No.164 - Tartışılan ve tartışılamayan

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Meclis seçim sürecini başlattı. İlk olağanüstü oturumun olağanüstü bir katılımla gerçekleştirildiği görüldü. Bu ilk oturumla ilk düzen değişikliği de gerçekleşti: Oturma düzeni değişti. Başbakan, kendi partisinden arta kalanların şimdi nerede olduğunu göremeyince yeni Başbakan yardımcısından yardım istedi, o da parmağıyla gösterince bunu gördü. Görünürde olan bir başka husus da, bu erken seçimi istemeyen tek partinin Başbakanın partisi, DSP olduğu. Seçimi istediğini söyleyen partiler arasında AB’yi istemeyen tek parti de MHP. Bu iki uç nokta arasında yer alan diğer partilerin ise çeşitli konularda hassasiyet ve çekinceleri var. Erken seçim olacağı ama AB uyum yasalarının olmayacağı söyleniyor. Bu hareketli bekleyiş ortamında çeşitli başka senaryolar da tartışılıyor. Başbakan seçimi önleyemeyeceğini anlayınca istifadan vazgeçti. Bu arada, seçimin de tümüyle gündemden çıkarılabileceği söyleniyor: Başbakan Ecevit’in "şapkadan yeni tavşan çıkarıp” yeni bir çoğunlukla başbakan kalması durumunda seçim yok, AB olabilir; Prof. Çiller Başbakanlığında yeni koalisyonla seçim yok, ama AB var; Bahçeli Başbakan, seçim var ama AB yok... Arada teklifler: CHP’den Derviş’e “Özkan’ı bırak, Cem’le birlikte gel!” (Akşam); Uluğbay’dan Ecevit’e: Herkesi geri çağır, bilinçli solda birlik sağla!” (Hürriyet, Milliyet)... Bu hengâmede, Derviş’in tatil dönüşünü uzattığı, ne zaman geleceğinin tam bilinmediği, ama dönüp hangi tarafa iltihak edeceği konusundaki kararının hararetle beklendiği gözleniyor...

Tartışılmayan tek husus, yıllardır tartışılması gereken şey aslında: Siyasi partiler ve seçim kanunlarının değiştirilmesi ve böylelikle demokratik kitle partileri ile sağlıklı bir seçime gidilmesi ihtimali...

***

Büyük bir tartışma da, Irak’la yapılacağı artık kesinleşmiş sayılan ABD savaşının stratejisi: “İçerden-dışarıya” modelinde Bağdat vuruluyor, Saddam’la komutanlarının kelleleri koparılıyor, sonra istilâ genişletiliyor; “darbe” modelinde şans düşük, risk büyük bulunuyor; Afgan modelinde ağır bombardıman ve beş bin kişilik özel timler var devrede; “baskın basanındır” modelinde 50 veya 75 bin asker kullanımı; Körfez Savaşı modelinde ise 250 bin kişilik istilâ (25 binlik Britanya katkısı ile) öngörülüyor. Dikkat edilirse, 5 sayısının katları üzerinde uslamlama yapılarak kullanılan modeller revaçta. Atlantik okyanusu’nun iki yanındaki komutanlarda bu savaştan stratejik “anlam” çıkartma konusunda kafa kaşındığına dair haberler geliyor. Rivayet ve tartışma bu konuda da muhtelif yani.

Tartışılmayan tek husus, yıllardır tartışılması gereken şey aslında: Tek bir standart kullanılması, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerin kararlarına, uluslararası hukuk ve evrensel etik kurallarına uygun davranılması ihtimali.

***

Makas artığı:

Batı Şeria’da Nablus kentinde bir aydan fazla bir süredir İsrail’in sokağa çıkma yasağı altında 24 saat evlerine kapatılan Nablus’lular “illâllah” demişler: Kentin binlerce sâkini, yasağı hiç sayıp sokaklara çıkmış, dükkânları açmış, hayata dönmüş. İsrail askerleri de tankları sürüp ateş etmemişler onların üzerlerine... ABD’nin Afganistan’daki “kanlı düğün”deki bombardımanda birçok gerçeği örtbas ettiğine dair BM raporunun ilk hali yayımlanmış... Daha da ayrıntılı bilgiler gelmesi halinde, ABD’nin uluslararası imajı bayağı alçalacak diye korkular başlamış... Kâbil’de Geçici hükûmet’in başı Karzai’ye karşı büyük bir suikast planı ortaya çıkarılmış ve uluslararası terorizmin yeniden yüzünü göstermesi kaygıları yükselmiş... ABŞ’de (Amerika Birleşik Şirketleri) yeni skandal patlamış: Dev telekomünikasyon şirketi Qwest, en az 1 milyar 160 milyon dolarlık muhasebe sahtekârlığı yaptığını itiraf etmiş; Qwest’in hesap denetimini yapan murakıp şirketin de Andersen olduğu açıklanmış ve bu herkesi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşürmüş... Son rezalet haberine rağmen, dünya borsalarında sağlam kârlar görülmüş ve borsalar yükselmiş...Brezilya’da ise döviz piyasasında panik olmuş ve para birimi real’in değeri düşmüş, o zaman da ülkenin geleceği konusunda kaygılar artmış... Bazı dev ilaç şirketlerinin öince hastalıkları pazarladığı, ardından da bu hastalıkları tedavi edecek ilaçları piyasaya sürdüğü ortaya çıkmış...

Devamı yarın...