4 Eylül 2006Hürriyet Gazetesi
Her sene bu mevsimde ormanlarımız, yangın yüzünden kül oluyor. Bunun üzerine yapılan abartılı övgü ve eleştiriler bir sene sonraki orman yangınlarında aynı şekilde tekrarlanmak üzere unutulup gidiyor.Cahillik, kurumsal körlük ve meslek mutaassıplığı vb. nedenlerle olayın bütünü gözden kaçırıldığı için bir sistem dahilinde çözüm de geliştirilemiyor.İşte orman yangıları hakkında birkaç kent efsanesi: Yangın söndürecek donanımımız yok... Uçağımız yok... Eğitilmiş yeterli sayıda elemanımız yok... Yangına müdahalede görev alacak Sivil Toplum Kuruluşu yok... Müdahalede çok başarılıyız!.. Muğla, Basra alçak basınç merkezi etkisi altında... Anız ve bahçe temizliği ile ot yakılması yasak... Orta Asya’dan kuraklık nedeniyle göç etmiş bir toplum olarak bu konuya ciddiyetle eğilmeliyiz...Bunların hiçbiri gerçek problemi işaret etmiyor! Çünkü orman yangınlarına bir sistem dahilinde ve erken müdahale esastır. Sadece başlangıçta ve küçükken uçak, helikopter vb. ile söndürülebilirler. Yoksa o dev alevler içinde su bile yanar! Erken uyarı ve hızlı müdahale konusunda gerekli çalışmalar yapılmadan uçak ve helikopterlere sadece havayı su ile soğutmaları için milyonlar harcar dururuz! Gelişmiş ülkelerde kontrolden çıkan orman yangınları su ile söndürülmez; yangını durdurma ve duraklatma işlemlerine başvurulur. Örneğin, havadan yanan yerin etrafına yanmayı geciktiren kuru kimyevi toz dökülür, vb.KURALLARI UYGULAMAK İÇİN KRİZ Mİ GEREKLİOrta Asya’dan göç etmemize neden olan kuraklık, ülkemizde hálá resmen bir afet dahi sayılmıyor! Koca valilere "Muğla, Basra alçak basınç merkezi etkisi altında" gibi hayali ve yanlış beyanatlar ile yangınlar açıklatılıyor. Valilerimiz, kendilerine orman yangınlarının yüksek basınç merkezlerinin özelliklerine sahip hava şartlarında oluştuğunu söyleyebilecek bir meteoroloji mühendisi bile bulamıyor. Güya ülkemizde anız yakmak yasak! 16 Ağustos günü Düzce’den Bursa’ya giderken Hendek mevkiinde sayamadığım kadar çok tarlada anız ve ot yakıldığını gördüm. Genelgeleri uygulayacak görevliler nerede? Kuralları uygulamak için büyük bir yangın çıkması gerekiyor, çünkü biz kriz yönetimine şartlanmışız bir kere...Maalesef sürekli "kriz merkezleri" kurup duruyoruz, ama çok sıcak havalar büyük risk oluşturmasına rağmen, doğru zamanlarda "risk merkezleri" kuramıyor, proaktif ve korumaya yönelik "risk yönetimini" uygulayamıyoruz. Böylece, ancak birkaç ormanımız yandıktan sonra personel izinleri kaldırılıyor, ateş yakılması, piknik yapılması ve ormana giriş-çıkışlar yasaklanıyor. Kaş’taki kanyonda yıldırım düşmesi sonucu başlayan orman yangını, "yıldırım detektörü" kullanılmayan ülkemizde hemen tespit edilebilmiş ise o bir şanstır!..MÜMKÜN OLANLAR VE OLAMAYACAKLAROrman yangınlarına müdahale sadece ormancıların görevi değildir. Öyle olsaydı, ev yangınlarına da inşaat mühendislerinin müdahale etmesi gerekirdi. Dünyada orman yangınlarına müdahale itfaiyenin göreviyken, Türkiye’de mevzuat gereği, itfaiye izin almadan orman yangınlarına müdahale edemez! Bununla birlikte, kırsal alandaki sahipsiz itfaiyelerin durumu ayrıca ve başlı başına çok büyük bir afet arz ediyor. Bu nedenle afetlere daha iyi bir şekilde müdahale edebilmek için öncelikle yerel itfaiyelerin güçlendirilmesi gerekiyor.Orman yangını doğal ya da insan kaynaklı bir afet olduğuna göre, çözüm de afet yönetimi mantığı ile aranmalı. Örneğin, orman yangınları için orman teşkilatları kayıp ve zarar azaltma çalışmalarını yapmalı. Orman yangınlarına müdahaleye yönelik hazırlık çalışmalarını ormancılar ile birlikte yerel halk, sivil savunma ve itfaiye yapmalı. Orman yangınlarına hassasiyet tespitini, yani tahmin ve erken uyarıyı meteoroloji ve orman müdürlükleri birlikte ve doğru dürüst yapmalı. Benzer şekilde orman yangınlarında etki analizi, müdahale, iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarını birçok kurum ve kuruluş birlikte yürütmeli. Yapmalı, ama yapılamaz! Çünkü ülkemizde bu tür çalışmaları planlayıp koordine edebilecek kurumlar üstü teknik bir kurum veya kuruluşumuz henüz yok. Diğer bir deyişle, afet yönetimi konusunda Türkiye "beyinsiz"!Özetle, orman yangınlarında risk yönetimine daha çok önem verilmeliyiz. Aksi takdirde uçak ve helikopter gibi yüksek teknolojiye yapacağımız yatırımları, kriz yönetiminde verimli bir şekilde kullanamayacak ve gerçek başarıyı da asla yakalayamayacağız.