Common Dreams News Center, 22 Eylül 2001
Beklendiğinden onyedi yıl sonra 1984 geldi. George Bush Perşembe günü ABD Kongresi'ne hitaben yaptığı konuşmada, resmen sürekli savaş ilân etmiş oldu: Zaman ve coğrafya sınırları olmayan bir savaş; açık-seçik hedefleri olmayan bir savaş; belli-belirsiz bir şekilde tanımlanan ve durmadan değişen bir düşmana karşı savaş. Bugün El Kaide'ye, yarın Afganistan'a, gelecek yıl da Irak, Küba veyahut Çeçenistan'a karşı.Lisede müfredat gereği zorunlu olarak 1984'ü okumuş herhangi biri, hafif bir çan çınlaması işitmekten kendini alamaz. George Orwell'in o iç karartıcı klâsik romanında Okyanusya adlı totaliter devlet ya Avrasya ya da Doğuasya'yla sürekli savaş halindedir. Düşman dönem dönem değişirse de, savaş süreklidir; savaşın gerçek amacı da muhalefeti kontrol altında tutmak ve halk içinde korku ve nefreti beslemek suretiyle diktatörlüğü sürekli ayakta tutmaktır.Sürekli savaş, Büyük Birader'in otoriter programının her yönünün altını tamamen örer, her türlü sansürü, propagandayı, gizli polisi ve mahrumiyeti haklı kılar. Yani, korkunç kullanışlıdır.Ve, kullanışlı korkunçluktadır. Bush'un ürkütücü konuşmasında, gölgede kalmış bir düşmana işaret ediliyordu: ABD'nin de içinde olduğu 60 küsur ülkede pusuya yatmış düşmana. Bush, uluslararası hukukun, hukuk usullerinin ya da demokratik tartışmanın zerresinin bulunmadığı bir ortamda, düşmanlarımız olarak adlandırdığı bireylere ya da ülkelere karşı, azamî kuvvet kullanılması yolunda bir siyaset uygulanacağını duyurdu.Bush, savaşın büyük kısmının gizlilik içinde yürütüleceği konusunda da apaçık bir uyarıda bulundu. Diplomasinin bir aracı olarak görüşmeler yapılmasını reddetti. ABD'nin taleplerine boyun eğmeyen tüm ülkelerin düşman kabul edileceğini açık -seçik bir dille bildirdi. Hükûmet düzeyinde güçlü bir polis kuruluşunun meydana getirileceğini ve bunun "Anavatan Güvenlik Dairesi" diye adlandırılacağını haber verdi bize. Doğrusu, Orwell daha iyi bir ad bulamazdı.Konuşmasında zaman zaman halka inerek ("efendime söyliyim"), zaman zaman da insanın kanını donduracak kadar savaşkan bir ton benimseyerek ("ya bizimlesiniz ya da teroristlerden yana") büyük bir rahatlıkla Büyük Birader rolüne soyundu. Zaten, Büyük Birader'in korkutmaya olduğu kadar sevilmeye de ihtiyacı vardır. Bu sırada, Bush'a bağlı yönetim de Okyanusya'nın yönetim ilkelerini hızla hayata geçirmeye koyuluyordu:SAVAŞ BARIŞTIR. Büyük olasılıkla ölümcül bir misilleme döngüsünü getirecek olan pervasız bir savaş, güvenliğimizi güvence altına alacak bir araç olarak bize tezgâhlanıyor. Bu arada, sürekli savaşı gündelik hayatımızın bir gerçeği olarak kabul etmemiz yolunda talimat alıyoruz. Ötelerde, denizaşırı bir yerlerde masum insanların boğazlanması kaçınılmaz olarak gözlerimizin önünde belirirken bizden istenen, "hayatlarımızı sürdürmemiz ve çocuklarımızı öpüp koklamamız".ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR. "Özgürlüğün kendisi saldırı altında," diyor Bush ve haklı da. Amerikalılar, paranayoya batmış bir şekilde bir sürü yasa çıkarma hezeyanı içinde, en aziz tuttukları özgürlüklerin çoğunu kaybetmek üzereler. Hükûmet, herhangi bir yargı kararı olmaksızın telefonlarımızı gizlice dinlemeyi, elektronik postamızı okumayı ve kredi kartlarımıza el koymayı öngörüyor. Göçmenleri sorgusuz sualsiz gözaltına alma ve sınır dışı etme yetkisini talep ediyor. Amerikan yurttaşlarını ispiyonlamak için yabancı ajanlar kullanmayı öngörüyor. Savaş tacirleri, özgürlüğü kurtarmak için özgürlüğü tahrip etmek niyetinde.CEHALET KUVVETTİR. Pentagon'un tavsiyelerine göre, Amerika'nın terorizme karşı "yeni savaş"ı, yıllardan beri görülmemiş ağırlıkta basın kısıtlamaları da dahil olmak üzere eşi menendi olmayan bir gizlilik içinde yürütülecektir. Bu arada, Amerikan emperyalizminin acıklı tarihinin - yani, teroristlerle işbirliği, sivillere karşı vekâlet yoluyla yürütülen kanlı savaşlar, demokratik rejimlerin yerine çürümüş diktatörlüklerin zorla getirilmesi - dile getirilmesi, belli başlı medya organları için kesinlikle yasaklanmış bulunuyor. Azim ve kararlılığımızı zayıf düşürür diye, 11 Eylül'ün korkunç suçlarının altında yatan sebepleri anlamamıza izin verilmeyecektir.Bush'un başkanlığının bu tayin edici konuşması sonsuz bir savaştan, en kestirme yalanlardan ve her an her yerde hazır ve nâzır toplumsal denetimden oluşan Orwell'vari bir geleceği işaret ediyor. Ama, 1984 romanının makûs talihli kahramanının aksine, hâlâ geniş bir manevra alanına ve bir yığın direniş yöntemine sahibiz.Şimdi konuşma ve eylem vakti. Sokaklara düşmek ve savaş tâcirlerine şu açık mesajı iletmek bize düşüyor: Biz Büyük Biraderi sevmiyoruz.
Metnin Orijinali: http://www.commondreams.org/views01/0922-07.htm