Dünyanın en yoğun göç alan ülkeleri arasında, başa güreşen Fransa, ülkesinin ikinci dini olan İslam ile birlikte, türbanı yeniden ve yoğunlukla tartışmaya başladı.
Türkiye’deki “türban” tartışmaları ile aynı zamana denk gelen Fransız türbanlılarının yakınmaları, hemen hemen her akşam televizyonların tartışma programlarının baş konusu oluyor.
Anayasası ile, aynı Türkiye Cumhuriyeti gibi “laikliği” kabul etmiş olan Fransa’da “kamu alanlarında” dinsel giysiler ile bulunulması hoş karşılanmıyor.
Türbanlıların, okul ve iş yerlerinde türbanlarından vazgeçmek istememeleri ile başlayan tartışmalarda, Fransızlar konuyu “türbandan” “dinsel kimliği belirleyen giyim biçimine” taşımaya uğraşıyorlar.
Bugün “masum” bir türban ile başlayabilecek olan kamusal alanlardaki dinsel gösteriler, yarın tüm dinlerin tanıtım alanı haline gelebilir. Yahudilerin kamusal alanlarda önlük ve fötr şapkalarını çıkartmamakta ısrar edebilecekleri, Müslüman erkeklerin sarık ya da takkede direnebilecekleri ya da papaz efendinin siyah cüppesi ile kaymakamlık yapmaya kalkışabileceği bir ortamın oluşmaması için konu derinlemesine tartışılıyor.
Aynı zaman diliminde türbanı tartışan Fransa ile Türkiye’nin siyasal ortamlarında da örtüşen noktalar var. Bunların başında iki ülkede de sol siyasal görüşlerin perişan durumda olmaları geliyor.
Son başkanlık seçimlerinde, yok olan Fransız soluna karşılık ortaya dikilen aşırı sağ, bir yandan iktidarı eleştirirken, öte yandan da, Müslümanları potansiyel tehlike olarak göstermeyi ve güvenlik sıkıntısının “Müslüman göçmenlerden” kaynaklandığını ortaya koyup, “Hür Dünya”nın yeni öcüsünü Fransız kamuoyuna da kabul ettirmeye çalışıyor.
Elbette bu durumda, kişisel hak ve özgürlüklerin hayli yaygın olduğu Fransız toplumunda, türbana karşı çıkmak, Müslümanların varlığına karşı çıkmak olarak değerlendirilmeye başlanıyor, yani meselenin yönü değişiyor ve hükümet de bu konuda çok hassas bir sorunu çözmek durumunda kalıyor. Bu olaylar ve gelişmeler, genellikle alt gelir düzeyinde olan insanlar arasında dinsel figürlerin öne çıkmasının temel nedeni...
Aynı durum Türkiye için de sözkonusu. CHP son kurultayı ile, parti içi demokrasisini bile beceremediğinin altını çizip, son genel seçimlerden bu yana bir türlü beceremediği ana muhalefet görevini yapamayacağının da altını çiziyor.
Yani Türkiye’de solun ana muhalefette olması tamamen bir rastlantı. Aşırı sağa sahip çıkanların bir bölümünün iktidar yorgunu olması, bir diğer bölümünün de ticari katakullilere karışmışlığı, “mazlumlara” sahip çıkacak bir siyasal anlayışın olmamasına yol açıyor. AKP’nin iktidar olmasının ardında yatan gerçek ve bugün % 38’lere varan bir kamuoyu desteği ile yoluna devam etmekte olmasının nedeni de bu işte.
“AKP örnek olabilir”
Türkiye’de ekonomik iyileşmeye yol açan AKP iktidarı, şimdi türbanı tartışıyor, çünkü yaptırım gücü var elinde...
Fransa, Euro’ya geçişle birlikte yaşanmaya başlanan ciddi pahalılık, ekonomik yavaşlama ve sosyal güvenlik sisteminin borçlarının iyice artması ile sıkıntı yaşıyor. Bu sıkıntının çıkışları da siyasal ve sosyal alanlarda dinsel öğelerin öne çıkmasına neden oluyor. Çünkü sol var ama YOK.
Türbanın, Türkiye ve Fransa’da yeniden canlanan tartışma ortamı, eninde sonunda, laik ülkeler bağlamında, kamusal alanların yeniden tanımlanmasına neden olacak.
Avrupa Birliği’nin kurucu ülkelerinden olan Fransa’nın sert ve ödün vermeyen içişleri bakanı elbette bu sorunu bir an önce bitirmek istiyor.
Her zaman “ne şiş yansın, ne kebap” politikası ile bilinen Devlet Başkanı Jacques Chirac ise türban konusunda Ahmet Necdet Sezer ile hemfikir görülüyor.
O halde, gidişatı tahmin etmek zor değil... Kamusal alanlardaki dini giyim arzusu kabul edilmeyecek. Bu da elbette, AKP iktidarının “acaba Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizim şu türban işini çözer mi?” hayalinin de suya düşmesi anlamına geliyor.
Türkiye’deki AKP iktidarının, AB kapısındaki şu günlerinde, önünde önemli bir fırsat var şimdi. “% 99 Müslüman” olan bir ülke, bunca türbanlı milletvekili eşine karşın, kamu alanlarının nereleri olduğunu belirleyebilir ve bu alanlarda dinsel kimliği ortaya koyan giyimleri engelleyebilirse eğer, o zaman:
AB’ye yeni bir standardı önermiş, hatta benimsetmiş olurFransa’nın gönlünü alır, onlara örnek olur ve ne yapmaları gerektiğini, Müslüman bir ülke olarak gösterir.Türkiye’nin iç dengelerinde, fıstık gibi iki puanı alır ve herkesi şaşkına çevirir, önümüzdeki yerel seçimleri de garanti eder. Önümüzdeki yerel seçimlerin garanti edilmesi demek, bir sonraki genel seçimlerin garantisi anlamına gelir ki, bu da AKP içindeki “iç dengelerin” sakinleşmesi demektir.
Yani meselenin çözümü, Türkiye’nin türbanlı “lady”lerinin “he” demesine kalmış...