25 Nisan 2006Mehmet Ali Birand
Gelişmeler arka arkaya geldi.Önce, PKK kıpırdamaya ve giderek eylemlerini arttırmaya başladı. PKK kıpırdadıkça, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) karşı tepki koydu ve olaylar bir kar topu gibi büyüdü. En tepe noktası da Şemdinli'de yaşandı. PKK, terörünü öyle bir noktaya getirdi ki, sonunda Türkiye Cumhuriyeti de kendi politikalarına ince ayar yapması gerektiğini gördü. Ancak bu defaki ayarlar hiçte ince olmadı, tam aksine son derece kalın oldu. Terörle Mücadele Yasası değiştirildi. Bölgeye yığınak yapıldı. Zincirin son halkası da, Şemdinli olaylarının sadece PKK değil, Güvenlik Güçlerinin de karıştığı bir komplolar dizisi sonucunda orataya çıktığını iddianamesine koyan ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile Jandarma Komutanını suçlayan Van savcısının -şimdiye kadar görülmemiş sertlikteki bir kararla- görevinden atılması oldu. Bütün bunlar ne anlama geliyor? Nasıl okunması gerekiyor? Aşağıda bulacağınız 3 ayrı kutuda, gelişmelerin kamuoyunda nasıl algılandığını anlatmaya çalışacağım.SAVCI HAKKINDAKİ İZLENİMLER DEĞİŞİYORVan Savcısı hakkında yeni bilgiler çıktıkça, iddianamenin içeriği daha da yayıldıkça ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) kararının gerekçeleri basına yansıdıkça, kamuoyunun Sarıkaya hakkındaki fikri değişmeye başladı.Son günlerde medyadaki yorumlar, tepkiler ve bigileri bir araya getirince, Sarıkaya'nın Askere karşı bir komplo içinde olmadığı, AK Parti tarafından tetikçi gibi kullanılmadığı yolundaki izlenimim artmaya başladı.Yanılıyor olabilirim, ancak kamuoyunun algıladığı, elde ettiği izlenim herşeyden önemlidir. İşte bu açıdan bakıyorum ve şu sonuca varıyorum:Sarıkaya'nın suçu, Şemdinli olaylarında sadece PKK'nın değil, Güvenlik Güçlerinin de parmağı olduğundan kuşkulanması ve bu kuşkusunu da, diplomatik cümleler arasına saklamayıp, açıkça yazmasıdır.İddianamesinde teknik hatalar yapmış olabilir. Ancak eninde sonunda, kendi deyişiyle "işini en iyi şekilde yapmaya çalışmış" ancak yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Sarıkaya'nın beceriksizlikleri ve Askerin sert duyarlığı bir araya gelince, HSYK' da yine sert bir karar vermiştir.HSYK'nın bu kararı, PKK terörüne karşı Türkiyenin en önemli Kalın Ayarlarından biridir. Bence, bu kararın önemli yanı yargı sistemimizin kremasını oluşturan Yargıç ve Savcılarının kafalarının nasıl işlediğini, reflekslerinin ne yönde attığını göstermesidir. Aynı zamanda, HSYK tüm Yargıç ve Savcılara bundan sonra nasıl hareket edilmesi gerektiğinin mesajını da yollamıştır. Mesaj nettir: Sarıkaya gibi "serseri mayınların" kafaları hemen kesilecektir…Güvenlik Güçlerinin üstüne hiçbir kuşku gölgesi düşürülmemelidir.Sarıkaya olayı, Adalet mekanizmasının, PKK terörüne karşı yumrukların sıkılacağının en açık işaretidir.YENİ YASA YARGININ İŞİNİ KOLAYLAŞTIRACAKAdalet mekanizmasında yumruklar sıkılıp, ayarlar gerçekleştirilirken, bir yandan da yasalar değiştiriliyor. Yeni Terörle mücadele yasası, neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye'deki Fikir ve Söz özgürlüğüne büyük bir darbedir. İnsan Hakları ve Demokrasiye doğru gidişi yavaşlatan ve ilerde Türkiye'nin Avrupa Birliği yoluna yeni mayınların dökülmesini başlatan bir gelişmedir.Bu açıdan, PKK terörü, 1990'larda olduğu gibi, Türkiye'yi yeniden içine dönük, kavruk bir ülkeye dönüşmesini sağlamıştır. Avrupa Birliğini istemeyen güçlerin eline nefis bir olanak yaratmıştır. Birlikte, Türkiye'nin Avrupa yolunu kapama sürecini başlatmışlardır.Yasanın ayrıntılarını henüz bilemiyoruz. Ancak, şimdiden görülen köy kılavuz istememektedir. Herşey uygulama sırasında belli olacaktır. Eğer uygulayıcılar, "vur deyince öldürenler takımından iseler" o zaman, ülkenin bölünmesini önlemek adına, sesler kısılacak, gazeteciler hapse atılacak. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından sürekli şekilde mahkum edilecek.Yeni yasa tasarısı, "Kardeşim ben AB'miş, demokrasi veya İnsan Haklarıymış anlamam. PKK ve yandaşlarını durdurmak için savcı ve yargıçlarımın eline gereken hukuki silahı vermeliyim" demektedir.BÖLGEYE GERİ DÖNDÜK, MERAK ETMEYİN…Yine bu gelişmeler arasındaki diğer önemli bir haber, bölgeye 250 bin asker, tank, zırhlı vs yığıldığı ile ilgili olanlarıydı.Güneydoğu Anadolu ve sınır boylarında taşınan birliklerin görüntüleri tüm TV ekranlarına yansıdı. Benim dikkatimi çeken nokta, bu görüntüler hakkında Genelkurmay'ın pek bir açıklama yapmamasıydı. Sanki "işte ortadalar ve sizde görüyorsunuz" deniyordu. Aslında bölgeye yeni 250 bin asker sevkedilmemişti. Zaten büyük bölümü oradaydı. Sadece bir miktar ekleme yapılmakla yetinilmiş, tank ve zırhlılar takviye edilmişti.Kamuoyundaki "Kuzey Irak'a müdahele edilecekmiş… Kandil dağı bombalanacakmış…" şeklindeki söylentilere, özellikle yanıt verilmiyor.Sanki bu söylentilerden memnuniyet duyuluyormuş, genel bir stratejinin parçasıymış gibi davranılıyor.Benim izlenimim, Türkiye'nin Kuzey Irak'a asker sokmasının, hiç değilse şu aşamada ve ABD' den onay alınmadan imkansız olduğudur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin şu sıralardaki politikası, bölgeye güç yansıtmak, birilerine gözdağı vermek ve özellikle Türk kamu oyuna da "İşte bölgeye geri döndük.Tüm gücümüzle geldik…Merak etmeyin…Bu ülkeyi böldürmeyiz…PKK'yı yine sustururuz" mesajı verilmek isteniyor.(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com) yayınlanmaktadır. )[email protected]