Merhaba kâinat!
Cuma günü, Ortadoğu ve Hindistan ile ilgili haberleri verirken hafta sonunda yeni bir rekora doğru gideceğimizi düşünmüştük istemeye istemeye. Pazartesi sabahına vardığımızda hafta sonunda 21 İsrailli ve 15 Filistinli yaşamını yitirmişti. Tefrikanın başına oturduğumuzda, haber bültenlerini yazmaya çalışırken tuhaf, isimlendirmek istemediğimiz, ama ne olduğunu farkettikçe iğrendiğimiz bir duygu bırakmıyor peşimizi. Haber yazarken bile ölü sayısının artmasından korkuyoruz. Haberi eksik vereceğimizi düşünüyoruz. Siyah bir kontörün basamakları saniyeler içinde bir bir artıyor ve biz bunu çıplak gözle izleyebiliyormuşuz gibi. Geçen hafta içinde İsrail’in askeri baskısını arttırmasından sonra saldırı taktiğini bir süredir değiştirmiş olan Filistinli militanların sakin durmayacağını tahmin etmek güç değildi. Nitekim, Cumartesi akşamı bir intihar saldırısı daha meydana geldi. Pazar sabahı, kontrol noktalarındaki İsrail askerlerine saldırı düzenlendi. Derken İsrail’de toplanan Güvenlik Kabinesi toplandı ve askeri baskının daha da arttırılmasına karar verdi. Bununla beraber İsrail’in güvenlik politikasına ilişkin eleştirilerin dozu giderek yükseliyor. Yeni kamuoyu araştırmalarına bakılırsa Şaron’a bu konuda duyulan güvenin oranı % 50’nin altına inmiş durumda.
‘İyi haber’ Hindistan’dan geldi. İçişleri Bakanı Lal Krişna Advani, Gucarat’taki dinsel kökenli çatışmaların kontrol altına alındığını söylüyor. Denetim kuruluncaya kadar son verilere göre 538 kişi yaşamını yitirdi Hindistan’da. Hafta sonuna girerken 200 civarındaydı bu sayı. İki gün içinde üçyüzün üzerinde insan öldü. Denetim dediğimiz ana şehirlerde varmış bu arada; irili ufaklı köy ve kasabalardan hâlâ kundaklama ve yağma haberleri geliyor.
Kalıcı Özgürlük Operasyonu sayesinde terörün enikonu belinin büküldüğü Afganistan’da maalesef yeni çatışmalar patlak vermiş bulunuyor. ABD kuvvetleri ile Afgan müttefikleri, Afganistan’ın doğusundaki dağlarda Taliban ve El-Kaide kuvvetlerine karşı şiddetli bir savaş veriyorlarmış. Meğer tam olarak bitmemiş Taliban ve El-Kaide. Haberlere bakılırsa operasyonun şimdiye kadarki en büyük kara harekâtı gerçekleştiriliyormuş. Bu haberin bilhassa iyi bir tarafı var, o da yeni silah teknolojilerinin denenmesi için bir nevi fırsat bulunmuş olması. ABD, Afgan dağlarından ‘thermobaric’ bombalar deniyor şu sıralar. Geçen Aralık ve Ocak aylarında denendi bu bombalar ve apar topar Afganistan’a yetiştirildi. Bakalım randıman alınacak mı? Unutmadan; benzer silahları Rusya’da Çeçenler üzerinde denemiş ve ağır eleştirilere hedef olmuştu.
Afganistan, ağır bombaların altında olduğu kadar şiddetli depremlerle de sarsılıyor. Hindu Kuş dağlarında, Pazar günü meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremde son haberlere göre 50 ölü, 100 yaralı vardı.
