ABD yönetimi ile onun kankası Britanya’nın “İşçi” Partisi yönetiminin uluslararası hukuk ve evrensel adalet ilkelerini çiğneyerek Irak’ı yerlebir ve istilâ etme planları hızla ilerliyor. ABD, ordu, silâh, savaş ve Irak konularına belki de dünyada en ziyade vâkıf olan birkaç insandan biri olan Scott Ritter’ın aylar öncesinden telaffuz ettiği tarihi bir an akıllarından çıkartmayan ve dillerinden düşürmeyen tefrikacılarınız, bu konuda ısrarcı: 6 ya da 7 kasım. Bombardıman ve istilâ o günlerde başlayacak herhalde. ABD Kongre ara seçimlerinin hemen ardından...
Bu savaşın, BM Güvenlik Konseyi’ne karar aldırılması halinde BM mührü ve imzası ile, yoksa da mühürsüz bir şekilde yapılacağı kesin gibi. Ayrıca kesin olan birşey de, ister onaylı ister onaysız bir Anglo-Amerikan savaşı olacağı.
İstilâ savaşı planları dalga dalga yükselirken, yeryüzünün dört bir köşesinde istilâ karşıtı gösteriler in de dalga dalga yükseldiği görülüyor. Bunların en önemlileri, hiç kuşkusuz, ABD’nin birçok kentinde aynı anda yapılması öngörülen 6-7 Eylül protestoları.
Saddam tehdidi altında fena halde ürpermesi gereken Londra, Roma, Madrid, Sydney, New York, Los Angeles vb. kentleri sâkinlerinin bu garip protestosunu anlamak zor. Avrupa, Avustralya, Amerika sâkinleri epey uzaklarda kıpırdarken, “ateş hattı”nın neredeyse burnunun dibinde sayılabilecek İstanbul, Ankara, Adana gibi kentlerin sâkinlerinin sâkinliği de insanın içini bir hoş ediyor doğrusu.
Türkiye’nin sâkin ve kıpırtısız sokağına, Türkiye’nin seçime hazırlanan fişek gibi siyasi partilerin cevval ve atak liderlerinin de derin bir sükûnet içinde katılmaları da gözyaşartıcı. Şahin Alpay’ın “üçüncü göz” sohbetlerinde yaptığı tespiti doğrulamak istiyormuş gibi hepsi: Siyasi partiler binlerce insanın öleceği, onbinlercesinin ömür boyu sakat kalacağı Irak istilâsı, ya da bir toplum olarak Şaron yönetimindeki İsrail ordusu tarafından topyekûn kazınması gündeme gelen (Bkz.: Nablus’taki Tarık El Mahabbe Radyosu’nun – 97.7 FM – âcil yardım çağrısı; Edward Said’in El Ahram’da yayımlanan “Güçsüzlüğün En Düşük Noktası” başlıklı yazısı) İsrail-Filistin gibi savaş-barış, ölüm-kalım, dirim-yıkım konularının tümünü “dış politika” konuları olarak etiketledikten sonra, Devlet’in emanet deposu raflarına kaldırıyorlar, ne güzel. Emanet demişken, Savunma bakanının 80 yıl sonra bir hamasî sloganı depo raflarından indirip "Kerkük’ü zaten emanet bırakmıştık" türünden bir açıklama yapmasının da son derece aydınlatıcı ve ferahlatıcı bir “gambit” olduğunu buracıkta tespit ediyoruz.
Irak’a korkunç atom bombası yapsın diye gönderilirken yakalandığı söylenen 15 buçuk küsur kilo uranyumun, 40 gram olduğu bildirilmişti ya, daha sonra anlaşıldığı üzere uranyum da uranyum değil, “talaş”mış. Telaşımız da boşuna imiş yani.
Savaş izine seçim izi karışırken, “yerse ....., yemezse erteleriz” hissiyatı arasında Ecevit’in hastaneden “kaçarak” ertelemeyle ertelememe arasında ikili strateji uygulamalarına geçişi... sıfır kilometre ile başlanan çok sağlıklı bir yeni Başbakanlık durumu...Genç Parti’nin önlemez yükselişi; ufukta görünen muhteşem bir AK-Genç koalisyonu olasılığı; ezan okumanın Türkçesi-Arapçası derken Arapsaçı olan sosyopolitik ortamda tefrikacılarınız, 68 günlerinden kalma duvaryazısını AçikSitece’ye çevirip bir kez daha ünlüyorlar: “Seçişme, Savaş!”