Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler'de Haluk Mimaroğlu, Pamukkaleli Filozof Epiktetos’un "Söylevler" ve "El Kitabı" olarak adlandırılan eserlerini tanıtırken, Epiktetos’un anısına Denizli’de 2012’de Türk Felsefe Kurumu’nun önderliğinde düzenlenen bilimsel toplantı üzerine de konuşuyor.
Ben Haluk Mimaroğlu. Bu hafta Pamukkaleli Filozof Epiktetos’un Söylevler ve El Kitabı diye adlandırılıp Türkçeye kazandırılan eserlerini tanıtacağız ve ayrıca Epiktetos’un anısına Denizli’de 2012’de Türk Felsefe Kurumu’nun önderliğinde düzenlenen bilimsel toplantıdan da bahsedeceğiz.
Epiktetos’un Stoa felsefesinin el kitabi niteliğindeki Enkheiridion adlı eser ilk olarak 2019’da Cengiz Çevik tarafından İonca aslından çevrilerek, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı. Epiktetos’un Stoa felsefesini özetler nitelikteki 53 bölümden oluşan bu kitap, Stoacılığın temel eserleri arasında yer aldı ve felsefe alemimizde ilgi ile karşılandı. 2023’de ise kitabın 7. baskısı yayınlandı.
Asıl adı Diatribai olan, Türkçeye Söylevler olarak aktarılan Epiktetos’un öğretisine ait diğer eser ise 2023 yılında Yahya Kurtkaya tarafından İngilizceden çevrilerek Şule Yayınları tarafından yayınlandı. Sekiz kitaptan oluştuğu düşünülen bu eserin ancak sadece dört kitabı günümüze ulaşmıştır. Diatribai adlı eserde de Stoa felsefesinin temel unsurları uzun uzun ele alınmaktadır.
Her iki eser de Nikomedia yani İzmitli Flavius Arrianos tarafından, Epiktetos’un söylemleri dikkate alınarak yazıya geçirilmiştir. Yurdumuzun yetiştirdiği ünlü filozof Epiktetos’un felsefesine ait eserlerinin yayınlanması bu kitaplar ile sınırlı değildir. Epiktetos’un felsefesine dair pek çok çeviri ve yazı son senelerde başka yayınevi, çevirmen ve yazar tarafından da ele alınmıştır. Bunlara örnek olarak;
İnkilap Kitabevi tarafından Özge Özköprülü’nün 2024 yılında İngilizceden çevirerek yayınladığı Epiktetos’un Düşünceler ve Konuşmaları adlı eser, Say Yayınları tarafından Furkan Akdemir’in 2022’lerde yayınlanan İnsan Nasıl Mutlu Olur ve İnsan Nasıl Özgür Olur çevirileri, Aslı Peker’in Destek Yayınları tarafından 2023’de 83. baskısı yayınlanan Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir adlı çevirisi, Lotus Yayın Evi tarafından 2020’de Sibel Eraltan tarafından İngilizceden çevrilerek yayınlanan El Kitabı, Yeni Yüksektepe Yayınları tarafından 2019’da yayınlanan çevirmen Duygu Alkan’ın Epiktetos’dan Altın Deyişler ve Düşünceler kitabı, Gece Kitaplığı tarafından 2021’de Başak Çetin tarafından çevrilerek yayınlanan Epiktetos El Kitabı,Vagon ya da Orbis Yayın tarafından 2019’da yayınlanan Dilek Karagöz’ün Epiktetos ile Söyleşiler adlı kitabı, Sentez Yayıncılık tarafından 2016’da yayınlanan İnsan Felsefesi, Epiktetos ve Marcus Aurelius Örneği adlı kitabı sayılabilir. Bu yayınlar, Epiktetos’un Roma İmparatorluk döneminde öncülüğünü yaptığı Stoa felsefesinin günümüzde de ilgi ile izlendiğinin bir göstergesi olabilir.
Epiktetos, Pamukkale doğumludur. Pamukkale’nin eski adı Heriapolis’tir. Açık kaynakların verdiği bilgilere göre, İonca Kutsal Şehir anlamına gelen Hierapolis, Pamukkale, Denizli yakınlarında bulunmaktadır. Frigler döneminde ana tanrıça Kibele kültünün merkezlerinden biri olarak faaliyet göstermiştir. Bölgede bulunan mağaralar ve kaplıcalar, antik dünyada yeraltı dünyasına açılan bir kapı ve yeraltı tanrıları ile iletişim kurma mekanı olarak görülmekteydi. Heriapolis yerleşiminin, Bergama Kralı II. Eumenes tarafından kurulduğu ve Amazonlar Kraliçesi Hiera'dan dolayı Hierapolis adını aldığı düşünülmektedir. İmparator Neron döneminde depremden zarar gören kent, tipik bir Roma kenti olarak tamamen yenilendi. Zamanın İmparatorları tarafından ayrıcalıklar tanınarak imar edildi, felsefecileri ile ün saldı. Epiktetos, işte böyle bir ortamda köle bir anneden Heriapolis’te doğdu.
