The Independent
30 Ağustos 2003
Irak’ta şah damarından giriyorlar: İki hafta önce Birleşmiş Milletler’in en üst düzey yetkilisi, dün de en etkili Şii din adamlarından biri. Eskiden Lübnan’daki iç savaş sırasında söyledikleri gibi, eğer yeterince insan ölmenizi istiyorsa, ölüyorsunuz.
Peki kimler Muhammed Bakır El Hekim’in ölmesini istedi? Ya da, konuya daha doğrudan sorarsak, El Hekim’in ölüp ölmemesi kimleri ilgilendirmezdi? Tabii, El Hekim’in ailesinin Necef katliamı için şimdiden lanetlediği şu meşhur “Saddam’ın artıkları” var elbette. El Hekim, Saddam’ın adamları tarafından işkence görmüştü, İran’a sürgüne gidişinden sonra da onun geri dönüşünü sağlamak için nafile bir çabayla, Saddam her yıl ailesinden bir kişiyi idam ettirmişti. Sonra sınırlarının kuzeyinde herhangi bir “İslam Devrimi”ne yol açabilecek El Hekim’in İslami Devrim için Yüksek Şurasını kesinlikle istemeyen Kuveyt ile Suudiler var…
Amerika’da epey sayıda neo-con’lar var; El Hekim’in Irak Geçici Konseyindeki bağlantılarına rağmen ona hiçbir zaman güvenmeyen yeni muhafazakârlar… Sonra bir de Şiiler var.
Sadece birkaç ay önce cumaları el Hekim’in vaazlarını dinlediğimi hatırlıyorum, Anglo-Amerikan işgaline son verilmesini istiyor, ama barıştan söz ederek yeni Irak ordusuna kadınların da alınması gerektiğini söylüyordu. Oradaki müminlerden biri “hepimizin bu adamı desteklediğimizi düşünme” demişti.
El Hekim Iraklı eski arkadaşlarını İran istihbaratına satmakla da kötü bir ün elde etmişti.
Sonra bir de Muktada Sadr var, şehit edilmiş babası sayesinde Irak’taki Amerikan işgalcilerini lanetleyen genç Şiiler arasında bir kahramanlık halesiyle çevrelenen genç –ve daha tecrübesiz- molla… Onun hakkında daha az bilinen şeyse, örgütünün istiladan önce Saddam rejimiyle sessiz işbirliği yaptığı…
Bu anlaşmazlığın ötesinde, daha derinlerde, Ayetullah Humeyni’nin dini yönetim fikrini asla benimsemeyen Necef’in dini okullardaki dinsel tartışmaların kızgın nehirleri akıyor. El Hekim, Humeyni ile onun halefi Ayetullah Hamaney’i “yaşayan imam” olarak tanımlamıştı. El Hekim ayrıca kendisini İslam tarihinin ilk yıllarında şehit edilen Ali ve Hüseyin’le karşılaştırmıştı. Bu da destek toparlamanın beylik, hatta kutsal şeylere hürmetten uzak bir yoluydu.
Necef halkı, çoğunlukla bu türden “yaşayan imamlara” inanmıyor. Ama sonuçta Necef’teki kan banyosu –ve El Hekim’in katli- bir şeyi çok açık gösterecek herkese: Amerikalıların Irak’ı kontrol edemediklerine, edemeyeceklerine dair yeni bir kanıt daha. Irak’taki ABD komutanı General Ricardo Sanchez, sadece 24 saat önce, daha fazla birliğe ihtiyaç duymadıklarını söylemişti. Şurası açık ki, bu korkunç şiddeti durdurmak istese durdurur.
Bağdat’ın çevresindeki Sünni merkezinde ve şimdi güneyde tomurcuklanan Şii ulusunda olup bitenler sadece bir istilaya karşı direniş ya da işgale karşı yükselen bir gerilla hareketi değil, bütün bir toplumu tüketip bitirebilecek bir iç savaşın başlangıcı. Eğer Irak’ın yeni yöneticileri neo-con fantezilerinden vazgeçmezler ve ülkenin geleceğini dünyaya yalvarmazlarsa...
Çeviren: Mustafa Arslantunalı