20 Ocak 2008Bağımsız İletişim Ağı
Aynı günün gecesi, aynı yolda ikinci yürüyüşüm bu. Harbiyeden Osmanbey'e doğru. İlki öğle saatleriydi. Agos'un önüne doğru giderken artık biraz da alışmış olduğum bir acıyla, hüzünle, ama galiba en çok ehlileştirdiğim bir hınçla yürüyordum: Hrant İçin, Adalet İçin.
Gece yürüyüşümse daha yavaş, düşünceli. Biraz önce Hrant Dink'i anma gecesinden çıktım. Başka bir şey hissediyorum bu sefer, kaybın bir araya getirdiği yüzlerce kişinin tuhaf bir şekilde rahatlatan dayanışması, ayağı yere bastıran bir anımsama, doğru dürüst bir yasın ipuçları.
Bu toprakların türlü dillerinin şarkılarıyla, türküleriyle anıldı Hrant Dink o gece. Öldürüldüğü günün, 19 Ocak'ın bir yıl sonrasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nın salonunda, yüzlerce kişi bir araya geldi, üzüldü, anımsadı, kızdı, yas tuttu, gülümsedi, küçük sesleriyle şarkılar mırıldandı.
Arada gazeteci Ahmet Tulgar'la burada bulunmanın ne anlama geldiğini konuşuyoruz: "Hepimiz özlem duyuyoruz" diyor. "Bastırmaya çalıştığımız büyük öfkemiz de var. Her şeye rağmen umut arıyoruz." Sonra "Herhalde böyle değişecek. Bunu hissediyorum, birbirimize kenetlendikçe bir şey değişiyor" diyor.
Roy: Faşistler her yerde aynı
Biraz sonra sahneye Arundhati Roy çıkıyor. Türkiye'nin bugününü zehirleyenin 1915 olayları olduğunu dile getiriyor önce. Kısa konuşmasında dünyanın her yerinde faşistlerin, milliyetçilerin aynı olduğunu, "bayrağı, ülkeyi, tanrıyı seviyorum" dediklerini, asıl sevdiklerinin "nefret" olduğunu söylüyor. "Ama onlar oldukça biz de olacağız, bunu unutmasınlar" dedikten sonra "Hrant Dink zindabad" diyor: "Hrant Dink çok yaşa!"
"Adalet gerçekleşmedikçe yasımız kalkmayacak"
Açılışta yazar Markar Esayan Kars'ta hâlâ süren bir geleneği anlattı: Ölümden bir süre sonra komşunun, dostların yası olan eve gidip büyük bir yemek yediklerini, kaybedilenden konuştuklarını, buna "yas kaldırmak" dendiğini. "O bir hakikat anlatıcısı olduğu için öldürüldü. Adalet gerçekleşmedikçe yasımız kalkmış olmayacak" dedi ve umudun ipucunu verdi: "Hrant'ın davasını takip eden bu destek yegane moralimiz olacak."
Gece boyunca Hrant Dink'in yazılarından parçalar, onun için söylenenler okundu, dava tutanaklarından şimdi insanı hem öfkelendiren hem acı acı gülümseten o tuhaf metinler duyuldu. Kardeş Türküler "Bu ülkeye daha çok Hrant Dink'ler, Musa Anter'ler gerek" dediğinde alkış kıyametti. Bütün salon içli göz yaşı döküp Zülfü Livaneli'yle Yiğidim Aslanım söyledi. Erkan Tekin ve Suran Asaduryan duduk üflediklerinde dalıp gittik. Dostlar Korosu'nun seçtiği parça manidardı: Egeli Rumların denizin alıp götürdükleri için arkalarından söylediği şarkı: Talasa. Zeynep Tanbay dansı, "sahnedekinin izleyene geçtiği" zor yakalanır, özel hallerden biriydi.
Ümit Kıvanç'ın metnini yazıp çektiği kısa belgesel, Dink'in öldürülüşüne çizilen yolu, dava sürecini, bu ölümün üstünü örtme çabalarını billur gibi berrak anlattı. Sonda Derya Alabora'nın dile getirdiği gibi: Bu memleketin ırkçı katillere, görevlerini onları korumak için kötüye kullananlara ait olmadığını göstermek için Dink cinayeti davasının duruşma günlerinde adalet isteğimizi ete kemiğe büründürmeliyiz.
Gecenin sonunda esaslı sözü yine Rakel Dink söyleyiverdi: "Keşke sahneye adımla çağrışmasaydım. Kimse öyle çağrılmadı çünkü. Bu gece herkes Hrant Dink'e elini uzattı; hepiniz burada Hrant Dink oldunuz." Önde Yaşar Kemal büyük gülümsemesiyle dinliyordu.
O görüntü...
Bir de o görüntü. Aklımdan gitmeyen. O rezil davada yargılanmasının ardından Almanya'da kendisine verilen ödülün törenindeki Hrant Dink. Teşekkür ettikten, 1915'te Avrupa'nın, Almanya'nın rolünün düşünülmesi gerektiğini, çarenin bugünü kurmaktan, Türkiye'ye ve Ermenistan'a yardımcı olmaktan geçtiğini söyledikten, "Açalım o kilidi" dedikten sonra... Ansızın, sahneden inerken kürsüde unuttuğu ödülünü yeniden sahneye koşturup kucağına alan, alkışların sevecen kahkahaların arasında çocuk gibi gülümseyerek merdivenlerden inen Hrant Dink'in görüntüsü.
Esayan bir yerde haklıydı. Bu yas, adalet gerçekleşmedikçe hiçbir zaman kalkmış olmayacak. Ama bu gecenin bir büyük işlevi varsa da, bize doğru dürüst, insanca, içten bir anımsamayla, yaşayarak yas tutmanın, bunun da yaşamın ta kendisini beslemesinin mümkün olduğunu göstermesiydi. Çok yaşa sen Hrant. (TK)
* Hrant Dink'i anma gecesini, adlarını tek tek öne çıkarmayan büyük bir gönüllü grup, Hrant Dink'in adalet isteyen, bu ülkede barış, demokrasi isteyen dostları kotardı. Hepsinin ellerine sağlık.
Gecede sahne alanlar: 45'lik Şarkılar, Aynur, Bartev, Bennu Yıldırımlar, Birol Topaloğlu, BGST Dansçıları, Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Dostlar Korosu, Erkan Oğur, Hayko Cepkin, İsmail Hakkı Demircioğlu, Kardeş Türküler, Lale Mansur, Lusavoriç Korosu, Mahir Günşiray, Metin & Kemal Kahraman, Michael Ellison, Nişan Şirinyan, Sahakyan Korosu, Sayat Nova Korosu, Suren Asaduryan, Tiyatro Boğaziçi, Zeynep Tanbay, Zülfü Livaneli.