Çevirmen Cengiz Çevik’in Enkheiridion adlı kitabın sunuş bölümünde anlattığına göre, Epiktetos, M.S. 50 ila M.S. 130 yılları arasında yaşadı. Roma Cumhuriyeti döneminde, İmparator Nero’nun azatlı kölesinin yanında Roma’da bulundu. Çeşitli antik yazarların anlatılarına göre, Epiktetos, Roma’da fakir bir yaşam sürdü, kapısına kilit bile asmayı gerektirecek eşyası yoktu. Fakirliğinin yanı sıra çelimsiz bir vücudu vardı. Söylentiye göre, acımasız sahibinin zevk için kırdığı bacağı nedeniyle de topal kalmıştı.
Epiktetos, Roma’da dönemin ünlü Stoacı felsefecilerinden Musonius Rufus’tan ders aldı. İmparator Domitianus döneminde, Senato kararıyla diğer filozoflarla birlikte Roma’dan sürüldü. Hellas’ta, Nikopolis’te çalışmalarına devam etti, Roma’dan ve Roma’nın eyaletlerinden gelen öğrencilere ders verdi. Bu öğrenciler arasında, Nikomedia yani İzmitli Flavius da vardı.
Arrianos, Roma’nın Bithynia Eyaletinin soylu ailelerindendi. Epiktetos’un derslerine katıldı ve muhtemelen burada ileride İmparator olacak Hadrianus ile tanışıp arkadaş oldu. Arrianos, soylu geçmişi ve ileri tahsili sayesinde Roma’da önemli görevler aldı, dostu İmparator Hadrianus döneminde Cappadocia Valiliği görevine getirildi. Arrianos, Roma’daki resmi görevlerinin yanı sıra Hellen hayranı İmparator Hadrianus’un istekleri doğrultusunda Büyük İskender’in Hayatı, Karadeniz’de Pontos kıyıları keşif raporu, Doğu’dan gelen barbar kavimlere karşı savaş taktikleri konularında da eserler yazdı. Nikomedialı Arrianos’un yazdıkları bunlarla sınırlı değildi. Arrianos, öğrenciliği sıralarında Epiktetos’un öğretilerini kendisi için kayıt altına aldı. Epiktetos’un Stoacı felsefesine ait söylemleri, Diatribai, Konuşmalar ve Enkheiridion, El Kitabı başlıklarını taşıyan iki eserde kendine göre yazıya geçirdi. Epiktetos, hiç bir yazılı eser bırakmasa da Arrianos sayesinde bu fakir filozofun deyişleri günümüze kadar ulaşmıştı.
Cengiz Çevik’in açıklamalarına göre, Stoa felsefesi genel itibari ile hem ahlak, hem de beden ve ruh, yaşam ve ölüm anlayışı açısından Sokratesçi bir ekoldü. Sokratesçi ekolün kökleri eski zamanların toplum yapısıyla çatışan, fakir bir yaşantıyı temel alan, kinik felsefenin önderlerinden Sinoplu Diogenes ve benzerlerine kadar gitmektedir. Toplumsal yaşamı, kurumları ve yasaları reddeden kinik felsefenin aksine, Stoa felsefesinin ‘erdeme göre yaşam’ görüşü Roma’nın geleneksel değerleri ile de uzlaştı. Sade bir yaşam sürmek, yeri geldiğinde toplum ve devlet için fedakarlık yapmak, cesur olmak, her türlü aşırılıktan kaçmak gibi Stoacı filozoflar tarafından savunulan değerler, Romalı yöneticiler tarafından da benimsendi. Bilgenin elini ateşe sokması, ölümü göze alarak söz verdiği düşmana geri dönmesi, kılıcına abanarak intihar etmek gibi zor erdem örnekleri yerine; adil, yüce gönüllü, alicenap, cömert, çalışkan, enerjik ve genel olarak ahlaklı olmanın yeterli olunacağı savundu.
