7 Şubat 2010
Howard Zinn’in öldüğü haberini aldığımda evimden ve kitaplarımdan uzaktaydım. Hâlâ da öyleyim. Şu an bulunduğum yerde onun kitaplarına, özellikle de A People’s History of the United States/Amerika Birleşik Devletleri Halklarının Tarihi kitabına herhangi bir kütüphanede rahatlıkla ulaşabilirim. İnternet çağında kitaplara her türlü ulaşmak mümkün tabii ama işte bazı kopyalar özel oluyor. İnsan ille de o kopyayı raflarda bulup eline almak istiyor. Kitabın evimdeki kopyasını bana bugün artık hayatta olmayan sevgili hocam Howard Zinn hediye etmişti.
Howard Zinn, 1984-1990 yılları arasında bulunduğum Boston Üniversitesi’nde hocam olmuştu. O dönem Siyaset Bilimi bölümünde asistan olan tüm arkadaşlarım ile birlikte ona hayrandık. Ofisi bizlere hep açıktı. Hem hocamız hem arkadaşımız olabilmişti. Başımız belaya girerse arkamızda olacağını hep bilirdik. Ondan akademik anlamda öğrendiklerimizin yanı sıra hayata dair de çok şey öğrenmiştik.
Howard Zinn, II. Dünya Savaşı’nda Amerikan Hava Kuvvetleri’nde görevliydi. Çeşitli bombardıman uçuşlarına katılmıştı. Özellikle Nisan 1945’te güney Fransa’da bulunan ve o sırada Alman işgali altında olan Royan’ın bombalanmasına katılmış olmanın onun hayatında önemli bir yeri vardı. Tarihe “trajik bir hata” olarak geçen bu bombardıman sonucu binlerce Fransız sivil insan ölmüştü. II. Dünya Savaşı sırasındaki bu deneyimleri, Zinn’in daha sonra keskin bir savaş karşıtı olmasına zemin hazırlayacaktı. Yıllar sonra gittiği Royan’da, o bombaların sebep oldukları acılarla yüzleşmek onda derin bir iz bırakmıştı. Bu konudan söz ederken yüzüne genelde egemen olan o büyük gülüşü kaybolur, gözlerine hüzün perdesi inerdi.
Abraham Lincoln Tugayı
Bir keresinde sınıfa ünlü Abraham Lincoln Tugayı’ndan hayatta kalanları getirmişti. Bu tugay, 1936-39 yılları arasında İspanya İç Savaşı’nda taraflardan biri olan cumhuriyetçilere destek vermek ve Franco yanlısı ulusalcılara karşı savaşmak için biraraya gelen Amerikalı gönüllülerden oluşuyordu. İçlerinde Amerikalı sosyalistler, işçi liderleri, anarşistler, Amerikan Komünist Partisi üyeleri vardı. O yıllarda herhalde Afrika kökenli bir Amerikalının komutan olduğu tek tugay onlardı. Derse gelen eski tugay üyeleri oldukça yaşlıydı ancak son derece esprili olduklarını hatırlıyorum. 1980’lerin ortasında, yuppie kültürünün ve bencilliğin egemen olduğu bir dönemde, Abraham Lincoln Tugayı üyeleriyle birkaç saat birlikte olmak, başlı başına özel bir deneyimdi. Böyle bir deneyim yaşayabilmek de, ancak Howard Zinn’in etrafında olmakla mümkün olabilirdi. Zinn’in tugay üyeleriyle sohbet eden sevecen yüzü hâlâ gözümün önünde.Yuvarlak bir masa etrafında yaptığımız bir başka Zinn dersinde ise, tartışmaya kendimi fazlasıyla kaptırdığımı hatırlıyorum. Tartışma sırasında, Türkiye’de 1980 darbesini yaşadığımız yıllar, o yılların ODTÜ’sü ve devrimci arkadaşlarım aklımdaydı. Tartışmanın hararetiyle bir an gözlerim dolmuş, ellerim titremişti. Cümlemi bitiremediğimi hatırlıyorum. Ders bittiğinde çıkarken, Howard Zinn kocaman gülüşüyle yanıma gelmiş ve dünyada onu en çok etkileyen şeyin insan olmaya dair bunun gibi anlar olduğunu söylemişti. Zinn kuşkusuz insanın içindeki eleştirel sesleri kamçılayan birisiydi. Eleştirel düşünmenin ve konuşmanın insan olmaya dair olduğunu ondan öğrendiğimi düşünüyorum.
