"Reform olmadan bu iş olmaz!"

-
Aa
+
a
a
a

12 Nisan 2010Hürriyet Gazetesi

Bu sular aşağıdaki yerleşimlere ulaştığında dere boyunca sıralanmış evlerin su altında kalacağı kesin. İster inanın ister inanmayın bu durumda Başbakan dahi olsanız Türkiye'de halkı uyaramazsınız.Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, 2010'u taşkınla mücadele seferberlik yılı ilan etti. Kendisinin hava ve suyla ilgili bilgi sahibi bir akademisyen olması bizim için büyük şans. “Yer yer, bazı bazı, etkili yağış” bekleniyor şeklindeki tahminleri “Dünyanın en iyi tahminleri” şeklinde kabul edip övünen birçok bakan gördükten sonra “kuvvetli yağış bekleniyor”, gibi belli bir yağış miktarını ifade eden tahminleri bile yeterli bulmayıp daha net ve noktasal uyarılar isteyen bir bakan görmek bizi çok şaşırtıyor doğrusu...Fakat bakanımızın Devlet Meteroloji İşleri'ne (DMİ) verdiği meteorolojik erken uyarının geliştirilmesi yönündeki talimatın yerine getirilmesi Türkiye'nin bu şartlarında çok zor; hatta imkansız. Bu durumu 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü etkinliğinde kısaca anlatmaya çalıştım. Son günlerde meteorolojiden anlamayan fakat Türkiye'de meteorolojik afetlere yönelik erken uyarı yapılabilmesi için proje geliştirmeye çalışan birkaç yerli ve yabancı girişimciyi görünce durumu tekrar burada özetlemek istedim.KANUNLARDA ERKEN UYARI ÖNGÖRÜLMÜYORErken uyarı, “halkı tehlikelere karşı, zamanında ve gerektiği gibi davranmalarına imkan tanıyacak şekilde haberdar etmektir”. Böylece tehlikeli şartlarda mümkün olduğu kadar çok sayıda kişinin, gerekli önlemleri zamanında almasıyla; yaralanma, ölüm ve ekonomik kayıplar azaltılabilir. Meteorolojik afetler, önceden tahmin edilerek erken uyarıları yapılabilen afetlerdir. Fakat ülkemizde vatandaşı uyarmak için herhangi bir yasa, erken uyarı araç ve gereci yok. Örneğin, sivil savuma sirenlerini savaş harici kullanmak yasak! “Sel geliyor” diye sivil savunma sirenlerini kanun dışı çalsak da halk ne anlama geldiğini bilmez. Hatta dışarıda bulunanlar bu sireni duyunca kendisini 10 Kasım'da sanıp saygı duruşuna bile geçebilir!Türkiye'de sele sel, kuraklığa kuraklık diyerek tahmin ve erken uyarı yapmakla resmen görevli hiç bir kurum ve kuruluş yok. 1986 tarihli 3254 sayılı DMİ Kanunu “meteorolojik destek”ten, 1954 tarihli 6200 sayılı DSİ Kanunu ise “Taşkınlara karşı koruma yapıları inşa etmek”den bahseder. Özetle adında “taşkın” lafı olan 12 kanunun hiçbirinde “erken uyarı”nın “e”si bile yok.DMİ, METEOROLOJİ ENSTİTÜSÜ'NE DÖNÜŞTÜRÜLSÜNSel tahmini için dakika dakika takip edilmesi gereken bilgiler vardır: 1) Nehir ve nehirleri besleyen derelerde ne kadar su var? 2) Son zamanlarda nehrin su toplama havzasına ne kadar yağmur veya kar düştü ve ne kadar daha düşmesi bekleniyor? 3) Yağmur, eğer civarda kar varsa, ne kadarını eritecek? 4) Toprağın nem oranı ve yağmuru derin katmanlara sızdırma durumu... Fakat DMİ bu bilgilerden sadece yağmuru dakika dakika takip edebilir. Diğer bilgileri DSİ, EİEİ gibi farklı kurumlar günde bir ölçüyor...Bu nedenle benim önerim şudur: DMİ, “Meteoroloji Enstitüsü”ne dönüştürülsün. Bu kurum, kurallarına uygun meteorolojik, hidrolojik ve iklimsel gözlemler yapmakla; hava, su, iklim tahminleri ile birlikte noktasal uyarılar hazırlamakla; veri tabanları oluşturup işletmekle yükümlü olsun. Sadece üç temel göreve yoğunlaşsın. Bölge Müdürlükleri havza bazında oluşturularak noktasal tahmin ve erken uyarı için düzenlensin. Türkiye'de özel meteoroloji büroları kurulsun. Özetle; sel tahmini için ülkemizde havza bazında su, hava, iklim ve toprak durumunun tek elden ve sürekli değerlendirilebilmesi için yasal ve kurumsal reformlara ihtiyaç var. Bundan sonra da sel anında taşacak olan nehir, göl ve deniz su seviyelerini her gün tahmin etmek gibi yeni yeni uygulamaları başlatmalıyız. Çünkü normal zamanlarda düzgün bir şekilde yapılamayan, afet gibi anormal zamanlarda hiç yapılamaz!..