Açık Gazete’nin bu haftaki "Nereye Doğru" bölümünde Cengiz Aktar, her geçen gün etkisi daha çok artan iklim krizine dair güncel gelişmelere değindi.
Cengiz Aktar, son dönemde Fransa, Britanya ve Almanya’da krize dair alınan önlemlerin bilgisini verdi. Aktar, Fransa’da sivil toplum kuruluşlarının (Greenpeace Fransa, Oxfam, İnsan ve Doğa için Nicolas Hulot Vakfı) Mart 2019 yılında Paris İdari Mahkemesi’ne verdikleri dilekçeyle, ‘’Yüzyılın Meselesi’’ olarak bilinen ve devletin 2015 yılına dayanan iklim krizine karşı eylemsizlik tavrına yönelik açıldıktan sonra, Şubat 2021’de raportörün tarihte ilk kez devletin Fransa’da iklimle alakalı bir suç işlediğini kabul etmesiyle sonuçlanan davanın öneminden bahsetti.
Fransa gibi son derece merkeziyetçi bir ülkede benzeri görülmemiş bir seferberlik sonucunda kazanılan davanın emsal teşkil ettiğini belirten Aktar, davanın temel gerekçesinin, devletin 2015- 2018 döneminde, Fransa’nın emisyonları 2030 yılına kadar 1990 yılındaki seviyelerine kıyasla %40’a kadar azaltma taahhütünü yerine getirmemesi olduğunu belirtti. Aktar, temyizden dönmeyen ve emsal olarak yerini alan mahkeme kararınının ardından; devletin sera gazı emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmasına izin veren kamu politikalarını uygulamada başarısızlıktan kaynaklanan manevi zarar için ilgili derneklere yaptığı sembolik ödemelere ilişkin, ‘’Çok önemli bir gelişme, arkası gelecektir.’’ yorumunu yaptı.
Aktar iklim kriziyle alakalı İngiltere’deki gelişmelere ilişkin ise, Greenpeace’in en son ‘’Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’’ raporunda yer alan kanıtları kullanarak, İngiltere-Hollanda ortaklığında çok uluslu bir petrol ve doğalgaz şirketi olan Shell'e karşı açtıkları davadan bahsetti. Ömer Madra, mahkemenin Shell’i fosil yakıt kullanımı konusunda kısıtlamalara mahkum etmesi şeklinde sonuçlandığı bilgisini verdi. İngiltere’de önümüzdeki 31 Ekim- 12 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na (COP26) değinen Aktar, konferansın ev sahipliğini Birleşik Krallık Parlamentosu üyesi Alok Sharma’nın yapacağı bilgisini verdi. Sharma’nın Observer Gazetesi’ne ‘’İklim Krizine dair başarısızlığın sonuçları felaket olur; son 10 yıl kayıtlardaki en sıcak 10 yıldı.’’ şeklinde verdiği demecinin ardından ‘’kusura bakmayın, yeni petrol ve gaz sahalarını ruhsatlandırma planına devam ediyoruz’’ demesine ilişkin Aktar şu sözleri sarf etti:
‘’Bu panelin hükümetlerarası olması, olayın özünü açıklıyor. Hükümetlerin bu konuda bir şey yapabileceklerini söylemek mümkün değil. Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararlar hükümetlerarası oluyor. Sivil toplum kuruluşlarının temsili var, fakat karar alma aşamasında neredeyse hiçbir yetkileri yok. İklim değişikliği ile mücadele hükümetlerin uhte ve tasavvurunda kaldığı sürece, alınan bu tuhaf kararlar, Sharma’nın dediği gibi "petrol ve gaz sahalarını ruhsatlandırmaya devam ediyoruz" şeklinde olacaktır. Bu tip distopik kararları duymaya devam edeceğiz. Böylesi temel bir sorun, hükümetlerin işi olmaktan çıkmalı. O yüzden toplum çıkışlı itirazlar ve davalar çok önemli ve önümüzdeki dönemde çığ gibi artacak. Bu davaların hepsi hükümetlere karşı açılacak. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde bahsedilen canlı kırımı tınılı davaların hiçbirinin ulusal veya uluslararası hukuki karşılığı yok. Bu konuda muazzam bir boşluk var. Boşluğu doldurmaya da kimsenin niyeti yok çünkü böyle bir şey olduğunda milyarları ilgilendiren bir mesele olacak. Kimsenin bu sorumluluğun altına girmeye niyeti yok."
Sivil itirazlara ilişkin Karlsruhe Anayasa Mahkemesi’nin Nisan 2021’deki, Almanya’nın iklim mevzuatının yetersiz olduğuna dair verdiği karara da değinen Aktar; karar sonucunda 2030’dan sonraki dönem için hükümetin sera gazı azaltım hedeflerine ilişkin hedefleri gelecek yılın sonuna kadar sunmak zorunda olduğu bilgisini verdi. Mevcut hükümlerin çok genç olan özgürlükçülerin özgürlüklerini ihlal ettiği ve emisyon azaltım yüklerini 2030’dan sonraki dönemlere erteleyerek, yükü geri dönülmez şekilde gençlere ihale ettiği yönünde açıklanan kararların, Almanya için beklenmedik ve benzeri görülmemiş bir karar olduğunu ve kapsamının emsal teşkil etme kapasitesinin çok yüksek olduğu bilgisini veren Aktar, ‘’İklim eylemi yani diğer anlamda yaşamın doğal temellerini koruma yükümlülüğü, bugün Federal Anayasa Mahkemesi tarafından önemli ölçüde güçlendirildi. Çok önemli bir içtihat, iklim davaları yeni bir hukuk dalı olarak gelişiyor‘’ dedi. Aktar, son olarak, bu bağlamda 18 Şubat 2020’ da aralarında Türkiyeli avukat Can Yeğinsu’nun da bulunduğu Uluslararası Barolar Birliği’nin yasal argümanlar ve emsaller ortaya koyarak, iklim değişikliğine dair nasıl dava açılacağına dair bir model yayınladığının bilgisini verdi.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Seyhan Karasu’ya teşekkür ederiz.)