Çift dilli yazıtlar: Karatepe Yazıtları

-
Aa
+
a
a
a

Haluk Mimaroğlu, Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler'de Karatepe’de bulunan Azatiwataya Kalesi’nin kitabesini ve Batı Anadolu’da kullanılan Frigya alfabesini tanıtıyor.

""
Çift dilli yazıtlar: Karatepe Yazıtları
 

Çift dilli yazıtlar: Karatepe Yazıtları

podcast servisi: iTunes / RSS

Ben, Haluk Mimaroğlu. Bu hafta sizlere Adana yakınlarında, Karatepe’de bulunan Azatiwataya Kalesi’nin kitabesini ve Batı Anadolu’da kullanılan Frigya alfabesini tanıtacağım.

Karatepe Kalesi

Karatepe, antik Kilikya bölgesinde, Adana’nın kuzeyinde, Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde bulunmaktadır. Kilikya, Çukurova bölgesinin antik adıdır. Çukurova, Toros Dağları’nın eteğinde, Seyhan ve Ceyhan Nehirlerinin suladığı verimli bir ovadır. Doğusunda Amanos Dağları vardır. Amanos Dağları’nda yetişen sedir ağaçlarının Mısır tapınaklarının yapımında kullanıldığı bilinmektedir.

Kilikya’nın Akdeniz’de Mısırlılarla olduğu kadar, İç Anadolu’da Hititlilerle, Yakın Doğu’da ide Asurlarla ticari ve kültürel ilişkileri vardır. Bölgede, Anadolu’da Hitit hakimiyetinin yok olmasından sonra ortaya çıkan Geç Hitit Krallıklarından biri yer alır. Kilikya’da kurulan Geç Hitit Krallığı, Adanawa Krallığı olarak bilinir. Adana’nın adı da buradan gelmektedir. Hitit, Asur ve Mısır yazıtlarında da Adana'nın adı geçmektedir.

Karatepe Kalesi, Adanawa Krallığı’nın bir kale yerleşimidir. M.Ö. 700’lerde yapıldığı düşünülmektedir. Kale, bölgenin kuzeyini sınırlayan Toros Dağları’nın eteğinde, Ceyhan Nehri’nin kıyısında, İç Anadolu ile bağlantıyı sağlayan Kervan Yolu’nun geçtiği bir yerdedir. Karşı kıyısında da Domuz Tepe olarak bilinen benzer bir kale vardır. Kalelerin Anadolu’ya açılan yolun kontrolü için kurulduğu düşünülmektedir.

Aslantaş Barajı yapılmadan önce Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi

Karatepe yerleşimi, bir köy öğretmeninin girişimleri sayesinde, bölgede araştırma yapan İstanbul Üniversitesi (İÜ) profesörlerinden dil bilimci Helmuth Bossert ve asistanı Halet Çambel tarafından 1946’da tespit edilmiştir. Ertesi sene Helmuth Bossert başkanlığında başlanan kazılara, 1951’den itibaren Halet Çambel devam etmiştir. Bulunan eserler Halet Çambel’in çabaları ile müzeye taşınmadan, yerinde bırakılarak Açık Hava Müzesi’nde koruma altına alınmıştır. 1958'de kaleyi çevreleyen alan, Milli Park ilan edilerek kalenin doğal çevresi ile beraber korunması sağlanmıştır. 1970'li yıllarda, Ceyhan Nehri üzerine kurulması düşünülen Aslantaş Barajı, Halet Çambel önderliğinde, yoğun çabalar sonunda seviyesi düşürülerek kale sular altında kalmaktan kurtulmuştur. Helmuth Bossert ve Halet Çambel’in hayat hikayeleri de kalenin bulunması ve korunması hikayesi kadar ilginçtir.

