Nereye Doğru’da Cengiz Aktar, ABD’nin Gazze için ateşkes çağrısına, Freedom House Dünya Özgürlük Raporu'na, Birleşmiş Milletler’in insan hakları ve çevre savunucuları konusundaki son raporlarına ve Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’nin durumuna değiniyor.
Cengiz Aktar Nereye Doğru’ya ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze için yaptığı ateşkes çağrısı haberi ile başladı. ABD Başkan yardımcısı Kamala Haris’in de uzun bir aradan sonra konuştuğunu ama tüm bu konuşmaların yine de İsrail ağzından gibi olduğunu, Gazze’de Rafah şehrinin bombalanmamasının ardında ABD’nin adını koymadığı bir pazarlık gibi gizli birtakım şeylerin olabileceğini düşündürdüğünü söyledi. Özdeş Özbay, Haaretzgazetesinde yer alan, Gazze’ye havadan yapılan yardım meselesinin ABD’nın ‘Geri adım atabilirim, silah yardımını yavaşlatabilirim’ gibi bir bıkkınlık mesajı olabileceği yorumunu yaptı. Aktar, İnsan Hakları İzleme Örgütü (DOWN) Orta Doğu direktörü Sarah Leah Whitson’ın, “Güvenlik Konseyi’nin açlık çeken Filistinlilere tıpkı diğer felaketle sonuçlanan çatışma durumlarında olduğu gibi güvenli ve etkili bir şekilde gıda ulaştırılmasını sağlamak için uluslararası bir koruma gücü kurması ve bu güce yetki vermesi gerekir,” dediğini de belirterek gündemine şöyle devam etti, “İsrail, bugüne kadar hiçbir Birleşmiş Milletler kararını uygulamadı, hiçbir şey uygulamıyor. Havadan yiyecek atılıyor ama aşağıda, yerde binlerce gıda kamyonu bekliyor. Kamyonlarda Gazze’ye aylarca yetecek yiyecek var deniyor. Haaretz gazetesindeki bir makalede, İsrail’in empati duygularının tamamen yok olduğu bir ülke haline geldiğini ve insanların tamamen kendilerini düşündüğünü, muazzam bir içe dönüş olduğunu yazıyor ve bunun sonu ne olacak diye soruyor? Batıdan gelen çifte pasaportlu Yahudilerin Batı Şeria’da olsun, Gazze’de olsun estirdikleri terörün ucu bucağı yok ve İsrail tamamen onlara esir olmuş durumda. 1950’lerden bu yana Avrupa Yahudileri ve Sefaradlar - İspanya çıkışlı Akdeniz’e yayılmış olan Yahudiler - olarak iki farklı kesimden bahsedilirdi. Avrupa Yahudilerinin daha medeni olduğu söylenirdi. Şimdi ise bu ters yüz oldu. Batıdan gelen ve hiçbir empatisi olmayan Yahudiler, tüm kontrolü ele almış vaziyette. İsrail’de, Doğu Avrupa’dan gelmiş Rusya ve Ukrayna kökenli Maliye Bakanı Bezalel Yoel Smotrich gibibakanlar var. Yahudi cemaati dünyasında yazı yazanlar, üzüntüsünü bildirenler soykırıma uğramış olan yaşlı, neredeyse ölmek üzer olan Avrupalı ve ABD’lı Yahudiler ve ‘Yapmayın’ diyen de onlar. 101 yaşında ölüm döşeğinde olan Fransız bilge Claude Alphandéry’nin bir çıkışı var, birkaç gün önce Le Nouvel Observateur dergisinde çok dokunaklı bir çağrıda bulundu, barbarlıktan bahsediyor, “Aynı barbarlığı tekrar etmeyin,” diyor.” Ömer Madra da filozof, direnişçi Yahudi Edgar Morin’in bu sessizlik karşısında hem şaşkın, hem de çok öfkeli olduğunu belirten kısa ama etkili çok önemli bir bildiri yaptığını ekledi.
