Orada bir iç savaş var uzakta; gitmesek de görmesek de...

-
Aa
+
a
a
a

Yarım biliyoruz Fildişi Sahillerinde ne olup bittiğini; kaç kişinin öldüğü istatistiklerinin yanı sıra, ABD Dışişleri Bakanı ne dedi onu biliyoruz sadece... Bir de çok ilgili isek Afrika ile ya da insan hakları konusuna kafayı takmış isek kaç milyonun mülteci olduğunu biliyoruz. Olaylar nasıl gelişti, neden bir milyon kişi göç ediyor; bunlar için net bir şey söyleyemiyoruz çünkü basında yer almıyor, basın yasakları ve iç savaş koşullarında hiç bir şey net söylenemiyor.

Tamamen kişisel merak, dahası orada yasayan arkadaşlarımızın hayatlarından duyduğumuz kaygı yüzünden uzun zamandır bildiğimiz her dilde izlemeye çalışıyoruz Fildişi Sahillerinde ne olup bittiğini. Türkiye medyasında bu konunun eksik anlatımına ve yaşananların yok sayılmasına artik dayanamadık ve olayları en azından bildiğimiz kadarıyla yazmaya karar verdik.

2005 yılında gerçekleşmesi gereken seçimlerin biraz ertelenmesi sonucu 2010 yılı Kasım ayında Fildişi Sahillerinde Başkanlık seçimleri yapıldı. Bu secimler, ülkede 2007 yılına kadar suren iç savaş ve gergin süreç sebebiyle Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gözlemcilerinin katılımıyla gerçekleşti. Secimin ilk turuna katılan 14 başkan adayından Laurent Gbagbo ve Alassane Outtara ikinci tura kaldılar. Tabi bu noktada bir küçük detayı eklemekte fayda var ki, o da; Devlet Başkanı Laurent Gbagbo’nun, 2000 yılında devraldığı başkanlık koltuğundan vazgeçmek istememesi.

30 Kasım günü secim sonuçları açıklanacağı sırada; Gbagbo’nun ‘adamlar’ından biri kameralar karsisina atlayarak, sonuclarin yazılı olduğu kâğıdı yırttı. Bunun üzerine sonuçlar, bağımsız gözlemcilerin talebiyle tekrar sayıldı. 2 Aralık günü açıklanan secim sonuçlarına göre Alassane Ouattara 54,1 % ;Laurent Gbagbo 45,9 % oy almıştı. Doğrudan devlet başkanı ve meclis tarafından atanan “Anayasa Konseyi” secim sonuçlarının belirli bölgelerde yanlış sayıldığını söyledi. Bu bölgelerde yeniden sayım yapılması durumunda Gbagbo’nun %54,1; Ouattara’nin %48,5 oy aldığını söylediler.  Uluslararası gözlemcilerin itirazlarına rağmen Gbagbo kendisini yeniden baksan ilan etti. Bunun ardından da Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kamuoyu Ouattara’yi baksan olarak tanıdıklarını açıkladılar.

Ouattara kendi hükümetini kurmaya başlamışken, Gbagbo ise hala yönetimdeydi. Afrika Birliği, acil ve özel görevle eski Güney Afrika başkanını arabulucu olarak yolladı. Avrupa Birliği, Gbagbo’ya acil görevi bırakması çağrısı yaptı. Gbagbo ise bunun mümkün olmadığını açıkladı, yeni iç savatsan çıkan ülkede yeniden benzer bir huzursuzluğun başlaması ekonomide ciddi olumsuzluklar yarattı. Secimler surecinde, yatırımları askıdayken, secim sonrasında oluşan durum üzerine birçok is yeri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Kapitalist sistemde, yatırımcıların batan gemideki fareler rolünü oynadığını yaşananlardan bir kez daha gördük. Seçimlerden 3-4 gün sonra işyerleri teker kapanırken, Gbagbo ve Ouattara kendi silahlı güçlerine hazırlanmaları çağrısını yaptılar. Savunma ve Güvenlik Güçleri ( Forces de défense et de sécurité (FDS)) Gbagbo’nun; Fildişi Sahillerinin Cumhuriyetçi Güçleri (Forces republicaine de Cote d’Ivoire (FRCI)) ise Ouattara’nin emrindeydi. İki tarafta eğitimli ve savaşa hazırdı. Eğer bunları okurken Birleşmiş Milletler veya Afrika Birliği ne yapıyordu diye sorduysanız; yanıtı 3 harflidir: HİÇ!