Helmuth Bossert

Arkeolog, dil bilimci Helmuth Bossert, kendi çabalarıyla Mısır hiyerogliflerini öğrenip, 1930’larda Girit ve Hitit hiyeroglifleri üzerine çalışmalara başlamıştır ve kısa sürede Hitit hiyerogliflerinde de uzmanlaşmıştır. Alman arkeolog Kurt Bittel'in başkanlığında yürütülen Boğazköy’deki Hitit kazılarına katılmak üzere 1933’te Türkiye'ye gelmiştir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip'in önerisi üzerine İÜ Edebiyat Fakültesi'nde Eski Anadolu Dilleri üzerine ders vermeye başlamıştır. Türk vatandaşlığına geçen Bossert, Hürmüz Hanım ile evlenmiştir. 1946’da Halet Çambel ile birlikte Karatepe ile ilgilenmeye başlamıştır ve kısa sürede Karatepe kitabelerinin önemini anlamıştır.

Helmuth Bossert ve Halet Çambel, Karatepe kazılarında

Hiyeroglif ve harfler kullanılarak yazılan yazıların iki dilli olduğunu tespit eden Helmuth Bossert, Fenike harfleri ile yazılan Fenike dilindeki yazılardan yola çıkarak çok az bilinen Luwi hiyeroglif yazısını çözmüştür. Anadolu’da yazının gelişmesi ile ilgili yayınlar yapmaya başlayan Bossert’in yayınları, Anadolu’daki Yunan kültürü tezini derinden sarsmıştır. 1951’de sebebi pek belli olmayan nedenlerde kazılardan ayrılan Bossert, 10 yıl sonra bir kazada hayatını kaybetmiştir. Bu gelişmeler çeşitli söylentilere yol açmıştır.

Halet Çambel

Karatepe kazılarının başkanlığını devralan Halet Çambel’in yaşamı da en az Helmuth Bossert’in yaşamı kadar ilginçtir. Halet Çambel, Berlin doğumludur. Babası Almanya’da askeri ataşelik yapan Hasan Cemil Bey’dir; annesi ise dönemin Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa’nın kızıdır. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde okurken eskrim sporu ve sanat tarihi ile ilgilenmeye başlamıştır.

Fransız hükumetinden aldığı bursla, Paris Sorbonne Üniversitesi'nde arkeoloji okuyan Çambel, 1936 Yaz Olimpiyatları’nda eskrim dalında Türkiye'yi temsil etmiştir. Suat Aşeni ile birlikte Olimpiyatlar’a katılan ilk Türk kadın sporcu olmuştur. Arnavutköy’deki aile yadigarı yalısı, Halet Çambel ve eşi Nail Çakırhan adına Arkeoloji ve Mimarlık Araştırma Merkezi olarak kullanılmak üzere Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışlanmıştır. 1939’da İÜ Edebiyat Fakültesi'nde Helmuth Bossert’in asistanı olan Halet Çambel, 1946’da tanıştığı Karatepe ile hayatı boyunca ilgilenmiştir.

1947’de Helmuth Bossert başkanlığında Karatepe’de başlayan kazılarda, kısa sürede surlarla çevrili yerleşimin biri kuzeye, diğeri güneye bakan iki anıtsal giriş ve kule yapıları tespit edildi. Duvarların alt sıralarına döşenen kalın taş levhalarda görülen kabartma resimler, çizimler ve yazıların önemi hemen anlaşıldı. Dil bilimci ve Hitit hiyeroglif yazılarında uzmanlaşan Bossert, bu taş levhalardaki yazıların iki dilde, Fenike harfleri ve Luwi hiyeroglifleri ile yazıldığını tespit etti. Böylece Anadolu’da Luwi dilinin Anadolu’ya has hiyeroglif şekillerde yazıldığı ve Fenike dili ve harflerinin de Anadolu’da yaygın olarak kullanıldığı ortaya çıkmış oldu.

