Yasayla artırılan yetki polise

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

27 Kasım 2007

Hırsızlık suçlamasıyla gözaltına alınan Mustafa Kükçe’nin Ümraniye Cezaevi’nde ölümü, Nijeryalı Festus Okey’in Beyoğlu Emniyeti’nde gözaltındayken ölümü, Polonyalı Darius Witek’in ‘Yabancılar Şubesi Misafirhanesi’nde intiharı, Feyzullah Ete’nin Avcılar’da parkta otururken polis tekmesi sonucu ölümü ve son olarak İzmir’de “dur” emrine uymayan 20 yaşındaki Baran Tursun’un başına isabet eden kurşunla vurulması... “Polisin orantısız şiddet uygulaması”nın son örnekleri, tartışmalar arasında yasalaşan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda yapılan değişiklikleri yeniden gündeme getirdi.

Polisin yetkilerinin artırılmasını öngören yasa tasarısı, 2 Haziran 2007 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi; 14 Haziran’da yürürlüğe girdi. Yeni yasaya göre; polis, mahkeme kararı olmaksızın gerekli durumlarda mülki idare amirinin yazılı emri ile kişilerin üstlerini, araçlarını ve özel eşyalarını da arayabiliyor. Görevini yaparken, direnişle karşılaşırsa silah da dahil zor kullanabiliyor.

Taş atan göstericilere polisin aynı yöntemle yanıt vermesi tartışmalara neden olmuştu.

DR. KOCASAKAL: YASA CESARETLENDİRMİŞ OLABİLİRNTVMSNBC’nin sorularını yanıtlayan Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ümit Kocasakal son dönemde yaşanan şiddet vakalarının, polis yetkilerini artıran değişiklikten kaynaklandığını söylemenin kolay olmadığını belirtiyor; ama “bu tür gerekenden fazla yetkilerin bazı polisleri cesaretlendirdiği söylenebilir” diye ekliyor. Kocasakal’ın yasaya genel olarak eleştirisi şöyle: YAŞAMA HAKKINI İHLAL EDEN DÜZENLEMEYİ GETİRDİLER“Ben o kanun çıktığında bir takım hükümlerini çok eleştirmiştim. En çok eleştirdiğim ise Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iptal etmiş olduğu bir hükmün geri getirilmesiydi. Neydi o; ‘Eğer karşı taraftan bir ateş açılmışsa, zorlama ve karşı koyma varsa polis doğruca ve duraksamaksızın bunu bertaraf edebilecek ölçüde ateşli silah kullanmaya yetkilidir.’ Bunu tekrar geri getirdiler. Oysa Anayasa Mahkemesi yaşama hakkına aykırı sayarak hemen hemen aynı düzenlemeyi iptal etmişti. Bunun gibi bu kanunda çok eleştirilecek şeyler vardı. Benim bu kanun ilk çıkarken de söylediğim şey şuydu; bu bir tepki kanunu. Yani bir takım meselelere tepki olarak çıkarılmıştı.HUKUK DEVLETİ İÇİN GEREKEN ÖLÇÜYÜ BULAMIYORUZ“Terörde bir artış oluyor; Terörle Mücadele Kanunu’nu değiştiriyoruz. Halbuki bu olaylar bu denli yükselmiş değilken soğukkanlılıkla ele alınıp bir takım şeyler geliştirilmeli. Bakın biz bazı şeylerin ortasını da bulamıyoruz. Polisin yetkileri de önce bazı konularda olması gerektiğinden daha fazla kısıldı, sonra çok fazla arttırıldı. Bir hukuk devleti için olması gereken ölçüyü bir türlü bulamıyoruz. Çünkü bir gruba göre hiç yetkisi olmasın, bir gruba göre çok yetkisi olsun... Fakat bu tür olayların olması demek, kanundan önceki döneme göre artış olduğu anlamına gelmez. Bunun için geçmiş yıllarla karşılaştırma yapmak gerekir. Yani siz bu yetkileri kötüye kullanırsanız, bunun karşılığında da sorumlu olursunuz. Ve eksik olan şey şu: Türkiye’de maalesef bazı yetkiler kötüye kullanıldığında örtbas edilmeye çalışılıyor. Bunun yerine etkili bir biçimde derhal bir soruşturmayla olayın açıklığa kavuşturulması yönünde ciddi faaliyet gösterilirse insanların kafasındaki soru işareti de ortadan kalkar.”

DOÇ. SÖZÜER: SİLAH YETKİSİNİN AMACI SAĞ YAKALAMAKİstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Adem Sözüer ise Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ndaki yeniliklerin henüz yeni yürürlüğe girdiğini belirtiyor ve daha önceki yıllarda da “kolluk kuvvetlerinin silah kullanma yetkisi” bakımından tartışmalar olduğunu hatırlatıyor. Yasada polisin silah kullanma yetkisinin ciddi bir biçimde tanımlandığını kaydeden Doç. Sözüer’e göre; polis önce “dur” çağrısında bulunur, kişi bu çağrıya uymazsa uyarı amacıyla ateş eder, buna rağmen kaçmakta ısrar eder ve ele geçirilmesi mümkün olmazsa, yakalanmasını sağlamak amacıyla ve o ölçüde ateş eder. Bunun anlamı, kişiyi sağ olarak yakalamak. POLİSE YETKİSİNİN SINIRLARININ ÖĞRETİLMESİ LAZIMSözüer, tüm kolluk gücünün bu sınırları iyi bilmesi için bu düzenlemelerin onlara iyi anlatılması gerektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bunun için de ciddi bir eğitim ve bilgilendirme çabası var. Akademisyenlerin de katıldığı çok sayıda toplantı yapıldı. Bunlar üst düzeydeki kolluk görevlileriyle yapıldı. Şimdi üst düzeydeki kolluk kuvvetleri Türkiye’nin en ücra köşesindeki kolluk kuvvetini eğitmek için bir eğitim programını uygulamaya başladı. Fakat bundan hemen bir sonuç almak mümkün değil. Son dönemde işkence ve kötü muamelede azalma oldu. Bunu uluslararası örgütler de söylüyor. Silah kullanma yetkisi de, eskiden çok kolayca kullanılabilecek şekilde tanınmıştı. Sorun şimdi burada. Yıllardır silah kullanma yetkisini belirsiz ve geniş biçimde uygulanması nedeniyle hem vatandaşlar tehdit altındaydı hem de bu yetkiyi kullanan kolluk kuvvetleri sürekli davalarla uğraşmak zorunda kalıyordu. Şimdi ise hem kolluk kuvvetleri, hem vatandaş bakımından gayet açık ve net. Yetkinin sınırları konusunda bilgilendirme arttığı sürece, olaylar da azalacak.” Sözüer, eskiden bu tür olaylardan kamuoyunun haberinin bile olmadığını belirterek, bugünkü tartışmaların da kanunun doğru uygulanması için fırsat olduğunu kaydediyor.

http://www.ntvmsnbc.com/news/427621.asp