8 Ocak 2008Nazım Alpman
Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe 8 Ocak 1996 Pazartesi günü öldürüldü. Metin Göktepe, öldüğünde "emniyef'teydi. Emniyet'te ve can güvenliğinden yoksun... Oysa onun "temel hakları" vardı: "İnsanca yaşama, maddi ve manevi varlığınızı koruma ve geliştirme hakkına sahipsiniz. Size hiç kimse işkence ve eziyet yapamaz; insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamazsınız!"
Bu satırlar Emniyet Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinden alındı. Peki Metin nasıl öldü? Onun da ayrıntısı var: "O sırada Metin getirildi. Amirlerden biri 'özel muamele' dedi. On kişi Metin'in üzerine çullandı. Cop, kazma sapı gibi şeylerle vuruyorlardı. Metin bayıldı. Su döküp ayılttılar. Tekrar dövmeye başladılar. Çok kan kaybediyordu. Tuvalete götürüp yıkadılar. İçlerinden biri 'ölecek galiba, hastaneye götürelim' diyordu. Diğerleri 'ölürse ölsün' diyerek dövmeye devam etti, Metin artık hareket etmiyordu."
Bu satırlar, dava dosyasından tanık ifadesi olarak tarihe geçti. Bir de sanık ifadesi var. Çevik Kuvvet memuru Şuayip Mutluer, 1. Sınıf Emniyet Müdürü Yaşar Gökışık'a verdiği ifadede şöyle diyordu: "Ben salona döndüğümde yerde yatan şahsı (Metin Göktepe) sordum, polis memuru Metin Kuşat, gazeteci olduğunu İstiklal Marşını bilmediğini söyledi. Ben de 'boş ver' dedim, bir tekme de ben attım. O sırada polis memuru Saffet Hızarcı'nın yerde bulunan şahsa 'Bu Ali için, bu Rüştü için, bu da Süleyman için' diyerek vurduğunu gördüm. Sonradan adam dövmekten copunun kırıldığını öğrendim."
Metin Göktepe'yi bu şekilde hunharca döverek öldürenler, dava açıldığında "istemeden adam öldürmek suçu" ile yargılandılar. İstemeden ha..? Birde isteseler!!! Avukat Fikret İlkiz Afyon Ağır Ceza Mahkemesi'nin duvarlarına adaletin altın harfleriyle kazınan konuşmasında şöyle diyordu: "Eğer istemiyorsanız, bir kere vurduktan sonra geri çekilirsiniz. Yere düşmüş insanın kafasına kırk kere kalasla vurmazsınız! Metin Göktepe seçilerek alınmış, Evrensel muhabiri olması nedeniyle bilinçli olarak dövülmüş ve isteyerek öldürülmüştür!"
Metin'i öldüren polisleri yargılayacak yer de bulunamadı. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar, 25 bin polisin görev yaptığı İstanbul'dan güvenlik gerekçesiyle davayı Aydın'a nakletti. Orası da beğenilmedi, Afyon'a gönderildi. Duruşma günlerinde Susurluk Davası'ndan mahkûm olmuş Korkut Eken Afyon'a geldi. 12 Mart dönemi işkencecileri arasında adı geçen Necdet Küçüktaşkıner, sanık polislerin avukatı oldu.
Şimdi yazının başına dönelim ve tekrar okuyalım. Emniyet Genel Müdürlüğü ne diyor? "Size hiç kimse işkence ve eziyet yapamaz!" Başka ne diyor? "İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamazsınız!"
Sonra? "İnsanca yaşama, maddi ve manevi varlığınızı koruma ve geliştirme hakkına sahipsiniz!" Çok güzel! Fakat İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu'nun verdiği sayıları bu hakların neresine sığdıracağız: "Son iki yıl içinde polis 34 kişinin ölümüne neden oldu!" Metin Göktepe'yi 1996'da katleden "insan haklama değirmeni" 2008'de de dönmeye devam ediyor.