İstanbul'a vize insan haklarına aykırı

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

20 Eylül 2007Tülay Sağlam

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, trafik sorununa çözüm olması için İstanbullulara bir öneride daha bulunarak, “Maddi durumu iyi olanlar özel araç yerine taksi kullansın” dedi. Topbaş’ın bu önerisinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde gündeme getirdiği, “İstanbul’a vize uygulansın” sözlerini yinelemesi ise vize tartışmasına neden oldu. Erdoğan, ‘İnsanı yerinde doyurabilmek, onu yerinde kalıcı kılmaktır asıl olan. Eğer büyükşehirlerde adresi, işi, yeri, yurdu olmadan gelenlere zemin hazırlarsanız, terörü, kaçak yapılaşmayı, suçu teşvik edersiniz” diye konuştu. İstanbul’a vize uygulamasını NTVMSNBC’ye değerlendiren uzmanlar, vizenin seyahat ve yerleşme özgürlüğüne aykırı olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Osman Doğru (Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı Başkanı):DOĞDUKLARI YERDE DOYARLARSA VİZEYE GEREK KALMAZBaşbakan’ın önerisi ülke içi sirkülasyonu engelleyici bir tutumdur ve insan haklarına aykırıdır. Vize uygulaması hem İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 4. protokolündeki yerleşme özgürlüğüne, hem de Anayasamızdaki yerleşme ve seyahat özgürlüğüne aykırıdır.Başbakan insanların doğdukları ve oldukları yerde doymaları gerektiğini belirtiyor. Bu zaten kendilerinin görevi. Öncelikle devlet olarak herkese doğduğu yerde iş imkanı yaratmalılar. Eğer bunu başarırlarsa, insanlar İstanbul’a iş bulabilmek için değil, turistik gezi için gelir. Göç veren şehrin sosyal yapısı güçlendirildikten sonra zaten Başbakan’ın düşündüğü sınırlamaya gerek kalmayacaktır. Erdoğan ‘yerleşme özgürlüğüne bir sınır getirelim’ diyor. Genel hatlarıyla baktığınız zaman bu vize; “kendimize çekidüzen verelim”, “kamu arazilerinin yağmalanmasını önleyelim” anlamına geliyorsa çok mantıksız değil. Vize bir ön izin demek, Başbakan’ın önerisi vize kapsamında değerlendirilemez.İnsanların doğdukları yerde doymasını sağlayacak iş imkanı yaratmak pozitif tedbirdir ama vatandaşa ‘yapma, gelme, buradan geçme’ demek, yani vize uygulamak negatif bir tedbirdir. Devletin tam tersini yapması lazım, yani sirkülasyonu sağlaması hatta vatandaşlarının, hayatları boyunca birkaç defa yurtdışına çıkma imkanı sağlaması lazım. Devlet vatandaşların büyükşehirlere yerleşmemesini sağlamalı ama vize de koymamalı. Prof. Dr. Niyazi Öktem (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ):LONDRA’DA VİZE YOK, PAHALI PARK VARVize uygulaması seyahat ve yerleşme özgürlüğüne tamamen aykırı, dolayısıyla böyle bir şeyin olması mümkün değil. Çünkü dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir şey yok. Ancak Kadir Topbaş’ın önerisi olumlu karşılanabilir. Şehrin belli merkezlerine girerken orada park yerleri yapılır ve bu park yerlerinden de büyük paralar alınır. Ama bu park yerleri özel işletmelerin değil belediyenindir. Bunun benzeri uygulamalar New York, Londra gibi metropollerde yapılıyor. Pahalı otopark uygulaması nedeniyle insanlar özel araçlarını değil taksileri tercih ediyor. Bu makul bir uygulama, trafiği rahatlatmak için böyle bir şey mümkün olabilir. Ancak özel araç yerine toplu taşımayı öneren bir belediyenin toplu taşıma hizmetini layıkıyla yerine getirmesi lazımdır.Dr. Emir Turam (İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğr. Üys.):ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE UYGULANIYORDUAbdülhamit döneminde de benzer bir uygulamaya gidildi. O zaman ülke içinde seyahat etmek için de mühür tezkeresi diye bir çeşit pasaport gerekiyordu. İnsanların nereye yerleştikleri kadar nereden nereye gittikleri bile kontrol altındaydı ve izne tabiiydi. “Ben geldim ve İstanbul’a yerleşeceğim” demek kolay değildi. Ancak bunlar kalabalığın baskısından ziyade güvenlik ve kontrol amaçlı idi. O dönemde kimse istediği gibi seyahate çıkamazdı, gerekli izin belgelerini temin etmek lazımdı. Bunun için durumu yetkililere iletmek, nerede kaç gün kalacağını bildirmek ve izin almak gerekirdi. Ama biliyorsunuz Abdülhamit döneminde birçok şey çok zordu, çünkü katı bir dönemdi.Londra’da şehir merkezine giren araçlardan ücret alınması gibi günümüzde çeşitli ülkelerdeki kalabalık metropollerde çeşitli kısıtlamalara rastlanıyor ve bunlar yasaklayıcı boyutundan ziyade sıkışıklığa, gürültüye ve hava kirliliğine katkısı itibarıyla olumlu bir bakış açısıyla gündeme getiriliyor. Topbaş’ın özel araç yerine taksiye binilmesi yönündeki önerisini de bu açıdan değerlendirmek mümkün.Prof. Dr. Arus Yumul (Bilgi Üniversitesi Ögretim Üyesi):BUGÜN İSTANBUL, YARIN ANKARA MI?Maharet göçü vize ile önlemek değil, göçe neden olan sorunlara çözüm bulabilmektir. Bugün İstanbul’a vize uygulayarak göçün önüne geçersiniz belki, ancak yarın Ankara’ya, İzmir’e öbürgün Bursa’ya Mersin’e vize uygulamak durumunda kalırsınız... Türkiye insanların doğdukları şehirlere hapsoldukları bir coğrafyaya döner. Prof. Dr. İlber Ortaylı (Tarihçi, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü): TARİHTEKİ UYGULAMA BUGÜN İÇİN GERÇEKÇİ DEĞİLTarihte bu şekilde bir uygulama yok. O zaman İstanbul 100-200 bin nüfuslu, yani onun mekanizması ile bu başka bir şey. O yüzden tarihteki vize uygulamalarını düşünmemek lazım. İstanbul’a vize nasıl uygulanacak bilmiyorum. Tarihte var ama 15 milyonluk endüstriyel bir şehirde bunu nasıl yapacaksınız? Başka tedbirler düşünmeleri gerek. Tarihteki uygulamasında herkes her yere gecekondu yapamıyordu, ama şimdi yapılıyor, önce onu önlemeleri lazım. İstanbul arazisi felaket gibi yağmalanıyor, insanlar İstanbul arazisini yağmalamak için köylerini terk ediyor, köylü adam toprağını bırakıp buraya geliyor. Çünkü burada devlet arazisine, onun bunun arazisine apartman kuruyor. Devlet arazisi için iki tedbir var, ya ihaleye çıkarıp o arazileri sattırmak ya da askeri bölge ilan edip koruma altına almak. Çünkü İstanbul’a göçenler burada kendilerine ait olmayan bir yeri kolaylıkla kendi malı ilan edebiliyor, üstelik artık eskiden olduğu gibi gecekondu da yapmıyor, apartman yapıyor.

http://www.ntvmsnbc.com/news/420325.asp