Epiktetosçu Stoacı bilge, doğayı örnek alarak sade bir yaşam sürer ve çalışır. Cengiz Çevik’e göre Enkheiridion’da sunulan Stoacı bilgelik, toplumun içinde kalıp, çoğunluğun kusur ve yanlışlarından sıyrılarak olabildiğince erdemli olmaya çalışmaktır. Epiktetos’a göre, insan neyin kendisine bağlı olduğunu, neyin kendisine bağlı olmadığının bilincine varıp, doğaya ve kendi doğasına uygun olmayan hiçbir şeyin peşinde koşmayacak, bunun için kendisini harap etmeyecektir.
Roma İmparatoru Marcus Aurelius da Epiktetos’dan etkilenmiş ve felsefe konusunda yazdığı eserlerde Epiktetos’dan alıntılar yapmıştır. Enkheiridion’un Hellenceden Latinceye çevirileri, ancak 1500’lerde yapılmış, kitabın özetleri bilahare çeşitli dillere çevrilerek Avrupa’da yaygın olarak okunmuş ve hatta bazı değişikliklerle manastırların bile temel eserleri arasına girmiştir.
Şimdi kısa bir müzik arası verelim ve Cemal Bilge Kapcak’ın “Epiktetos” adlı parçasını dinleyelim.
Açık Radyo, 95.0, Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programındayız. Pamukkale, Hierapolisli filozof Epiktetos adına Pamukkale’de 2012’de düzenlenen bilimsel toplantı ile programımıza devam ediyoruz.
2 - 3 Kasım 2012 tarihlerinde, Denizli’de, Türkiye Felsefe Kurumu ve Pamukkale Üniversitesi işbirliği ile UNESCO himayesinde ‘Hierapolis/Pamukkale’de Felsefeye Yolculuk’ başlıklı bir bilimsel toplantı düzenlendi. Toplantıda yapılan sunumlar, ‘Heliopolisli Bir Filizof/Epiktetos’ adı altında Haluk Erdem ve Mustafa Günay tarafından yayına hazırlanarak, Türkiye Felsefe Kurumu tarafından 2014’te yayınlandı.
Kitabın sunuş bölümünde verilen bilgilere göre, 2 bin 500 yıl önceki felsefi düşünce, başta Batı kıyı şehirleri olmak üzere Anadolu’da doğdu. Anadolu topraklarında yeşeren felsefe, zaman içinde başka ülkelerde de felsefenin gelişmesine sebep oldu. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde doğmuş, yaşamış ve felsefe yapmış olan nice filozof vardır. Ülkemizde felsefi düşünce geleneğinin geleceği açısından, geçmişe bakmak gerekli ve önemlidir.
Bu düşünceden yola çıkarak, çeşitli Anadolu şehirlerinde yaşamış olan, düşünceleriyle insanlık kültürüne değerli katkılarda bulunan filozofların yeniden hatırlanması, düşüncelerinin tartışılması amacıyla Türk Felsefe Kurumu tarafından bir dizi etkinlik düzenlenmektedir. Bu maksatla ilk olarak Stoa okulu filozoflarından Epiktetos’un doğduğu yer olan Denizli-Hierapolis’te bilimsel bir toplantı düzenlendi.
Epiktetos’un felsefesinden, bölgenin Roma dönemindeki önemine kadar çeşitli bildirilerin sunulduğu toplantının kitabı da Türk Felsefe Kurumu tarafından yayınlandı. Haluk Erdem ve Mustafa Günay’ın kitabın sunuş yazısında belirttiği gibi, ülkemizin geleceği açısından ülkemizin geçmiş tarihine de bakmanın gerekli olduğu her gün daha fazla anlaşılmaktadır. Ümit ederiz ki geçmişe ait bu çalışmalar, artık Anadolu’da gelmiş geçmiş tüm kültürleri, devletleri kapsayacak şekilde tarihin en eski dönemlerine kadar incelenir, tartışılır, örnek alınır, öğretilir ve geleceğimiz için ipuçları çıkartılır.
Denizli’deki bilimsel toplantın sunuş konuşmasını yapan Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. İonna Kuçuradi’nin açılış konuşmasında değindiği gibi, bu topraklarda Urartu, Hitit, Frigya, Lidya, Troia, İonya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları yeşermiş ve birbirini etkilemiştir. Bu uygarlıkların birbiri ile etkisi, yalnız sanat alanında, mimaride, şehircilikte görülmez; bu etki günlük yaşama kadar uzanmaktadır - bu dokuz, on uygarlığın yeşerdiği bu topraklar, aynı zamanda felsefenin de kaynağını bulduğu topraklardır.