Cengiz Aktar, Alman Sosyal Demokratların International Politics and Society adlı direnişçi dergisinde Friedrich Ebert Vakfı’nın Tunus sorumlusu Hedi Atia’nın İsrail Başkanı Netanyahu’yu anlatan çok iyi bir yazısının çıktığını belirterek, “Bu yazı, 1970’lerin sonunda ve 1980’lerin başında, Netanyahu’nun terörle mücadele kavramını dünyaya nasıl sattığını anlatan mükemmel bir yazı. Sözüm ona teröristten anladıkları Filistinliler. Netanyahu, Ronald Reagan döneminden beri uzun zamandır yönetici. Netanyahu’nun dünyasında yaşıyoruz, gideceği de yok,” diyerek sıradaki gündeminegeçti.
“Freedom House’un Dünya Özgürlük Raporu yayımlandı,” diyen Cengiz Aktar, rapor için şu açıklamayı yaptı, “İngiltere merkezlidir bu rapor ve raporda Türkiye için son 10 yılda özgürlükler açısından en çok gerileyen beş ülkeden bir tanesi deniyor. Türkiye, özgür olmayan ülkeler kategorisinde. Bu kategori içinde de bir sıralama var. Demokrasiden en az nemalanan ülke olarak Azerbaycan, Belarus’tan da daha kötü.”
Cengiz Aktar’ın diğer gündem konusu ise Birleşmiş Milletler’in iki raporu oldu, “İnsan Hakları Yüksek Komiseri Avustralyalı Volker Türk, Birleşmiş Milletler raporunda dünyada 55 tane çatışma tespit ettiklerini söylüyor ve ekliyor, ‘Son derece kanlı savaşlar var etrafta’. Birleşmiş Milletler dünyasından Çevre Savunucuları özel raportörü Fransız Michel Forst, Avrupa’da çevre protestoları ve sivil itaatsizlik eylemlerine katılan savunucuların baskı altına alınması ve kriminalize edilmesinden bahsediyor ve baskı altına alınmış Avrupa ülkelerindeki siyasi yaklaşımlarda, kolluk kuvvetleri ve yargı uygulamalarında savunuculara karşı tutumların endişe verici şekilde sertleştiğini vurguluyor, ayrıca örgütlerin isimlerini de veriyor. Forst, Fransa’da Soulevement de la Terre yani Toprağın Başkaldırıları, İspanya’da GreenDomo yani Bitkisel Gelecek, Almanya ve Avusturya’da da Letzte Generation yani Son Nesil örgütlerinin yasaklanmasına yönelik yasal girişimler olduğunu belirtiyor. Aynı şekilde İngiltere’deki Suç ve Ceza Mahkemeleri Yasası ve İtalya’da da Eko-vandal Yasası, çevreci protestoları fiilen yasaklamak üzere düşünülmüş yasalar diyerek bunlara dikkat çekiyor. İlk defa bu kadar ayrıntılı bir rapor görüyorum.”
“Dinyester Irmağı, Ukrayna ile Moldova arasındaki sınırdadır. 28 Şubat’ta Transdinyester Moldova Cumhuriyeti, başkent Tiraspol’de bir kongre düzenlendi ve ‘Moldova baskısından bizi kurtarın!’ dediler, Avrupa Birliği’nden de destek istediler. Moldova ile Ukrayna arasında sıkışmış, denize çıkışı olmayan Transdinyester Moldova Cumhuriyeti topraklarında 220 binden fazla Rus vatandaşı yaşıyor. Ukrayna ile olan sınır kapalı ve sadece Moldova üzerinden ihracat yapabiliyorlar. Moldova bunları sıkıştırıyor. Eylül ayında Moldova’da seçim olacak ve şu an iktidardaki Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Ukrayna’ya destek veriyor. Bu ayrılıkçı Transdinyester bölgesi, fiilen ayrılıkçı değil; her şey Moldova üzerinden yapılıyor. Transdinyester bölgesinde perakende, toptan her türlü ticarete aracılık yapan Şerif adlı bir şirket var. Bu şirketin bütün faaliyeti Moldova üzerinden sürüyor. Hatta bu şirketin Moldova liginde oynayan ve şampiyon olan bir futbol takımı bile var. Avrupa Kupası’nda da oynuyor bu takım. Holdingin sahibi Ukrayna vatandaşı, ayrılıkçı Cumhuriyetin lideri de Ukrayna vatandaşı. Moldova elektriği buradan alıyor,” açıklamasında bulunan Cengiz Aktar, böylece bu haftaki gündemini tamamladı.