6 Kaım 2009Radikal
Afganistan konusunda tercih vakti, benim tercihim de şu: Daha derine batmak yerine, oradaki varlığımızı ve hedeflerimizi nasıl azaltacağımızı sorumlu bir biçimde düşünmemiz lazım. Afganistan’da genişletilmiş ve süresi uzatılmış bir ulus inşa etme çabasını haklı çıkaracak türden Afgan ortaklarımız, NATO müttefiklerimiz, ülke içi desteğimiz, mali kaynaklarımız veya ulusal çıkarlarımız yok.Vardığım bu sonucu üç ilkeye dayandırıyorum. Birincisi, dünyanın bu köşesindeki bütün ilerleme anlarını (kilit bir aktör ne zaman Ortadoğu’da bir şeyler yapsa yüzümde bir gülümseme hasıl olur) tekrar düşündüğümüzde, hepsinin tek bir ortak noktası olduğunu görüyoruz: Söz konusu ilerlemelerin Amerika’yla hiç alakası yoktu.Amerika onların başladığını ileriye götürmeye yardımcı oldu, fakat kırılma noktası bizimle başlamadı. Yangını körükleyebiliriz, fakat bizzat taraflar ılımlılığın ateşini yakmak zorunda. Ve ne zaman bunu onlar adına yapmaya çalışsak, ne zaman onların yaptığından fazlasını istesek, biz çuvallıyoruz ve onlar gevşiyor.
Ilımlı çoğunluklara güvenelimCamp David barış anlaşmasını ABD başkanı Jimmy Carter başlatmadı. Aksine, İsrail’den Moşe DayanFas’ta Mısır devlet başkanı Sedat’ın yardımcısı Hasan Tuhami’yle gizli görüşmeler yaptıktan sonra, Sedat 1977’de Kudüs’e gitti. İki ülke, Carter’ın bastırmasıyla belirlenen kapsamlı Cenevre çerçevesi dışında ayrı bir barış anlaşması istediklerine karar verdi.Oslo barış anlaşmaları, Filistin Kurtuluş Örgütü temsilcisi Ahmed Kurey’le İsrailli profesör Yair Hirschfeld arasında 1992-93’te gerçekleşen gizli görüşmeler çerçevesinde, Oslo’da başladı. İsrailliler ve Filistinliler kendi başlarına kapsamlı bir anlaşma hazırladı ve Washington’a sürpriz yaparak 1993 yazında bunu Amerikalılara açık etti.ABD’nin Irak’taki asker takviyesi başarılı oldu, çünkü öncesinde Sünni aşiret lideri Şeyh Abdülsettan Ebu Rişa’nın fitilini ateşlediği bir isyan yaşandı. Rişa kendi güçlerini, Sünni kasabalarını ele geçirip köktendinci bir yaşam tarzını dayatan Kaide yanlısı çeteleri temizlemeye seferber etti. Takviye, bu harekete hayati bir destek verdi. Fakat fitili ateşleyen Iraklılardı.Lübnan’daki Sedir Ağacı Devrimi, İsrail’in Gazze ve Lübnan’dan çekilmesi, İran’daki Yeşil Devrim ve Pakistan’ın nihayet Veziristan’daki kendi Taliban’ıyla savaşma kararı... Bunların hepsi kendi adlarına hareket eden ılımlı, sessiz çoğunlukların örneği. Mesaj: “İnsanlar değişmelisin dediğimizde değişmiyor” diyor John Hopkins Üniversitesi’nden dış politika uzmanı Michael Mandelbaum ve ekliyor: “Kendi kendilerine değişmeleri gerektiğini söylediklerinde değişiyorlar.”Ve ılımlı sessiz çoğunluklar kendi geleceklerine sahip çıktığında biz kazanıyoruz. Öyle yapmadıklarında, biz onlardan daha fazlasını yapmalarını istediğimizde, kaybediyoruz. İnsanlar kapana kısıldığımızı seziyor, iyi niyetimizi ve varlığımızı, kendi ülkelerini yağmalamak ve kendi hasımlarını alt etmek için suiistimal ediyorlar.Bence bugün Afganistan’daki durum bu. Ilımlı bir kıvılcım görmüyorum. Dışişleri bakanımızın, Devlet Başkanı Hamid Karzai’ye aleni hileyle kazandığı bir seçimi tekrar düzenlemesi için yalvardığını görüyorum. Ayrıca İsraillilere de yerleşim inşa etmemeleri veya Filistinlilere müzakere masasına gelmeleri için yalvardığımızı görüyorum. Başkalarının saçmalıklarına stepne olmayı bırakmanın vakti geldi. Bırakalım aşırılıklarının bedelini adam gibi ödesinler, yan çizmesinler. Bakın o zaman nasıl hareketleniyorlar.Afganistan’daki varlığımızı azaltsak ne olur ki? Kaide mi döner, Taliban güç mü kazanır veya Pakistan çöker mi? Belki böyle olur, belki de olmaz.Bu da beni ikinci ilkeye getiriyor: Ortadoğu’da bütün politikalar yavaş yavaş gelişir. Sabırlı olalım.Evet, yarın Afganistan’daki gücümüzü azaltsak Taliban kutlama yapacak, Pakistan sarsılacak ve Bin Ladin sevinçten uçarken göründüğü bir video yayımlayacaktır.Ve bir sonraki gün Taliban fraksiyonları birbirleriyle kavga etmeye başlayacak, Pakistan ordusu Taliban’ı yok etmek (ya da onlar tarafından yok edilmek) zorunda kalacak, Afgan savaş ağaları ülkeyi paylaşacak ve Bin Ladin mağarasından çıkarsa eğer, insansız bir savaş uçağı tarafından mıhlanacaktır.Yol gösterici son ilkem de şu: Biz dünyayız. Dünyayı bir arada ve düzgün bir yolda tutan şey güçlü, sağlıklı ve özgüvenli bir Amerika’dır. Zayıf bir Amerika’ysa biz ve dünya için felaket olur. Çin, Rusya ve Kaide’nin hepsi, Amerika’nın Afganistan‘da uzun süre, ağır ağır kan kaybetmesi fikrine bayılıyor. Ben bayılmıyorum.
En az 20 yıllık bir projeABD ordusu değerlendirmesini beyan etti. Afganistan’ı istikrara kavuşturmanın ve bir tehdit olmaktan çıkarmanın, bütün ülkeyi yeniden inşa etmeyi gerektirdiğini söyledi. Ne yazık ki bu en iyimser hesapla 20 yıllık bir proje ve biz bunu kaldıramayız. Dolayısıyla siyasi liderliğimizin, azami güvenliği daha az para ve daha az askeri varlıkla elde edecek bir stratejide ısrar etmesi gerekiyor. 11 Eylül sonrası terörizme karşı savaşa başladığımızda bütçe fazlamız vardı, şimdi yok. Ve kendi ülkemizde ulus inşasına ekmek su misali ihtiyacımız var. Daha akıllı olmalıyız.Irak işini bitirelim, çünkü orada doğru düzgün bir sonuç Arap-Müslüman dünyasını bir bütün olarak olumlu etkileyebilir ve başka yerlerdeki açıklarımızı kapatmamızı sağlayabilir. Irak önemli. Evet, Afganistan’da güç azaltmak yeni tehditler doğuracak, fakat artırmak da aynısını yapacak. Ben olsam daha güçlü bir ABD’yle yeni tehditlerle başa çıkmaya bakardım. (New York Times/28 Ekim 2009)