi

Türkiye'nin geçen seneye oranla toparlanmakta olduğu anlaşılıyor. Bu, küçümsenmemesi gereken memnuniyet verici bir gelişme. Ama iki noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunlardan ilki toparlanmanın kalıcılı olup olmadığı, ikincisi ise diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda, Türkiye'nin toparlanma hızının ne derece tatmin edici olduğu. Önce kısaca toparlanmanın kalıcılığı sorununa değinelim. Türkiye'de izlenen iktisat politikasının yeni bir çalkantının nedeni olabileceğini söylemek haksızlık olur. Buna karşılık, Türkiye'nin olumsuz dış şoklarla karşılaşması olasılığı hiç de düşük değil. Avrupa'daki gelişmeler bu olasılığı daha da artırıyor. Dolayısıyla bu bağlamda, Türkiye'nin izlemekte olduğu iktisat politikasının bu şokların olumsuz etkilerini en aza indirecek nitelikte olup olmadığının sorgulanması gerekiyor.
Veriler Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasında krizden en çok etkilenenlerden birisi olduğunu gösteriyor. Bu sonucun ortaya çıkmasında yapısal nedenlerin katkısının daha çok olduğu da anlaşılıyor. Dolayısıyla bunların ortaya çıkarılıp, gerekli politika önlemlerinin alınması gerekiyor. Bu konuda Dani Rodrik ve Ercan Uygur'un ‘Türkiye Ekonomi Kurumu' web sitesinde (www.tek.or.tr) yer alan çalışmalarına dikkati çekmek isterim. Ancak, 2001 krizini atlatabilmiş olmak, galiba hem iktisat politikası yapımcılarına hem de diğer karar alıcılara biraz fazla güven vermiş gibi görünüyor. Oysa Dani Rodrik'in yukarıda değindiğim çalışmasında ve Fatih Özatay'ın Nisan/Mayıs 2010'da Radikal gazetesindeki köşesinde yayımladığı bir dizi yazısında gösterdiği üzere, bu iki kriz arasında çok köklü farklar var. Bunların göz ardı edilmesinin hem iktisat politikası önlemlerinin alınmasında hem de iktisadi karar birimlerinin kendilerini yeni duruma uyarlamalarında bazı aksamalara yol açtığı söylenebilir.
Bu noktada diğer ülkelerle karşılaştırma önem taşıyor. Müge Adalet'in Ekonomik Araştırma Forumu web sitesinde (www.ku.edu.tr) yer alan ‘Dış Ticarette Son Eğilimler' (Politika Notu 10-10, Mayıs 2010) başlıklı çalışmasının bulguları ilgi çekici. Bu çalışmada Eylül 2008-Mart 2010 döneminde Türkiye'nin yanı sıra Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Kore, Meksika, Polonya ve Rusya'nın dış ticaretindeki gelişmeler ele alınmış. Krizin küreselleşmesiyle birlikte tüm ülkelerin ihracatı hızla düşmeye başlıyor. Ancak, karşılaştırma yapılan ülkeler arasında ihracatı Türkiye'den daha fazla etkilenen sadece Rusya var. İthalatta da durum aynı. Bu da ilginç bir nokta. Neden Türkiye'nin dış ticareti küresel krizden diğer ülkelerden daha çok etkilendi? Öte yandan Sayın Adalet'in çalışması, bir başka önemli noktayı daha gözler önüne seriyor: Küresel ekonomi toparlanma yoluna girmeye başladıktan sonra çalışmada ele alınan ülkelerin tümünde hem ihracat hem de ithalat artmaya başlıyor. Türkiye'de de benzer bir durum var. Ancak bu defa Türkiye'nin ihracatındaki artış temposu, karşılaştırılan tüm ülkelerin altında. Bu, 2009 yılı eylül ayından itibaren Rusya'nın ihracatının hızlanmasıyla daha da belirgin bir hal alıyor. Türkiye'nin ithalatı ise Rusya dışındaki ülkelerin tümünden daha az artıyor. Özetle Türkiye'nin dış ticaretindeki toparlanma, başlıca gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kalmış durumda. Acaba neden?
Son bir nokta daha: The Economist dergisi 2010 yılı için ödemeler dengesi cari açığına ilişkin öngörülerini yayımlıyor. Bu öngörülere göre karşılaştırma yapılan bu ülkeler arasında 2010 yılı cari açık/GSYH oranının en yüksek olması beklenen ülke Türkiye. Hemen ekleyeyim; öngörülen oran yüzde 4, korkutucu değil. Ama dış ekonomik ilişkilerimizde, diğer bize yakın ülkelerden ayrılmakta olduğumuzu gösteren bir başka önemli gösterge. Bütün bunlar bir araya gelince tatmin edici ve kalıcı toparlanmanın kendiliğinden olması olasılığının epeyce düşük olduğunu söylemek sanırım, yanıltıcı olmaz.