Kaynak: www.350hemensimdi.org
“Nasıl eylemci oldunuz?” soruya şaşırmıştım. Kendimi hiç eylemci olarak değerlendirmemiştim. Neticede, ABD’nin Orta Batı’sından ağır ve az konuşan bir bilim insanıyım. Akrabalarımın çoğu hayli muhafazakâr. Memlekettekilerin “eylemci”lere karşı tavırlarını tahayyül edebiliyorum.
Bu yakıştırmaya karşı çıkmak üzereydim – ama birden fazla defa tutuklanmıştım. Kanuna karşı gelen diğerlerinin savunmasında şahitlik yapmıştım. Elbet tek amacımız fosil yakıtlara bağımlılığın tehlikelerine dikkat çekmekti. Ancak, bir demokraside bunu yapmanın başka yolları yok muydu? Nasıl olmuştu da bir “eylemci” haline gelmiştim?
Torunlarımın etkisi büyüktü. Adım adım gerçekleşti. İlk olarak 2004 yılında, kendime koyduğum 15 yıllık medyanın dışında kalma yasağını kırdım. Sera gazı emisyonlarının artışı konusunda bilimsel belgelerle desteklenen ve Bush hükümetinin yetersiz politikalarını eleştiren halka açık bir konuşma yaptım. Torunlarım konuşmaya, iklimin dayattığı zorlukları açıklamaya yardımcı olmak için, 1 watt gücünde Noel ampullerini tutan sahne dekorasyonu olarak katıldılar.
On dört ay sonra, küresel ısınmadan bunun politikalara etkilerine ve fosil yakıt sanayinin yanlış bilgilendirmeyi desteklemesine kadar çeşitli noktaları birleştiren bir başka halka açık konuşma yaptım. Bu defa torunlarım hükümetin hiddetini çekebilecek konuşmam için rasyonelleştirici görevi gördüler: Çocuklarımın geriye dönüp baktığında, “Dedem neler olduğunu anlıyordu ama kaygılarını asla açıkça söylemedi” demelerini istemediğimi ifade ettim.
Açıkça görünen şey gezegenimizin iklim krizinin eşiğine gelmiş olduğuydu. Kuzey Kutbu, Grönland ve Antarktika’da ve tüm dünyadaki dağ buzullarında buzlar eriyor. Birçok tür çevre tahribatı ve iklim değişikliği nedeniyle baskı altında. Fosil yakıt emisyonlarının azalmadan devam etmesi, deniz seviyesindeki artışı ve türlerin yok oluşunu kontrolümüzden tamamen çıkaracak. Atmosferdeki artan buhar oranı şimdiden iklim aşırılıklarını artırıyor ve yağışları artırarak daha fazla sel ve daha güçlü fırtınalara yol açıyor.
İklimi istikrara kavuşturmak için gezegenimizin enerji dengesini yeniden kurmak gerekiyor. Fizik kuralları basit. Artan karbondioksitin Dünya’nın enerji dengesizliği üzerindeki etkisi okyanuslardaki ısı artışının hassas ölçümüyle teyit ediliyor. Başlıca çıkarım jeofizik tarafından fosil yakıt rezervlerinin büyüklüğüne dayanılarak yapılıyor. Basitçe, atmosfere salabileceğimiz karbondioksitin bir sınırı bulunuyor. Tüm fosil yakıtları yakamayız. İlk olarak (1) kömür kullanımını hızlı bir biçimde kaldırmalı, (2) katran kumlarını toprakta bırakmalı ve (3) son petrol damlalarının peşinde koşmamalıyız.
Dünyanın geleceğin temiz enerjilerine geçmesi için gerekli eylemler akıllıcadır. Bu eylemler, temiz havayı ve suyu küresel olarak geri dönüştürebilir. Ancak, bu eylemler bir türlü gerçekleşmiyor.
Önceleri bunun nedeninin iletişim zaafı olduğunu düşündüm. Bilim insanları meseleyi dünya liderlerine yeterli açıklıkta aktaramamış olmalıydı.
Ben de, Storms of My Grandchildren (Torunlarımın Fırtınaları) isimli kitabımda aktardığım gibi, ulusal liderlere mektuplar yazdım ve yarım düzineden fazla ülkeye ziyarette bulundum. İstisnasız olarak her ziyarette karşılaştığım şey ise ‘yeşil badana’ – iklim hakkında kaygı görüntüsü arkasında politikaların fosil yakıt lobisi çıkarına yönetilmesi – oldu.
Geçenlerde Norveç’e gerçekleştirdiğim yolculuk duruma açık bir örnek teşkil etti. Çevrecilik konusundaki geçmişi nedeniyle Norveç’in diğer uluslardan bir boy önde olabileceğini, iklim değişikliğine cevap vermek için gerçek eylemlere imza atabileceğini ve diğer ulusların sözlerindeki ve isteksiz eylemlerindeki riyakârlığa dikkat çekebileceğini ummuştum.