Sayın Prof. Kuçuradi’nin yukarıda söylediklerine de katılmamak mümkün değildir. Ancak nedense, bizim yeterince değer verip sahip çıkmadığımız, hatta mevcudiyetinden bile pek haberimiz olmayan bu zengin kültür birikimine Batı uygarlıkları sahip çıkmış ve bunların kaynağını hakketmediği halde Hellas’a mal ederek, hâlâ ülkemizdeki kültür mirasını da Hellas’ın uzantısı olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu maksatlı yaklaşımı değiştirmek, ancak bizim kendi ülkemizin geçmişine sahip çıkmamızla mümkün olacaktır. Umarız Türkiye Felsefe Kurumu’nun çabaları, üniversitelerimizin felsefe bölümleri başta olmak üzere tüm akademik dallarda ve ülkemizdeki tüm eğitim kurumlarında da yerini bulur, bu anlayışın değiştirilmesi için el birliği ile adımlar atılır.
Pamukkale Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Celal Şimşek de etkinlikteki sunumunda, Hierapolis’in de yer aldığı Kykos yani Çürüksu Ovası’ndaki diğer antik yerleşimlerden bahsederken, bölgede Epiktetos’un yanı sıra Antipater, Zenon, Polemon, Antokhos ve Theiodos gibi ünlü filozofların da yaşadığından bahsetmektedir.
Celal Şimşek’in bildirisinde, Antipater’in, İmparator Severus’un oğlunun geleceğin İmparatoru Cracalla’nın eğitimi için görevlendirildiğinden, Antipater’in İmparator adına Anadolu ile ilgili yazışmaları yaptığından ve bu sayede Hierapolis’e çeşitli imtiyazlar sağlanarak gelişmesini sağlandığından bahsetmektedir. Bölgenin ünlü filozoflarından Polemon da Hellen hayranı İmparator Hadrianus’un beğenisi kazanmıştır. Celal Şimşek’in belirttiğine göre, Polemon ve Antipater gibi Heirapolis yöresinden yetişen önemli isimler, imparatorluk politikasını yönlendiren seçkin kişilerdir.
Günümüzde yıkıntı, harabe olarak gördüğümüz antik kentler, aslında bizlere binlerce yıl öncesinden gelen ve içimizde yaşayan sanat, kültür, inanç ve geleneklerden oluşan bir bütünü anlatır. Antik çağların ticaret ve bilimi, spor ve sanatı, oyun yeri tiyatrosu, pazar yeri agorası, müzik merkezi odeonu, meclis binası bouleterionu, tarımı, heykeli, kabartma süslemeleri günümüze kadar gelmekle kalmamış; aile yaşamı, inançları, umutları, hayalleri, sevinçleri, beklentileriyle günümüze kadar ulaşan uygarlığın izlerini taşımıştır.
Umarız, Celal Şimşek gibi araştırmacılarımızın bu sözleri, bizlerin de bu kalıntıların bizim geçmişimize ait eserler olarak bırakmamıza vesile olur. Türk Felsefe Kurumu’nun Anadolu’da Felsefeye Yolculuk etkinliklerinin ikincisi, Sinop Üniversitesi’nin katkılarıyla, Nisan 2013’te Sinop’ta, Sinoplu Filozof Diogenes’in anısına; üçüncüsü, Adnan Menderes Üniversitesi’nin katkılarıyla Kasım 2013’te Aydın’da, Miletli Filozoflar Thales, Anaksimandros ve Anaksimines anısına; dördüncüsü, 2018’de Urla’da Urlalı filozof Anaksagoras anısına UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun katkılarıyla düzenlendi ve tüm bildiriler Türk Felsefe Kurumu tarafından yayınlandı.
Umarız, programımızda da amaçladığımız gibi, bu çabalar sonuç verir ve ülkemizin tarihini oluşturan tüm medeniyetleri benimseyecek bir anlayış zaman içinde tüm eğitim kurumlarımızda da egemen olur. İmparatorlara ilham veren, doğa ile uyumlu, aşırıya kaçmayan bir yaşamdan bahseden, yurdumuzun yetiştirdiği filozoflardan Epiktetos’un eserlerini, okuyucularımıza ve ülkemizin idarecileri, şirketlerimizin yöneticileri ve bilhassa ailelerimizin reislerine tavsiye ederiz.
Önümüzdeki hafta programımıza çoğu Anadolu’da yetişmiş felsefeciler ya da Anadolu’da yetişip diğer ülkelere göç edip fikirlerini Batı’ya yaymış olan felsefecilerin toplu olarak tanıtıldığı Diogenes Laertios’un Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri adlı eserde buluşmak üzere hoşça kalın derken, yayın ekibimiz adına iyi bayramlar dileriz.