19 Haziran 2007Erol ÖNDEROĞLU
Türkiye'de küresel dünyayla bütünleşen medya ortamında günlük olarak bağımsız yayıncılık projesini sürdüren Birgün gazetesi, dün akşam (18 Haziran) düzenlediği bir etkinlikle dördüncü yılına girdi. Yaşadıkları en önemli sorunu "okuyucumuza ulaşamıyoruz" sözleriyle özetleyen gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü İbrahim Çeşmecioğlu, dağıtım sistemiyle bağlantılı sorunlar yaşanmasa Birgün'ün bir kampanya veya duyuruya gerek duymadan çok daha fazla insana ulaşabileceğini söyledi. 2004 yılında yürürlüğe giren Basın Yasası'nın kendisi gibi yazı işleri müdürlerinin sorumluluklarını "yazarın veya muhabirin adı belli olduğunda" göreceli olarak azalttığı ancak gazeteye açılan davalarda artış yaşandığını ifade eden Çeşmecioğlu, geride bırakılan üç yılı bianet'e özetlerken "Bu davalar en çok bizim gibi bağımsız gazeteleri etkiliyor" dedi.Gazetenin geri bıraktığı üç yılını nasıl özetlerdiniz? Üç yıl önce gazetenin ilk sayısını yayımladığımızda en fazla biçilen ömür 45 gündü. Hatta birçok büyük medya köşe yazarı bunu açıktan gazetelerinde yazdılar, bahse girenler bile oldu. Ama dün dördüncü yaşımızı kutlamak için yaptığımız konserde, Zülfü Livaneli "10. yılı birlikte kutlarız, 40. yaşınızı da torunlarımız kutlar" dedi. Bu bizi çok etkileyen bir konuşma oldu. Geçtiğimiz hafta Türkiye'deki basının durumunu incelemek üzere gelen bir Avrupa Birliği heyeti, gazetemizi de ziyaret etti. Heyetten bir önceki dönem Almanya'da İçişleri Bakanlığı da yapan bir SPD milletvekili gazetenin sıkıntılarını dinledikten sonra "Gazeteniz kaç yaşında? diye sordu; yanıtı alınca da şöyle devam etti: "Durun bakalım Almanya'da sizin gibi Tageszeitung diye bağımsız bir gazete var. 12. yılında henüz kurumlaşabiliyor ve problemlerini aşmak için adımlar atıyor. Ama burada gördüklerimden ve anlattıklarınızdan bu işi sizler Taz'dan daha kısa sürede becerirsiniz diye düşünüyorum" dedi. Bu da bizi kamçılayan mutlu eden sözlerden biri oldu. Patronsuz bir gazetenin Türkiye'deki belirgin zorlukları neler? Bu ülkede patronsuz ve bağımsız bir gazete yapmak gerçekten zor. Ama sanılanın aksına bunun için uğraşmak bütün zorluklarına rağmen çok zevkli ve insanı tatmin eden bir uğraş. Bütün çalışanları büyük bir özveriyle bunu başarmaya devam ediyorlar. En önemli sorun okuyucuya ulaşamamak. Bu ülkede dağıtım sistemi diye bir sistem yok. İade gazete maliyeti, gazeteleri batıran en temel gider. Örneğin, biz şu anda 40 bin basabilsek bile, bayide 21 bin satacağız. Ayrıca bir kampanya veya duyuruya gerek kalmadan 21 bin satacağız. Ama şu anda iade maliyetleri yüzünden 12 bin basıyoruz. Aylık ortalamamızsa 8 bin. Bu oran bizi ancak ayakta tutabiliyor. Bir çok okuyucumuza da ulaşamıyoruz. Ayrıca, dağıtımın sadece iki tekel grubuna bağlı olarak sürdürülebilmesi en büyük engellerden biri. Bunun dışında da, bayideki satışla ayakta kalmaya çalışan bir gazeteyiz; bu bağımsızlığın olmazsa olmaz şartı. Ancak, baskı maliyeti, dağıtım sorunları ve iade maliyetlerini aşmak zorundayız. Bunun dışındaki kriterse zaten gazetenin kalitesi, içeriği ve çizgisidir. Bunları aşarsanız gazeteniz çok satar diye bir garanti yok ama gazete ne kadar kaliteli olursa olsun diğer üç problemi aşamazsanız kurtarma şansınız yok. Bugüne kadar Türkiye'de bağımsız bir gazete yapılamamasının nedeni de budur. Şu anda kaç kişi çalışıyor gazetede? Gazete, idari personel dahil, bütün büro ve çalışanlarıyla birlikte 160 kişiyi bulabiliyor. Bu dönemden döneme değişebiliyor. Ancak bu sayının 60'a kadar indiği de oldu. Şimdi 100 civarında bir arkadaş grubuyla gazeteyi çıkartmaya devam ediyoruz. Bunlara yazar kadromuz dahil değil. Neredeyse bu sayı kadar çeşitli periyotlarla yazan yazarımız var. Bu ülkede en kaliteli yazar kadrosuna da sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Türkiye'de tek örnek durumda olan gazetenin kazanımı bütün medya çalışanlarının kazanımı olacaktır. Bu anlamda, gazetenin üzerine titrenmesi gereken bir örnek olduğunu düşünüyoruz. Yazı işleri müdürü olarak yasal soruşturma veya kovuşturma yaşıyor musunuz? 2004 yılında yürürlüğe giren Basın Yasası'yla doğrudan yazı işleri müdürlerini sorumlu tutan davalarda göreceli bir azalma söz konusu oldu. Ama bu gazetelere açılan davaların azaldığı anlamına gelmiyor, aksine toplam davalarda artış yaşadık. Bu davaların sonuçları, en fazla bizim gibi bağımsız gazeteleri etkiliyor çünkü bunlar doğrudan para cezasına çevriliyor. Bu çok daha büyük bir baskı haline geliyor. Mesela Hrant Dink davasında savcılık ve mahkeme tutanaklarının yayımlanması bütün gazetelere ceza olarak döndü. Bu para cezasını ödeyecek güçte olanlar yayınlarına devam ettiler. Diğerleri, bunun çok büyük baskısı altında kendi yayınlarını düzenlemek zorunda kaldılar. Birgün, bu konuda bütün zorluklalarına rağmen yayını sürdürmeye devam etti, bundan sonra da edecek ve varsa sonuçlarına da katlanacak. Bunları yaparken bütün ulusal basında çalışanlardan çok büyük destek görüyoruz. Öncelikle onlara teşekkür etmeliyim. Bianet, bunlardan bir tanesi, biz sadece kaynak göstererek BİA'nın servis ettiği bütün haberleri kullanıyoruz. (EÖ/EÜ)