'27 Mayıs Koalisyonu' 50 yaşında

-
Aa
+
a
a
a

27 Mayıs 2010

Taraf

Üzerinden yarım asır geçtikten sonra 27 Mayıs’ın ne olduğunu hiçbir şey bundan daha iyi anlatamazdı.

Darbenin 50. yıldönümünden bir gün önce ajanslar şu haberi geçtiler:

“Ortak bir basın toplantısı yapan Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Mümtaz Soysal, verdikleri ortak mesajda, anayasa değişikliği referandumundan ‘hayır’ oyu çıkması için, Cumhuriyetçi partileri eşgüdüm mekanizması kurmaya davet ettiler.”

Hüsamettin Cindoruk kim? Yassıada’da Demokrat Partililerin avukatlarından biri. Bütün siyasi süksesini yanlış olmasına rağmen Menderes’in genç avukatı olarak çıkan adından aldı.

Peki, Mümtaz Soysal kim? 27 Mayıs darbecilerinin siparişini verdiği 1961 Anayasası’nı hazırlayanlardan biri.

Bu iki isim sağcılar ve solcular kamplaşmasında yıllarca karşı cephelerde durdu.

Peki, şimdi onları ne birleştirdi: AKP’nin yargı vesayetini kıran anayasa değişiklik paketi.

27 Mayıs Türkiye’yi ortasından bölmüş tek darbedir.

Ne 12 Mart ne 12 Eylül ne de 28 Şubat’ın arkasında sokaklara çıkmış milyonlar vardı. Bu darbeleri destekleyenler bile sessizce, evlerinde radyoları, televizyonları başında desteklediler.

Hiçbir darbenin yıldönümü resmî bayram olarak kutlanmadı.

Kenan Evren bile 12 Eylül’ün yıldönümlerini kutlamaktan çekindi. Ama 27 Mayıs 1980’e kadar Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlandı.

 Hiçbir darbe için heykel anıt yapılmadı. Ama 27 Mayıs için yapıldı. Hem de İstiklal Caddesi’ne, Bayezit Meydanı’na.

 Hiçbir darbenin aslında devrim olduğu söylenmedi. Kenan Evren bile kendi darbesi için böyle bir densizlik yapmadı. 27 Mayıs için ise hâlâ “darbe” diyemeyenler var. 27 Mayıs hâlâ pek çok kişi için “Ama Demokrat Parti...” diye anılmakta, hâlâ bir nefret figürü değil.

Gazeteler darbelere karşı hiç dik durmadılar Türkiye’de. Ama ne 12 Eylül’de 12 Mart’ta hatta ne de saflaşmanın tarafları açısından 27 Mayıs’a çok benzeyen 28 Şubat’ta bile gazeteler 27 Mayıs’taki gibi yandaşlığın, candaşlığın, yoldaşlığın kitabını yeniden yazmadılar.

 Hiçbir darbeden sonra üniversite hocaları çıkıp “Bunları asın” diye içtihat getirmedi, mesafe hep korundu. 27 Mayıs’ta bu da oldu. Hem de bu ünlü hocalar daha sonra hiçbir şey olmamış gibi bugünün hocalarının hocaları, en büyük entelektüellerimiz oldu.

 Türkiye hiçbir darbeyi 27 Mayıs kadar az konuşmadı. 27 Mayıs ile ilgili yazılmış doğru düzgün kitapların çoğunun altında hâlâ o dönemin mağdurlarının çocuklarının veya torunlarının imzası var. 27 Mayıs darbesi yüzünden babasını kaybetmiş Nazlı Ilıcak, Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Naskali olmasa 27 Mayıs ve Yassıada hakkında pek çok temel tarihî gerçeği hâlâ bilmiyor olurduk. Akademi, entelektüel dünya da 27 Mayıs işine girmedi uzun süre.

 Hiçbir darbeden bu kadar çok entelektüel mana, ideoloji, siyasi fikir, akım çıkmadı. 12 Eylül’ün Türk-İslam sentezi en baştan köylü, lümpen ilan edilmiş cüce bir fikrî ataktı.

 27 Mayıs’tan Türkiye’nin solu çıktı. Hâlâ ulusalcılığın, anti-emperyalistliğin temel referansı olan Yön dergisi 27 Mayıs’ın hemen ardından 1961’de yayımlanmaya başlandı.

 Hiçbir darbe 27 Mayıs kadar sevilmedi.

 Üzerinden üç yıl geçtikten sonra bile 27 Mayıs için yazının ortasında gördüğünüz fotoğraftaki gibi şık kadınlar gazete, parti merkezi taşladı. 1963 yılında İstanbul’da çekilmiş bu fotoğrafta hemen karşısındaki Adalet Partisi binasına atmak için yerden taş alan bu Beyaz Türkü bu kadar kızdıran ise Celal Bayar’ın asılmayıp serbest bırakılmasıydı.

 Bu fotoğraf başka hangi darbe için tekrarlanabilir?

 27 Mayıs’ın yarattığı derin fay hattını görüyor musunuz?

 Yassıada’nın avukatlarıyla darbenin avukatlarını, hocalarını yan yana getirecek kadar derin bir çatlak bu.

 Üzerinden 50 yıl geçti.

 Hâlâ Adnan Menderes’in idam edilmesi haberi üzerine sokaklarda kutlamalar yapanlarla, evlerine çekilip benim anneannem gibi hıçkıra hıçkıra ağlayanlar arasındaki kavga bitmedi.

 Saflar arasında geçişler var. Cindoruk ile Mümtaz Soysal yan yana geldiler.

 Ama kavga aynı kavga. Bütün siyaset de hâlâ bu kavganın üzerinde gerçekleşiyor.

 Üzerinden 50 yıl geçti, ama hâlâ Türkiye 27 Mayıs darbesinin etrafında dönüyor.