15 Temmuz 2008
İstanbul'un Ümraniye İlçesi'nde bir yıl önce bir gecekonduda bombaların bulunmasıyla başlayan Ergenekon soruşturmasında sona gelindi. Soruşturmayla ilgili tamamlanan ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianamede, Ahmet Taner Kışlalı, Mustafa Yücel Özbilgin, Necip Hablemitoğlu ve 16 kişinin öldüğü Gazi Mahallesi olaylarından Ergenekon terör örgütü sorumlu tutuldu. İddianamede, hükümeti devirmek için darbeye teşebbüs etmek, halkı isyana tahrik etmek, silahlı terör örgütü kurmak, Danıştay'a saldırı ve Cumhuriyet'e bomba atmakla suçlanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon'un üst düzey yöneticisi olarak yer aldı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve serbest bırakılan Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı ilhan Selçuk'un da Ergenekon terör örgütünün üyesi olduğu iddia edildi. SEDAT PEKER'LE TOPLANTI?• Veli Küçük, Doğu Perinçek, Türk Ortadoks Patrikhanesi Sözcüsü Sevgi Erenerol ve Büyük Hukukçular Birliği Başkanı Kemal Kerinçsiz ile yurt dışında yapılan toplantı ve seminerlerde biraraya geldiği öne sürülen Sedat Peker de iddianamede şüpheli olarak yer aldı. GÜNEY DE ŞÜPHELİ • Ergenekon soruşturmasının kilit isimlerinden olan ve Kanada'da yaşamını sürdüren Tuncay Güney'in de soruşturma kapsamında şüpheli olarak yer aldı. Yurt dışında olması nedeniyle ifadesine başvurulamayan Tuncay Güney'in dosyası ayrılarak ayrı bir esasa kaydedildi. Kanada'da siyasi sığınmacı olarak bulunan Tuncay Güney'in Türkiye'ye getirilmesi için Kanada adlî makamaları ile görüşüldüğü, ayrıca soruştuma savcılarından ikisinin Güney'in ifadesini almak için Kanada'ya gideceği belirtildi. BELGELERİ GÖTÜREN GAZETECİ • Veli Küçük'ün evinde yapılan aramalarda Tuncay Güney'i gözaltında sorgulayan dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'la ilgili rüşvet belgeleri, kimlerle ortaklık yaptığına ve o dönemki soruşturmaya ilişkin İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in gizli ibareli belgelerinin de bulunduğu belirtildi. Bu belgelerin de Veli Küçük'e gazeteci Güler Kömürcü tarafından temin edildiği iddia edildi. DARBE GÜNLÜKLERİ • Nokta Dergisi eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'ten "Darbe Günlükleri"nin yakın bir tarihte alındığı ve daha yeni yeni incelenmeye başlandığı da kaydedildi. Örgütün üst düzey yöneticisi olmakla suçlanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün F tipi cezaevlerindeki koşulları protesto etmek için ölüm orucuna başlayan avukat Behiç Aşçı'nın ölüm orucunu sona erdirmesinde rol oynadığı da ifade edildi. Taraf'a konuşan Aşçı, iddiaları reddetti. NEDEN KANDIRA • Soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne konulan Veli Küçük'ün Kandıra Cezaevi'ne gitmek istemesinin sebebinin ise özellikle o bölgede postacısından gardiyanına kadar herkesi tanıyor olması ve kadro atamalarını yapmış olmasından kaynaklandığı ifade edildi. Küçük'ün aynı cezaevinde kaldığı Sedat Peker ile bir şekilde haberleşerek avukatlara ödeme yapılması için Kandıra Cezaevi'nde para havuzu oluşturulması yönünde talimat verdiği de iddia edildi. KIRMIZI BÜLTEN • Haklarında kırmızı bülten çıkartılan eski AKP Milletvekili Turan Çömez ile emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün 1 Temmuz'daki operasyon başlamadan bir ay önce Levent Ersöz'ün ise operasyon günü kaçtığı belirtildi. KIŞLALI NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ • Dün açıklanan Ergenekon iddianamesine Ahmet Taner Kışlalı cinayetinin de girdiği iddia edildi. Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş, 29 Ocak 2008 tarihli Medya-ironik köşesinde "Kışlalı cinayeti dosyası da yeniden ele alınmalı" başlıklı yazısında cinayetteki çelişkilere dikkat çekmişti. Görmüş'ün yazısında vurguladığı çelişkiler şöyle: "Cumhuriyet gazetesi yazarı Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 sabahı evden çıkıp otomobiline yöneldi. Arabaya binerken, ön kaputun üstünde içi dolu bir naylon torba gördü. Kışlalı, o paketi ya da naylon torbayı eline aldığı anda, içinde bulunan bomba patladı." ULUÇ'UN KUŞKUSU?• "Uğur Mumcu ve Bahriye Üçok cinayetlerindeki "usta işi bombacılık" neden bu örnekte görülmüyordu. Bombayı oraya yerleştirenlerin niyeti Kışlalı'yı öldürmek değil miydi? Amaçlanan, 'İslamcı teröristler bir Atatürkçü profesörü daha katletmek istedi' propagandası mı yapmaktı?" Bu kuşkuyu kaleme döken iki gazeteciden biri, Kışlalı'nın kuzeni Hıncal Uluç'tu. Uluç, 26 Ekim 1999'da şöyle yazdı: "Bombayı suikastçılar, Kışlalı görsün diye getirip şoför mahallinin önüne, ön kaputun üzerine koydu... Amaç Ahmet'i ortadan kaldırmak olsa, bomba buraya mı konurdu? Konuyu kendisiyle konuştuğum Uluç'a "Ama Kışlalı öldü, demek ki ölüm ihtimali de vardı" diye hatırlattığımda şöyle demişti: "Karısı ve çocuğu da arabaya binmeseydi, Ahmet'in ölmesi ihtimali yoktu. Ahmet bütün düşüncesini bir aylık çocuğu için arabayı bir an önce ısıtmak üzerine yoğunlaştırdığı için, o telaşla poşeti aldı ve bomba patladı." ABİ KIŞLALI'NIN SORUSU?• Eylemi planlayanların Ahmet Taner Kışlalı'yı öldürme kastı taşımadığı bir kez kabul edildiğinde, bir sorunun sorulması da kaçınılmaz hale geliyordu: Hangi bombacı, eylemi planlarken eylem sonunda Kışlalı'nın canlı kalması kaygısını taşır? Bu sorunun mantıkî cevabı şuydu kuşkusuz: Kışlalı'yı düşman değil, dost görenler. Ahmet Taner Kışlalı'nın ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı'nın suikasta ilişkin olarak söylediği iki cümle bu çerçeveden bakınca çok daha anlamlı görünüyor: "Sanıyorum, kardeşim şehit oldu," ve "Eğer câni farklı bir kesimden çıkarsa çok canım sıkılır..." •BU SUÇLARDAN YARGILANACAKLAR:• Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek. • Silahlı terör örgütüne üye olmak.• Silahlı terör örgütüne yardım etmek. • Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs etmek.• Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı halkı isyana tahrik, patlayıcı madde bulundurmak, atmak, bu suçlara azmettirmek. • Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek.• Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek. • Kişisel verileri kaydetmek.• Askeri itaatsizliğe teşvik etmek.• Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek. TARİHİ İDDİANAMEYE BÜYÜK İLGİ • Türkiye siyasi tarihinin en önemli soruşturması kabul edilen Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamenin teknik boyutlarının açıklandığı basın toplantısı büyük ilgi gördü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in düzenlediği basın toplantısını ulusal basının yanı sıra El-Cezire, AP, İran'dan Press TV, Reuters gibi yabancı basın kuruluşları da izledi. Başsavcı Engin, Ergenekon isminin nasıl bulunduğuna yönelik sorusu üzerine, "Ergenekon" isminin örgütün kendi kendine verdiği bir isim olduğunu ve örgütün kendini böyle nitelediğini söyledi.Bu arada Ulusal Yargı Ağı Projesi'ne aktarılan iddianame, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne düştü. MUSTAFA ÖZBİLGİN'İN OĞLU ŞAŞIRMADI • Danıştay'a yapılan saldırı sonrası hayatını kaybeden Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in avukat oğlu Gökhan Özbilgin, Ergenekon iddianamesinde Danıştay saldırısının da yer almasına şaşırmadığını söyledi. Özbilgin, "Çünkü, Danıştay soruşturması ilk başladığında Ergenkon'daki sanıklar hakkında zaten takibat yapılmıştı ve takipsizlik verilmişti. İlgileri var mı yok mu bilmiyorum. O nedenle şaşırmadım" dedi.