Irak konusunda bilhassa Avrupa’dan nasıl bir ses yükselecek, diye beklerken Tony Blair Washington gezisi öncesinde gürlemiş ve Saddam’ın elinde kitle imha silahları varsa uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini söylemiş. Geçen günlerde, İşçi Partisi’nin kıdemli vekillerinin, Irak’a karşı askeri harekata verilecek desteğe karşı çıkacaklarını söylemelerinden sonra yapmış Blair bu konuşmayı. Hata sonunda Türkiye’de de bir sıcaklık, bir canlılık vardı. İstanbul Esenler’deki Karabayır Mahallesi’nde basit bir alacak verecek sorunu yüzünden başladığı söylenen kavga, çatışmaya dönüştü, 1 kişi öldü, dördü kurşunla olmak üzere 13 kişi yaralandı. Semtte oturan Roman vatandaşlarla Siirtliler (başka kaynaklara göre Adanalılar ve Sinoplular da var) taşlı, sopalı bir meydan savaşına girince göz yaşartıcı bomba ve panzerlerle ancak önü alınabilmiş cengin. Cumhuriyet gazetesi ise özel bir ayrıntı vererek gerginliğin ta 1983 yılından beri sürdüğünü belirtmiş. 19 senelik bir birikim patlamış yani Karabayır Mahallesi’nde... |
|
Diğer gelişmeler de şöyleydi: Yönetmen Handan İpekçi’nin Kültür Bakanlığı’ndan 45 milyar destek alan, Altın Portakal ödüllü ve vizyona da girmiş bulunan ‘Büyük Adam Küçük Aşk’ isimli filmi, Kültür Bakanlığı Sinema Video ve Müzik Eserleri Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yasaklandı. Grup Yorum’un Elazığ’da vereceği konsere ‘toplum huzuru bozulacağı’ gerekçesiyle valilik tarafından izin verilmedi. Basın yasa tasarısında demokratik adımlar zaman kalmadığı gerekçesiyle atılmıyor. Susurluk sanığı Korkut Eken hapse kondu ve Türkiye’nin kendisiyle gurur duyduğu yolunda sloganlar atıldı. Meclis denetçisi Çetin Bilgin devlyetin aracıyla 61 kez seçim bölgesi Kars’a ve 40 kez de İzmir’deki yazlığına gidince denetimlik oldu. Milliyet yazarı Tuncay Özkan futboldaki şikenin Susurluk’tan büyük çapta olduğunu söyledi. Ayrıca, deprem erken tahmin sistemi telefon faturalarının yüksek gelebileceği endişesiyle mesai saatleri dışında çalıştırılmıyormuş, zaten sistem için gerekli finansman da kimsenin umurunda değilmiş pek.
Hafta başında sadece enflasyon sayesinde moral bulduk: Yıllık enflasyon oranı % 73’e düşmüş.
Bir de Çetin Altan’ın kasidesi ile:
“Sade yer değil, varsın gökyüzü de sarsılsın.Türkler’in göğsündeki vatan aşkı sarsılmaz.Marmara’da bir değil, bin fay hattı kırılsın,İstanbul yıkılsa da şanlı tarih yıkılmaz.”
Son olarak ‘maymun davası’na geçerek iki habere yer vermek istiyoruz:
1. Britanya’da maymun eti satışı o öyle bir hale gelmiş ki bir maymun türünün (Miss Waldron Red Colobus) son örneğini insan evladı kemali afiyetle yediği gibi, böyle giderse goriller, bonobolar (bodur şempanzeler) ile şempanzelerin, bilhassa avcılığın yoğun olarak sürdüğü Orta ve Batı Afrika’da, nesil olarak en fazla 10 senelerinin kaldığı söyleniyor.
2. ABD’deki okullarda evrim teorisi müfredattan çıkarılmak üzereymiş. Illinois, Ohio ve Wisconsin gibi kuzey eyaletlerinde Darwin’in teorisinin yerine, insan yaşamının Tanrı tarafından birkaç bin yıl önce yaratıldığını iddia eden Yaradılış akımının ağırlık kazandığı görülüyormuş. Akımın Rusya ve Türkiye’de de misyonerlerinin bulunduğu söyleniyor.
Hafta sonundan iki yazı:
Avrupa Birliği tartışmaları üzerine Okay Gönensin’in ‘Milliyetçilik’ (Sabah) başlıklı yazısı ile ekonomik gelişme konusundaki çelişkili değerlendirmeler hakkında Osman Ulagay’ın ‘Örnek Ülke Türkiye’de Bıçak Kemiğe Dayanmış’ (Milliyet) başlıklı yazısı.
Devamı yarın...
Ömer Madra – Şerif Erol