Karatepe kabartma ve yazıtları / Fotoğraf: Nezih Başgelen

Bu çalışmalardan yola çıkarak dönemin tarihine, buluntulara ve yazıtlara topluca değinen ilk Türkçe kitap, 2021’de Faris Demir tarafından Karatepe Azatiwayata adı altında Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlandı. Faris Demir’in tabiri ile ‘bu durum Yunan hayranı batılı tarihçileri ziyadesiyle üzmüştü’. Yunanlılar, umut ışığı olarak Kilikya bölgesindeki Luwice ve Fenikece yazıtlarına girmiş olabileceklerini düşündükleri Grekçe kelimeleri aramaya ve benzerlikler kurmaya çalıştılar. Ancak, yine Faris Demir’in kitabında belirttiği gibi, bu teorinin mümkün olamayacağı, Prof. Ahmet Ünal ve arkeolog Fahri Işık gibi bazı araştırmacılar tarafından ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Umarım diğer dil bilimci ve tarihçilerimiz de yazının Anadolu’daki gelişimini daha derinlemesine inceleyen yayınlara hız verirler ve Anadolu kültürlerini ablukaya alan Yunan hayranı Batı anlayışından kurtulmamıza yardımcı olurlar.

Faris Demir’in kitabında anlattıklarına göre Karatepe yazıtları günümüze kadar ulaşabilmiş en uzun iki dilli metinlerdir. Helmuth Bossert ve onu izleyen diğer araştırmacılar Anadolu / Luwi hiyeroglif yazısının çözülmesini sağlamıştır.

Karatepe kabartma ve yazıtları / Fotoğraf: Nezih Başgelen

Yazıtlar Adanawa Kralı Awariku’nun yardımcısı Azatiwata tarafından M.Ö. 700’lerde yazılmıştır. Karatepe yazıtlarında ülkenin sınırlarında güçlü kalelerin kurulduğu belirtilmektedir. Muhtemelen yaşlı olan Azatiwata, kralın çocuklarını tahta oturtup, vekalet dönemi sona erince ülkenin öbür ucunda bir yere yerleşmiş ve adını sonsuza dek taşıyacak bu kaleyi yaptırmıştır. Kaleyi süsleyen heykeller, yazılı ve kabartma resimli taş levhalar bölgedeki Hitit, Asur ve Mısır etkisini gözler önüne sermektedir. Kapı ve odaların girişindeki aslan heykelleri ülkesini görünür düşmanlardan koruyan kralı temsil etmektedir. Sfenks görünümlü heykeller de ülkeyi ruhani kötülüklerden korumaktadır. Kabartmalarda Luwi tanrılarının yanı sıra, antik Mısır tanrılarına da yer verilmiştir. Yakın Doğu’nun vazgeçilmez konusu Gılgamış hikâyesinden sahneler, kutsal ağaçtan beslenen keçiler, kuş başlı adamlar, boğa adamlar da kabartmalarda yer alır. Ziyafetler, çalgıcılar, dansçılar, tanrılara adanan kurbanlar, savaşçılar, av sahneleri de günlük yaşamdan sahneler sunar. Yazıtlarda kullanılan hiyeroglif resimler, hem görsel olarak, hem anlam olarak, hem de Luwi dilinin çözülmesini sağlaması bakımından kalenin en önemli yazılı eseridir.

Faris Demir’in söylediğine göre, Karatepe metninin ilk bölümünde Azatiwata, güneş tanrısının adamı ve Tarhunza’nın hizmetkarı olduğunu, kendisini Adanawa kentinin anası ve babası yaptığını, bu tanrının yardımı ile tahıl ambarlarını doldurduğunu ve ordusunu geliştirdiğini belirtmektedir. Metnin orta bölümünde, kalenin Tarhunza ve Runza tarafından yapılması istendiği ve bu iki tanrının yardımıyla yapıldığı, kaleye Azatiwataya adının verildiği ve Tarhunza heykelinin yerleştirildiği anlatılmıştır. Bu tanrılara adaklar sunulması emredilmiş, karşılığında ise tanrıdan uzun ömür, sağlık, bolluk, zenginlik, zafer ve başarı dilenmiştir. Aynı zamanda kalenin tahıl tanrısının ve şarap tanrısının evi olması istenmiştir. Metnin son bölümünde krallığına ve kaleye göz dikenler lanetlenmiş, bunun için Tarhunza, Güneş Tanrısı Ea, dünyanın yaratıcısı El ve bütün tanrılardan yardım istenmiştir.