Dolayısıyla, Norveç Başbakanı’na bir mektup yazarak Norveç devletinin büyük ortağı olduğu Statoil şirketinin Kanada’daki katran kumlarından petrol çıkarma planına müdahale etmesini önerdim. Karşılık olarak Petrol ve Enerji’den sorumlu bakan yardımcısından nazik bir mektup aldım. Mektup, katran kumu yatırımı konusunda hükümetin bunun bir “ticari karar” olduğunu düşündüğünü, hükümetin karışmaması gerektiği ve “Norveç Parlamentosu’ndaki büyük çoğunluğun” bunun “iyi şirket yönetişimi” olduğu konusunda hemfikir olduğunu bildiriyordu. Bakan yardımcısı mektubunu “İklim değişikliği ile ilgili konularda yurtiçi ve yurtdışında mücadelemiz devam edecek” sözleriyle bitiriyordu.
Norveçli bir büyükbaba, bakan yardımcısının mektubunu okuduğunda Saint Augustin’den alıntı yaparak “Riyakârlık, ahlaksızlığın fazilete övgüsüdür” yorumunu yaptı.
Norveç hükümetinin pozisyonu küresel durumun sarsıcı bir teyidi oldu: en yeşil hükümetler bile bilimsel gerçeklerin sonuçlarıyla yüzleşmeyi müşkül buluyorlar.
Gereken eylemin sadece halkın, kuvvetli bir biçimde konuya dahil olmasıyla gerçekleşebileceği netleşiyor. Vatandaşların katkısı için, kömür santrallerinin çalışmasının, katran kumlarının işlenmesinin ve kamuya ait bozulmamış topraklar ve derin okyanuslardan son petrol damlalarının çıkarılmasını engellenmesi bir yol olabilir.
Öte yandan, fosil yakıt bağımlılığı ancak ve ancak bir ekonomik kanunu yerçekimi kanunu kadar kesin sayarsak çözülebilir: Fosil yakıtlar en ucuz enerji oldukları sürece kullanılacaklar. Dolayısıyla çözüm için, petrol, gaz ve kömüre giderek artan vergiler – fosil yakıt şirketlerinden çıkarıldıkları yerde veya giriş noktalarında – getirilmesi gerekiyor. Bu şekilde toplanan tüm kaynak, yaşam biçimi değişikliği ve temiz enerji yeniliklerini desteklemek için halka kişi başına ödeme olarak aktarılmalıdır. Fosil yakıtlara uygulanan vergi arttıkça fosil yakıtlar kullanımdan kalkacak ve karbonsuz enerji ve verimlilik ile değişecektir.
Karbon vergisi küresel eylem için tek gerçekçi yol. Çin ve Hindistan karbon tavanı konulmasını kabul etmeye yanaşmıyor; ancak, temiz enerjiyi desteklemek ve fosil yakıt bağımlılığını gidermek için karbon vergisine ihtiyaç duyuyorlar.
Hükümetler onun yerine bugün büyük bankalar ve fosil yakıt çıkarları lehine hileli bir sistem olan “telafili sınırlama ve pazarlama” sisteminden bahsediyorlar. Bu sistem yozlaşmaya davet çıkarıyor. Daha kötüsü, etkisiz kalıyor ve son damlasına kadar fosil yakıt bağımlılığını ve çevre felaketini garanti ediyor.
İklimi istikrara kavuşturmak ahlaki bir konu; nesiller arası adalet ile ilgili bir konu. Genç insanlar ve gençleri ve gezegendeki diğer türleri destekleyen daha yaşlı insanlar gezegenimizi koruyan etkili bir yaklaşım talep etmek için birleşmelidirler.
Hükümetlerimizin yürütme ve yasama organları bilime sağır kaldığından yargı durumu telafi etmek için en iyi fırsatı sunabilir. Hükümetlerimizin genç insanların ve gelecek nesillerin haklarını korumak için bir kayyumluk yükümlülüğü bulunuyor.
Genç insanlar haklarınız için ayağa kalkın – hükümetin dürüst olmasını ve politikalarının sonuçlarıyla ilgilenmesini talep edin. Yaşlı insanlara diyeceğim şu; belimizi doğrultup gençlerin yanında miras alacakları dünyanın korunması için mücadele edelim.
Genç insanlar ve destekçileri haklarını talep edip doğa ve gelecekleri için mücadele ederken yanlarında durmaya, davalarını geliştirmeleri için onlara yardımcı olmak için uğraşıyorum. Sanırım bu beni bir eylemci yapıyor.
Yazının İngilizce aslını okumak için tıklayın.
Fotoğraf: Kate Davison, Greenpeace. 2 Mart 2009'da, Washington, Capitol Kömür Santrali iklim eylemcileri tarafından kapatılmıştı ve bu eyleme James Hansen da katılmış ve bir konuşma yapmıştı.