Dağlarına bahar gelmiş

-
Aa
+
a
a
a
2 Mayıs 2007Umur Talu
 
Düşündüm taşındım, çok da taşınıp düşünmek istemedim. Dişim ağrıyor. Tabii ki hiçbir önemi yok. Ama sinir sisteminde ufacık bir arıza dahi yapıyı allak bullak ediyor işte."Küçümsemeyin, kalp için çok tehlikeli olabilir" dediler; "tehlikenin farkında olayım" diye. Oldum. Birazdan kanalı oyacaklar. Siniri alacaklar. Aslında olması gereken bu: Kanalları açmak, sinirleri aldırmak. Aslında olmaması gereken oydu: Sinirler, duyarlılıkların, duyuların, duyguların kabloları. Uyarı, iletişim hatları. Ama gerginler. Gerildikçe çürümüşler.
 
* * *
Bir kez ağrıdığında, ağrı kesici alayım, yok üstüne rakı süreyim, uyuşturayım filan olmuyor. Ağrının sebebi duruyor, durduk yerde büyüyor, büyüdükçe yürüyor. O yüzden, yani biraz da bu yüzden ve hakikaten teknik ayrıntıların tuhaflığından ötürü, yazıyı erken yazıyorum. Şu anda ne Anayasa Mahkemesi kararı, ne erken seçim rüzgarı. Ruhu bölünmüş bir ülkenin 70 milyonda bir parçasının binde bir sinirinin uçlarıyla, içimin acısı, ağrısı yoğun. Çünkü, bir gün etnik, bir gün dini, bir gün milli nedenlerle, hani bardak biraz daha taşsa, birbirini gırtlaklamaktan aşırı hoşlanabilecek insanlar çoğalıyor. "Bindirilmiş demokrat mesajlar", misal "Yazılarınızı takip etmekte ve beğenmekteyim" diye başlayan, aynı kalemden, aynı kafadan çıkma mesajlar bir yandan; bir yandan ötekine hemen satılmış, hain yaftasıyla kendini aklı sıra yücelten numuneler. Yücelttikleri kimilerinin, daha dün, daha önceki gün kimlerin parasıyla, arzusuyla necilik oynadıklarını, tetik olduklarını zerre kadar sorgulayamayan hasekiler!
* * *
Fakat şöyle bir şey de var: İşte mesela dün, toplumun ezici çoğunluğunun "düşmanları" meydandaydı. Onlar İstanbul'u işgal etmesinler, Taksim'e neyin ulaşmasınlar deyu, tüm vapurları, tüm metroları, tüm köprüleri durduruldu şehri azamın. Ulusalcı, milliyetçi, laik ve dindar, dinci; her neyse, makul, milletini, devletini seven vatandaşların tümü lanetledi bu azınlık birmayısçıları! Tiviler, medyalar kiminde silah dahi ele geçen bu uğursuzların insanların gününü nasıl mahvettiğini, her zaman şıkır şıkır akan trafiği nasıl felç ettiğini, bahar bayramını nasıl iç ettiğini filan pek güzel anlattılar. Çünkü çoğu demokrat ve çoğu cumhuriyetçiydi milletimin. Birbirini bir kaşık suda boğmak isteyenler, ölesiye nefret edenler, birbirlerine karşı durmadan bayrağa sarılanlar; işte bu anarşist, sınıf savaşçısı, bozguncu azınlıklara öfkede birleşti!
* * *
Kimimiz, burasının İran olmaması için burasını İran yapmak istiyor; Endonezya olmaması için Endonezya kılmak, Cezayir olmaması için Cezayirleştirmek, Irak gibi parçalanmaması için Iraklılar gibi parçalamak, Yugoslavya gibi bölünmemesi için Yugoslavlar gibi nefretle bölmek. Birlik ve beraberlik için, birbirine sürekli ve ölümüne düşman olmak istiyor. Ki bu, kabul ediyorum, diş ağrısından da öte, baş ağrısından da vahim, ölesiye, öldüresiye, kahrolası bir kafa yemişlik! O yüzden, Anayasa Mahkemesi kararına, hükümetin kıvırtmalarına, ana muhalefetin iç savaş çığırtkanlıklarına bakmadan yazdım dün. Hâlâ yaşıyorsak, yaşasın 2 Mayıs!