Kitapta yüzlerce Luwi hiyeroglifleri ve kelimeleri, Fenike harfleri ve kısa sözlüğü ile birlikte transkripsiyonları ve Türkçe çevirileri de yer almaktadır. Anadolu’nun eski yazıları ve dilleri ile ilgilenen dinleyicilerimiz için kapsamlı bir kitaptır. Karatepe Azatiwataya Kitabesi’nde yazılanları, bir de BBC’de yaptığı radyo programları ile bana ilham veren ve bu çalışmalarda bana yardımcı olan kızım Gülnar’ın sesinden dinleyelim;

Ben Azatiwata’yım. Adanawa kralı Awariku’nun adamıyım. Güneş tanrısının ve Fırtına tanrısı Tarhunza’nın hizmetkarıyım. Fırtına tanrısı Tarhunza, beni Adanawa kentinin anası ve babası yaptı. Ben Adanawa kentini geliştirdim, Adanawa ülkesini hem batıya hem de doğuya doğru genişlettim.

Benim günlerimde Adanawa kentinde refah, bolluk, ve zenginlik vardı. Tahıl ambarlarını doldurdum, atlara at kattım, orduya ordu, kalkana kalkan kattım. Her şeyi Tarhunza ve diğer tanrıların yardımıyla yaptım. Kibirlilerin kibirlerini kırdım. Ülkedeki tüm kötüleri ülke dışına attım. Efendim Kral’ın evine yararlı oldum, efendim Kral’ın ailesi için her şeyi yaptım. Onların babalarının tahtına oturmasını sağladım. Bütün krallar da adaletim, bilgeliğim ve iyiliğimden dolayı beni babaları olarak kabul ettiler. Kötü kişilerin, soyguncuların olduğu bütün sınırlarımda sağlam kaleler kurdum.

Ve ben, Azatiwata, hepsini ayağımın altına aldım. Adanawa barış içinde yaşasın diye, yeni kaleler kurdum ve batıdaki güçlü kaleleri fethettim. Oraya Adanawalıları yerleştirdim. Adanawa sınırlarını hem batıya hem de doğuya doğru genişlettim. Erkeklerin bile ıssız yollarda yürümeye korktukları yerleri genişlettim. Benim günlerimde kadınlar bile rahatça buralarda gezinmektedir. Benim günlerimde bolluk, zenginlik ve refah vardı. Adanawa şehri ve Adanawa ülkesi huzur içinde yaşıyordu. Ben bu kaleyi kurdum ve ona Azatiwataya adını verdim. Tanrılar Tarhunza ve Runtiya benden bu kaleyi yapmamı istedi. Tarhunza’nın yardımıyla bu kaleyi inşa ettim.

Tarhunza’nın heykelini yerleştirdim. Bütün nehir ülkeleri Tarhunza’ya yılda bir öküz, hasat zamanı bir koyun ve bağ bozumunda bir koyun adayacaklar. Tarhunza da Azatiwata’ya sağlık ve yaşam versin. Azatiwata’yı bütün kralların üstüne yükseltsin. Yüce Tarhunza ve bu kalenin tanrıları, Azatiwata’ya uzun günler, pek çok seneler ve bol zenginlik versin. Azatiwata’yı diğer bütün krallara karşı muzaffer eylesin. Böylece bu kale Tahıl tanrısı ve Şarap tanrısının evi olsun, böylelikle bu ülkede yaşayanlar

koyunlara, sığırlara, yiyecek ve şaraba sahip olsun. Bize bolluk yaratsınlar ve büyük başarılar sağlasınlar. Tarhunza ve tanrıların yardımıyla Azatiwata’ya ve Muksas’ın evine bolluk versinler. Ve eğer, krallardan biri bir gün ‘Azatiwata’nın adını bu kapıdan sileceğim ve kendi adımı kazıtacağım’ derse veya Azatiwata’nın yaptırdığı bu kapıları ‘Bu kapılar benim olacak ve üzerlerine kendi adımı yazacağım’ diyerek kapatırsa, göklerin tanrısı Tarhunza, Güneş tanrısı Ea ve bütün tanrılar o krallığı, o kralı ve o adamı yok etsin! Gelecekte, Azatiwata’nın adı Güneş’in ve Ay’ın adı gibi ilelebet yaşamaya devam etsin!

