Düşük kodlu vatandaşlık

-
Aa
+
a
a
a

13 Ekim 2008Markar Esayan

İnsanın adı çıkmasın bir kere. Dünyanın bir ucunda bir fenalık olsa gelir bulur yapışır yakanıza. Ermeniler, bu sefer de Antalya Aksu İlköğretim Okulu'ndaki bir taciz meselesinde ortaya çıkmışlar. Müzik öğretmeni Sevil Ü'nün okul müdürü Mehmet K. tarafından taciz edildiğini iddia etmesi üzerine –Mehmet K'nın kendi talebiyle- açılan soruşturmanın tutanağında müdür hakkındaki suçlamaların listesi de varmış. Basına yansıdı ama yineleyelim:

1- Okul müdürü Mehmet K'nın Allah'a inanmadığı, Ermeni olduğu,

2- Bayrağa saygısının bulunmadığı,

3- Öğle yemeklerinde ayrana rakı koyup içtiği

4- Öğretmen Sevil Ü'ye sarkıntılık ettiği...

Soruşturma sonucunda bir taciz durumu olmadığı sonucuna varılmış, lakin devlet memurunun itibarını sarsan davranışları nedeniyle müdürle öğretmeni aylık kesme cezasına çarptırılmışlar. Onlar da karşı dava açmış. Vesaire, vesaire, vesaire...

Müfettişlerce taciz yoktur saptaması yapıldığına göre, aylık kesme cezası belli ki geriye kalan iddiaların müspet görülmesi nedeniyle verilmiş; yani Ermenilik, ateistlik, hainlik ve zındıklık...

İlköğretim müfettişlerinin soruşturmayı bu minvalde ilerletmelerinde şaşılacak bir durum yok. Kutsal bir eğitim kurumunun başındaki ve altındaki görevlilerden ne beklenir? Muteber vatandaş olmaları tabii... Muteber vatandaşlık tanımı nedir peki? Yukarıdaki ithamların tam tersini bünye ve ruhlarında taşıyan, buna göre davranan kişiler, yani, Ermeni ve ateist olmayan, yurtsever ve "mümin" kişiler... (Ne yapsak, Baskın Hoca'nın Lahasümüt'ünü nasıl indragandilesek? Kendimize mal edelim diye yeni bir tanım mı uydursak?) Hah buldum! TÜMÜSÜ... Türk-Müslüman ve Sünni. Benimkinde laiklik eksik oldu ama, Antalya'da zuhur eden vatandaşlık kodu vak'ası, daha ziyade bir Türk-İslam sentezinin ifşası. Kafiyeli oldu, güzel...

Türküyle, Kürdüyle, Çerkesiyle, Azerisiyle, Çeçeniyle...

Son yazımın son dakikalarına denk gelen (ne güzel bir kelimedir bu denk gelmek, kafaya dank etmeyle bir ilişkisi var mıdır?) ve fazla üzerinde duramadığım, akılötesi, pardon sınırötesi harekât görüşmelerinde iki AKP milletvekili, yani Nihat Akgün ve Cemil Çiçek'in konuşmasında, tam da Antalya'da arzıendam eden müfettişlerin zihniyeti zuhur etti. Akgün, büyük Türk Milleti'nin etnik bileşenlerini sayarken yukarıdaki sıralamayı yaptı ve ben "Yahu yine bizi ıskaladılar, hay bin kunduz! Bir gün de "Milletimiz, Türküyle, Kürdüyle, Çerkesiyle, Ermenisiyle, Ezidisiyle, Rumu, Megreliyle, Mıhellimisiyle ayrılmaz bir bütündür" deseler, dişimi kıracağım filan derken...

Ya meğer ben ne halt etmişim! Meğer, milletvekilim gayrimüslim azınlıkların "haklarına" özenen Kürtlere, "Özenmeyin olum, akıllı olun" diyesiymiş. "Siz kurucu öğesiniz onlara bakmayın" diyesiymiş. Yani mecburiyetten iki ayrı grup oluşturmuş; büyük Türk milleti kümesi ve içimizdeki gayrimüslim azınlıklar kümkümesi. Ardından da Cemil Çiçek çıkmaz mı? O da demez mi ki, "Bu PKK'lıların hangisi Türk? Çoğu, hatta üçte ikisinden fazlası Türkiye vatandaşı değil, üstelik yakalananlar arasında sünnetlisi var, sünnetsizi var..."

Cem Yılmaz'ın tabiriyle, Be careful! Vatandaşlık tanımının çük üzerinden yapıldığı bir ülkede yaşıyoruz.

Efendim? Evet, Cemil Çiçek hükümetin adalet bakanı olarak Ermeni Konferansı'nı düzenleyenler için aynı kutsal kürsüde "Bizi arkadan hançerlediler" diyen kişidir.

Ve aslında bu da bir vatandaşlık tanımıdır; hançer üzerinden...

Bir de, ben bir yazı yazmıştım. "O eski güzel günlerin hatırı için" gibi vıcık vıcık bir başlığı vardı. "Yahu biz de bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? (değilsiniz dangalak anla artık!) Neden Cumhurbaşkanı, Başbakan bizim yortularımızı kutlamaz?" diye bir konusu vardı. Sonra bu benim mütevazı arzum basına "Ermeniler Noel kutlaması talep ediyor" diye yansıdı. Talep ve Ermeniler, amanın yarabbi! Bu iş toprak ve tazminat talebine kadar gider vallahi. "Yahu ben ne halt yedim" diye düşündüm yine. Sonra Taraf'a Cumhurbaşkanlığı bir açıklama göndermiş. Yasemin beni aradı, açıklamayı iletti. "Cumhurbaşkanı Hıristiyan vatandaşların Noel'ini 24 Aralık'ta zaten kutladı, ikinci kez kutlamak adaletsizlik olabilir" dendi dedi. Ben de "Onu biliyorum, Noel'i 24'ünde kutlayan Hıristiyanlar için memnunum, ama Türkiye'nin en kalabalık Hıristiyan grubu (telaşa mahal yok, sadece elli bin kişi) Ermeniler Noel'i Ocak'ın 6'sında kutluyor, çok mu zor o gün de bir mesaj yayımlamak ve içinde Ermeni vatandaşların Noel'ini kutlarım" diyen bir cümle kurmak?" dedim. O da "Hmm" dedi.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başbakanım, Sayın Bakanım ve yüzümüze bakmayanlarım. Siz bizi büyük Türk milletinin etnik bileşenleri içinde saydığınızda, mesela yortularımızı kutladığınızda, evet, buna pek alışık olmayan biz öteki vatandaşlar manevi olarak çok mutlu olacak, ama benim asıl derdim o değil. Benim için daha da önemlisi...

Evet, benim için daha da önemlisi, istihbarat müdürleri ve emniyet amirleri önlerine gelen cinayet ihbarını "Düşük kodlu" diye kenara itmeyecek.

Mesela, Hrantlar öldürülmeyecek, yaşayacak...

http://77.79.81.230/yazar.asp?id=73