| Devran bu, devri daim ediyor, onlar bize “Copenhagen” diye diretedursunlar, gün gelir biz de “İstanbul Kriterleri” diye çıkıveririz karşılarına... Niye mi “İstanbul” da, “Ankara” değil... Ben Avrupa’lıların pek çoğunun, haritada Ankara’nın yerini bulabileceğinden emin değilim de ondan... Şimdi gelin, biz şu İstanbul Kriterlerinin ana hatlarını yazmaya bir koyulalım... |
Efendim, bizde yargı geç işliyormuş.
Doğru, yerden göğe kadar hakları var, en azından benim “şahsen” şikayetim var ve elli kere de yazdım, geç dağıtılan adalet adil değildir diye.
Ama Avrupa Birliği’nin üyesi İtalya’da, durum bizden felâket... Ben Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yetkililerinin yalancısıyım, bildiğimden değil, onlar söylüyorlar, İtalya’da davaların çok ama çok geç sonuçlandığını, hatta Mussolini döneminden kalma bitmemiş davalar olduğunu...
Şu “rasizm” meselesine de bir baksak. Yani lâfta kimse rasist değil ama, gelin görün ki uygulama hiç de öyle değil.
Meselâ, siz Türk tüccar olarak Fransa’da, “Fransız yasalarına göre” şirketinizi kurdunuz ve bir büro, depo, mağaza falan tutmak istiyorsunuz... İstemek yetmiyor!... İşte rasizm orada başlıyor. Sizin Türk olduğunuzu duyunca, garantinin bini bir para.. Bu ev tutmak için de böyle, iş yeri için de böyle..
Hani herkes her yerde eşit olacaktı? Koyarız İstanbul Kriterlerine, görürler günlerini. Uymadılar mı... Yoook deriz...
“AB Hıristiyan kulübüdür!” diyorlar ya, hem de ne Hıristiyan, şu 350 bin nüfuslu Nice (Nis) şehrinde bile Rusların kilisesi başka, Ermeniler başka kiliseye gidiyor, Rumlar daha başka.. Bir de Katoliklerin kilisesi var... Hiç birisi, diğerinin dinini beğenmiyor..
Bunu Avrupa’ya yayınca, Ortodoksların patriği bizim orda (İstanbul Kriterleri yani...), Papa Roma’da, bir de Anglikanlar var, o da Canterbury’de, İngiltere’de.. Yani Fransa hariç, bunların hiç birisi lâik falan değil, onun için bizim lâiklik ilkemize dokunmasınlar sakın! Koyalım biz bunu da İstanbul Kriterlerine... Ve öyle uyduruk demokrasi olmaz diyelim, Monarşik Demokrasi nerde görülmüş? Bütün monarşileri iptal etsinler de, öyle gelsinler bence...
Yok efendim şu aile asılzaymiş, bunlar aristokratmış.. Nerde görülmüş böyle fantaziler? Hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına... Bir araba saçmalık, üstelik de bu aristokrasi paparazzileri beslemekten başka bir iş yapmıyor...
Sonra, şu uluslararası anlaşmaları, kendi istedikleri gibi yorumlamak da yok, ne yazıyorsa o...
Ankara Anlaşması yapmıştık, bizim Alamancılar rahat dolaşacak Avrupa’da diye sevindik, kimin umurunda? Kimsenin...
Helsinki’de, Türkiye aday ülkedir denildi, altı çizildi, şimdi kaytaran kaytarana. Hem de kaytaranların başında Almanya. Vallahi bizim işçi takımı yok mu orada, bir çekerler paralarını bankalardan bir günde, Alamanya Alamanya olduğundan beri böyle kriz görmemiş olur hayatında...
Hem bunlar tarih de bilmiyorlar.. Yahu İstanbul sizin Doğu Roma’nın, yani Bizans’ın başkenti Constantinopolis’tir, Osmanlıların dediği gibi Kostantıniyye yani... Hem sonra bizim Avrupalı olmadığımız nereden çıktı, siz mi gezindiniz yıllarca Viyana’nın kapısında. Yediğiniz ay çöreği de, içtiğiniz kahve de bizden.. Daha ne olacaktı da, Avrupa Kültürümüz |
|
Sevr Anlaşması’nı güle oynaya imzalayıp, “buralar aslında bizim kültürümüz” diye bölüşürken Avrupaydık, şimdi değiliz öyle mi? Boş verin bunları, bakın bizim Kasımpaşalı gelir sonra oraya, karışmam... İstanbul Kriterleri diye bir dayatırsa pir dayatır...
Hem madem ki “Coğrafya”, Kıbrıs Adası ne kadar Avrupa ise, Türkiye de Anadolu’suyla o kadar Avrupa’da, hatta Trakya ile daha da çok...
Şimdi gelelim biz İstanbul Kriterleri’nin can alıcı noktasına.
AB’li arkadaşlar!.
Biz AB’ye gireriz girmesine de, şu sizin emekli maaşları konusunu bir görüşelim.
Yani 2010 gibi sizin o eski ve tarihi baby boom meselesi ile dünyaya avdet edenler salkım salkım emekli olacaklar.
Eee nüfusunuz da artmıyor, yani ihtiyar bir kıtasınız. O zamam bizim %70’i genç 70 milyon insanımız çalışacak ki sizin emekli maşları ödensin, öyle mi? Yooook, biz bunu koyalım gelin şu İstanbul Kriterleri dosyasına.
Ya da “Copenhagen”da, siz biraz efendi olun ve bizi çok zedelemeyin. Bu iş aşk ve ahbablık işi değil, biz de biliyoruz, siz de, bu iş ALIŞ – VERİŞ.. Yani bugün siz bize, yarın biz size...
Haaa, Avrupa Parlamentosu’nda Türkler çoğunluk olacak, eğer AB’ye girerlerse, doğru vallahi.. Ama biz size bunu yüzyıllar önce söylemedik mi? Verseydiniz Viyana’yı o zaman, bugüne kadar bu sorunların hiç birisi kalmazdı, değil mi ya...