Karatepe Aslantaş güney kapısında yer alan Luvice yazıt

Kitabede adı geçen Tarhunza, Hititlerin, Luwilerin Fırtına tanrısıdır. Bölgede tarımın hava durumuna bağlantısı nedeniyle baş tanrı olarak, dünyanın yaratıcısı El’in yerini almıştır. Fenike dilindeki metinlerde tanrının adı Baal olarak geçmektedir. Awariku, Adanawa Kralı’nın adıdır. Adanawa, Adana ilimizin antik adıdır. Azatiwata, Adanawa Kralı’nın ölümünden sonra kralın genç yaştaki çocuklarının yerine ülkeyi yöneten ve çocukların tahta oturmasını sağlayan yüksek bir görevlidir.

Metinde kullanılan hiyeroglif yazısı Anadolu’nun bir çok yerinde kullanılan Anadolu’ya özgün bir yazı çeşididir. Luwi hiyeroglif yazısı, Hititlerin kullandığı Sümer çivi yazısının yanı sıra kullanılmıştır. Hititlerde Hititçenin yanı sıra Luwi dili de yaygın olarak kullanılmış ve çivi yazısı ile Luwi dilinde yazılmış tabletlere de rastlanmıştır. Hitit İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra, çivi yazısı kullanımından vazgeçilerek Anadolu’nun bütün bölgelerinde sessiz Fenike harflerinden yola çıkılarak sesli harfleri de içeren yeni bir alfabe kullanılmaya başlanmıştır.

Karatepe Aslantaş güney kapısında yer alan Fenikece yazıt

Kilikya’da, Karya’da, Likya’da, İonya’da, Lidya’da ve Frigya’da kullanılan alfabelerde benzer harfler olduğu kadar bir birinden farklı kullanılan harfler de bulunmaktaydı. Anadolu’da bilhassa Frigya’da kullanılan harflerin Yunanca’dan önce kullanılmaya başlandığını belgeleyen çalışmalar da vardır. Bunlara örnek olarak Bartomeu Obrador-Cursach’ın The Phrygian Language adlı eseri ve Barcelona Üniversitesi Klasik Dil Bilimleri Bölümü’ne sunduğu Lexicon of the Phrygian Inscriptions adlı doktora tezi gösterilebilir.

Mary Bacharova’nın Hititlerden Homeros’a, Destanların Anadolu Kökeni adlı eserinde Yakın Doğu destan geleneğinin Anadolu’dan kara yolu ile dünyaya yayıldığı tezi savunulur. Benzer bir şekilde bu yayınlar da, yazının Akdeniz’den dünyaya deniz yolu ile değil Anadolu üzerinden kara yolu ile yayıldığı tezini adeta dil bilimcilerin dikkatine sunmaktadır. Umarım buna benzer çalışmalar bizim dilbilimciler, tarihçiler ve arkeologlar tarafından da yayınlanır ve Anadolu kültürlerinin gerçek değerleri daha iyi anlaşılır.

Açık Radyo 57. yayın döneminde sunmakta olduğumuz Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programımızın birinci bölümünün sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu dönemde M.Ö. 800’lerden itibaren Anadolu’da yazılan eserleri tanıtmaya çalıştık. Umarım bu eserler Anadolu’yu tanımamıza ve tanıtmamıza yardımcı olmuştur. Önümüzdeki 58. dönemde programımızın ikinci bölümüne kaldığımız yerden devam etmek üzere ben Haluk Mimaroğlu, arkadaşım Levent Başaran ve kızım Gülnar Mimaroğlu adına dinleyicilerimize hoşça kalın dileklerimizi iletirim.

Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programında adı geçen eserler:
 

  • Karatepe Azatiwataya, Faris Demir, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2022
     
  • Lexicon of the Phrygian Inscriptions, Bartomeu Obrador Cursach, Barcelona Üniversitesi Filoloji Fakültesi doktora tezi, 2018
     
  • The Phrygian Language, Bartomeu Obrador-Cursach, Brill, 2020
     
  • From Hittite to Homer, Mary R. Bachvarova, Cambridge Üniversitesi Yayınları, 2016