Ve Roz
Howard’ın hayatındaki en önemli insan şüphesiz eşi Roz idi. Güzeller güzeli bir kadındı Roz. Hepimiz ona hayrandık. Howard ne kadar hırçın ise, o da o kadar dingindi. Howard’ın yarattığı büyük fırtınaların zaman zaman onu yorduğunu gözlemlerdik. Bizi bile yorardı Howard Zinn. Giderek yükselen bir ivmeyle konuşurdu. Onun kadar yüksek sesle barışı savunan azdır. Roz da bir barış tutkunuydu. Howard’ın kalabalıklara seslendiği sayısız konuşmasına hep birlikte ve el ele gitmişlerdir Howard Zinn, sevgili eşi Roz’u 2008’de kaybetti. Geçen sene Boston’a gittiğimde, özellikle Roz’suz bir Howard Zinn’e destek olmak isteğiyle onu aradım. E-posta yoluyla ona ulaşamayınca diğer yöntemleri denemedim. Bugün, iletişim çağının iletişim özürlüleri arasındaki yerimi alırken, sevgili hocam Howard Zinn’i neden daha ısrarla aramadım diye perişanım.
Howard Zinn’in ABD Halklarının Tarihi kitabı, şüphesiz 20. yüzyılın en önemli kitaplarından biri. Zinn, her zaman aşağıdan gelen toplumsal dinamizmi açığa çıkartmanın peşinde oldu. Bu kitabın ilham kaynağı olduğu bir projeyi müthiş bir ekip ile birlikte yeni tamamlamışlardı. Tarih (History) kanalı için yapılan The People Speak, Amerikan yerlilerinin, esirlerin, işçilerin, sendika örgütlenmelerinin, kadınların ve Afrika kökenli Amerikalıların dilinden farklı bir Amerikan tarihi okuması yapmayı hedefleyen bir televizyon projesi idi. Bu proje içinde Matt Damon, Sean Penn, Bob Dylan, Bruce Springsteen gibi ünlüler yer aldı ve böylesi bir tarih okumasına katıldılar. Film geçen Aralık ayında yayımlanmaya başlamıştı.
Demokrat sosyalist
Zinn ile yapılan en son söyleşilerden birinde, ona nasıl hatırlanmak istediğini sormuşlar. O da insanların dünya, savaş, insan hakları ve eşitlik konularında daha farklı düşünmelerine neden olan biri olarak hatırlanmak istediğini söylemiş. Bir de, her ne kadar iktidar, servet ve silah sahiplerinin elinde gibi görünse de, insanlara iktidarın kendilerinde olduğunu gösteren biri olarak hatırlanmak istediğini söylemiş. Aynı söyleşide kendisinden “demokrat sosyalist” diye söz etmiş. Bunu okuyunca aklıma Zinn ile bir başka anımız geldi. Sanırım 1986 senesiydi. Howard Zinn’in yakın dostu ve hocam Murray Levin’in dersinde bir sunuş yapacaktım. Ders öncesi Murray Levin’in kalp krizi geçirdiğini ancak durumunun iyi olduğunu öğrendik. O gün Levin’in dersine onun yerine Howard Zinn girdi. Zinn, arkadaşı hastalandığı için telaşlıydı. Bana “Sen sunuşunu yapmaya başla” dedi. Ben o gün ünlü Alman sosyal demokrat Eduard Bernstein ve demokratik sosyalizmle ilgili konuşacaktım. Howard Zinn çok geçmeden heyecanını bastırdı ve tartışmaya katıldı. Demokratik bir sosyalizm ile ilgili tartışmalara kayıtsız kalması olanaksızdı. O gün hastalanan Murray Levin’i ise 1999 yılında kaybettik.
Irak savaşının ilk günlerinde, Howard Zinn’den Radikal İki sayfalarında söz etmiştim (30.03.2003). Ona gazeteyi -Türkçe okuyamasa da- gönderdiğimde çok mutlu olduğunu hatırlıyorum. Bu dönemde savaş karşıtları arasında yerini alan Howard Zinn’e Rolling Stone dergisi “Geleceğe fırlatılacak bir zaman kapsülüne ne koymak istersiniz?” diye sormuş. Howard Zinn de Bob Dylan’ın Masters of War/Savaşın Efendileri ve John Brown gibi şarkılarını koymak istediğini söylemiş. Şimdi herhalde Murray Levin, Roz ve Howard Zinn bir yandan koyu bir sohbete dalmış bir yandan da bu şarkıları dinliyorlardır. Bu eskimeyen şarkıları dinlerken, bize de burada savaş karşıtlığından ve eleştirel düşünceden taviz vermemek düşüyor.