"... Bazen, Özgür bir Toplumda Yaşamak İçin Ağır bir Bedel Ödemek Gerekir"

-
Aa
+
a
a
a

“... Bazen, Özgür bir Toplumda Yaşamak İçin Ağır bir Bedel Ödemek Gerekir”

 

Bradley Manning

               

ABD ordusunun ve hükûmetinin kirli savaşlarına ait belgeleri Wikileaks aracılığıyla tüm dünyaya sızdıran “oyunbozan” (whistleblower) uzman erbaş Bradley Manning, yeryüzünde kimseye zarar verdiği ispatlanamadığı halde, askerî mahkemede "casusluk" suçundan 35 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldıktan sonra "son söz"ünü söylüyor. Kararın hemen ardından yapılan basın açıklamasında, avukatı David Coombs tarafından okunmuştur. (Ham transkripsiyon:http://www.commondreams.org/view/2013/08/21-7)

 

2010 yılında aldığım kararlar, ülkem için ve içinde yaşadığımız dünya için duyduğum kaygıdan kaynaklanıyordu. 11 Eylül’ün trajik olaylarından bu yana ülkemiz savaşın içinde. Bizimle geleneksel savaş alanlarından birinde karşılaşmayı seçmeyen bir düşmanla savaşmaktayız; bu yüzden de, bize ve hayat tarzımıza yöneltilmiş risklere karşı çarpışma yöntemlerimizi değiştirmek zorunda kaldık.

 

Başlangıçta ben de bu yöntemlerle mutabıktım ve ülkemi savunmak için gönüllü olma yolunu seçtim. Irak’a gidip gizli askerî raporları günü gününe okumaya başlayıncaya kadar, yapmakta olduğumuz şeyin ahlâka uygunluğunu sorgulamaya başlamayacaktım. İşte tam bu sırada, düşmanın önümüze çıkardığı tehlikeleri gidermek için çaba harcarken, insanlığımızı unuttuğumuzu farkettim. Gerek Irak’ta, gerekse Afganistan’da insan hayatının değerini aşağılamayı bilinçli olarak seçtik biz. Düşman olarak algıladığımız insanlarla çarpışmaya girdiğimizde, kimi zaman masum sivilleri öldürdük. Masum sivilleri ne zaman öldürsek, bu davranışımızın sorumluluğunu kabullenecek yerde, halka herhangi bir şekilde hesap verecek yerde, ulusal güvenlik ve devlet sırrı tül perdesinin ardına saklanma yolunu seçtik.

 

Düşmanı öldürme gayret ve coşkusu içinde, işkencenin tanımı konusunda kendi aramızda münazaraya giriştik. Guantanamo’da insanları yıllar yılı adlî yargılama usullerine aldırmadan tuttuk. Irak hükûmetinin işkence ve yargısız infazlarına izahı mümkün olmayacak şekilde göz yumduk. Ve daha bunlar gibi sayısız şeyi terörle savaşımız adına sineye çektik.

 

Vatanseverlik, muktedir olanların ahlâken kuşkulu eylemlerin savunuculuğunu yaparken göklere saldıkları avazdır çoğunlukla. Bu vatanseverlik haykırışları bizim mantığa dayalı muhalefetimizi bastırıp boğduğu zaman, bir Amerikan askerine önü arkası iyi hesap edilmemiş bir görevi yerine getirmesi emri verilmiş olur genellikle.

 

Ülkemizin demokrasinin erdemlerini feda ettiği buna benzer karanlık anlar olmuştur: Gözyaşı Yolu, Dred Scott kararı, McCarthy’cilik, Japon-Amerikalıların tecrit kampları bunlara sadece birkaç örnek. 11 Eylül’den sonraki faaliyetlerimizin birçoğunun günün birinde benzer bir ışıkta değerlendirileceğinden eminim.

 

Müteveffa Howard Zinn’in bir keresinde söylediği gibi: “Masum insanları öldürmenin utancını örtecek büyüklükte bayrak yoktur.”

 

Eylemlerimin kanuna aykırı olduğunu anlıyorum; yaptıklarım herhangi bir insanı incitmiş ya da Amerika Birleşik Devletleri’ne zarar vermişse, bundan üzüntü duyarım. Herhangi birine zarar vermeyi asla istemedim. Yalnızca insanlara yardım etmek istedim. Devlet sırrı sayılan bilgileri açığa vurmayı seçtimse bunu ülkeme olan sevgimden ve başka insanlara karşı duyduğum görev duygusundan dolayı yaptım.

 

Af talebimi reddederseniz, bazen özgür bir toplumda yaşamak için ağır bir bedel ödemek gerektiğini bilerek çekeceğim cezamı. Gerçekten özgürlük içinde oluşturulmuş, tüm kadınlarla erkeklerin eşit yaratıldıkları önermesine bağlı bir ülkemiz olacağı anlamına geliyorsa bu, ben bu bedeli seve seve ödemeye hazırım.

 

22 Ağustos 2013

 

Türkçe’ye çeviren: Ömer Madra