Sokaklarda Ouattara yanlısı gösterilerin olduğu ilk gün yani 16 Aralıkta, Başkent Abidjan’da en az 4kisi öldürülmüştü. Sokak gösterilerinde, göstericiler Gbagbo yanlısı devlet güçleri tarafından öldürülmeye devam ettiği sırada Afrika Birliği üyesi ülkeler, çeşitli devlet başkanlarını arabulucukla görevlendirdiler. Bu süreçte Ouattara, ortak hükümet kurma teklifi ile gitti ancak; bu teklif Gbagbo tarafından kabul edilmedi.  Sokak çatışmalarında, BM araçları vurulmaya başlandığında ve ölü sayısı 250’yi geçmeye başlamıştı. Dünyanın bir numaralı kakao üreticisi Fildişi Sahillerinde, kakaodan alınan verginin Gbagbo’nun kontrolünde kalmasını engellemek için Outtara, kakao ihracatını durdurdu. Bu durumda devletin yeterli geliri olmadığı için memur maaşlarının ödenememeye başlandı.

Ortamdaki ekonomik huzursuzluk yüzünden 4 çok uluslu banka bu ülkedeki faaliyetlerine son vermişlerdi.  Vergideki eksiklik ve maaşları ödeyememesi sebebiyle Gbagbo, ülkedeki diğer çok uluslu bankaları millileştirdiğini ve gelirlerine el koyduğunu söyleyince diğer bankalar ve ülkenin borsası da kendi faaliyetlerine son verdiler. Kısacası, faaliyetteki su bankalar;   BNP Paribas, puis Citibank, Access Bank, Standard Chartered, Société générale de banques en Côte d’Ivoire (SGBCI), Banque Atlantique ve Banque internationale pour l’Afrique occidentale, bir kaç gün içerisinde hesaplarında tuttukları tüm paralarla birlikte faaliyetlerine son verdiler.

Bu durum, sadece ekonomik bir felakete değil, ciddi bir insani krize sebep oldu. Düşünün ki, bir ülkede her şey halen para ile satılıyor, ancak ülkedeki tüm para bankalarda olduğu için, o ülkede para yok. Bu yetmez gibi, sokaklarda her gün çatışmalar var, yani her gün yüzlerce insan ölüyor ve yaralanıyor. Fakat ilaç firmalarından ilaç alacak paraları olmadığı için, tedavi olamıyorlar. Sinir Tanımayan Doktorlar örgütü, bu durumun sadece yaralılara değil, artik kolera gibi salgın hastalıklara bile müdahale edememelerine sebep olduğunu söyledi. Çatışmaların yanı sıra,  önümüzdeki günlerde ülkede salgın hastalıklar sebebiyle ölümlerde çok ciddi artış bekliyorlar.

Ayni esnada, Gbagbo, ülkedeki tüm gençleri “ülkeleri için” orduya katılmaya çağırdı. Artan ordu kuvvetleri ile çatışmalar çok daha yoğunlaştı. Martin son haftasından beri gittikçe yoğunlaşan çatışmalar, nisanın ilk haftasında artik katliam boyutlarına geldi. Outtara yanlıları, Abidjan’a doğru ilerlemeleri için kritik olan Duékué şehrini ele geçirmek için 2 gün boyunca çatıştılar. Kızıl Haç örgütü, bu çatışmaların ardından Duékué’de çatışmaların olduğu sadece ilk gün, en az 800 ölü öldüğünü açıkladı. 1 Nisan Cuma günü, Abidjan’a ulasan Ouattara yanlıları ile Gbagbo yanlıları arasında başkentte devam eden iç savasın, 5 milyon nüfuslu şehirde, çok sayıda insanin ölmesi demek olduğu aşikâr. 

Tüm bunların yanı sıra, geçtiğimiz haftanın kıyıda kösede yayınlanan haberlerinden bir tanesi idi, Fildişi Sahillerinden 1 milyon kişinin komsu ülkelere göç etmeye başladığı. Libya’daki savasın gölgesinde kalsa da Fildişi Sahillerinde, ciddi bir insanlık krizi yaşanıyor. Üstelik bu kriz, Burkina Faso gibi komsu ülkeleri de etkiliyor.

Burkina Faso gibi denize kıyısı olmayan Afrika ülkeleri için, Fildişi Sahilleri gıda ithalatını yaptıkları tek limandı. Fildişi Sahillerindeki bu durum sebebiyle, Burkina Faso son 3 aydır, doğru düzgün gıda alamıyor ve bu sebeple ciddi açlık riski ile karsı karsıya. Son haftalarda çeşitli sebeplerle, bu ülkede yaşanan ayaklanmalarda, karsı karşıya kaldıkları açlık riskinin etkisi olduğu aşikâr.

İçimizde aylardır biriken irini akıtmak için bunların hepsini sizlerle paylaştık. Peki, bunları okuyunca, siz de bizim gibi 1 milyon mülteci için, şayisini kimsenin bilmediği öldürülen siviller için sesinizi çıkarma isteği duymuyor musunuz?

Gökşen Şahin- Adrien Licha