Nereden çıktı bu iklim aktivistleri?

İklimAcil!
-
Aa
+
a
a
a

Yokoluş İsyanı'ndan iklim aktivisti Elif Ünal, 2005'ten itibaren ivme kazanan Türkiye'deki iklim hareketlerinin serüvenini yazdı.
 

Fotoğraf: vox.com

(Bianet)

Gördünüz mü, küçük yaşta çocukların da aklını karıştırmışlar? Çocuklar okula gitmek yerine greve çıkıyormuş. Hep yurtdışından öğreniyorlar, Amerika’nın kuklası çoğu. Bir de Türkiye’yi şikâyet ediyorlarmış Birleşmiş Milletlere! Ne günlere kaldık…

İklim hareketlerinin Türkiye’de yeniden yükselmesiyle birlikte bu ve bunun gibi eleştiriler özellikle sosyal medyada daha da artmaya başladı. Hal böyle olunca ben de cevaplamak istedim: Sahi nereden çıktı bu iklim aktivistleri?

Küresel soruna küresel çözüm

Türkiye’deki iklim hareketinin küreseldeki hareketlerle bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ne zaman ki yurt dışında bir hareketlenme olsa Türkiye’de de bunun bir yansıması oluyor. Bunun dışında bilim insanları tarafından yayınlanan raporlar, aşırı hava olayları gibi iklim krizinin gözle görülür etkileri, uluslararası anlaşmalar ve zirveler iklim hareketlerini tetikleyici bir etki yapıyor. Ülkenin o andaki siyasi atmosferi de elbette hareketin yükselmesine veya sönmesine sebep olabiliyor.

İlk hareketlenmeler

Türkiye ekoloji mücadelesinin oldukça eski olduğu bir ülke. Özellikle 1990lı yıllarla gelen ekonomik büyüme sevdası sonucunda yapılan termik santraller, maden ocakları, taş ocakları, HES’ler, nükleer santraller bu mücadelelerin temelini oluşturuyor. Her ne kadar termik santraller iklim krizinin başlıca sebeplerinden de olsa buradaki protestolarda iklim krizi bir gerekçe olarak yer almıyor. Bu durumun ilk defa kırıldığı eylem ise Greenpeace üyeleri tarafından 2005 yılında yapıldı. Çanakkale’de bulunan Çan Termik Santrali’nin soğutma kulesine tırmanan aktivistler santralin küresel ısınmaya katkısı sebebiyle protesto etti

Dönüm noktası 2005 yılı

2005 yılı aynı zamanda iklim krizine karşı sokak hareketlerinin başladığı yıl. Çünkü yılın başında 1997’de imzaya sunulan Kyoto Sözleşmesi yürürlüğe girdi. ABD ve Avustralya’nın anlaşmaya taraf olmaması ise büyük tepkilere yol açtı. 3 Aralık’ta Açık Radyo ve Küresel Barış ve Adalet Koalisyonunun çabalarıyla gerçekleşen “Küresel Isınmaya Karşı Küresel Eylem’’ gününde Türkiye’de de binlerce kişi ilk defa iklim krizi konusunda kitlesel olarak sokağa çıktı. bianet de bu dönüm noktası eylemi “Küresel Isınmayı Fark Edenler Üç Bin Kişiydi” başlığı ile servis etmiş.

Takip eden yıllarda Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamaması üzerine birçok imza kampanyası, etkinlik ve sokak protestosu gerçekleşti. 2007 yılında bu doğrultuda İklim Değişikliği Küresel Eylem Günü, Başka bir Enerji Mümkün ve Durdurabiliriz isimleri altında kitlesel mitingler düzenlendi. Tanıdık geldi değil mi? Şu anda Paris Anlaşması için yapılan talepler o zaman da Kyoto için yapılıyordu, çok bir şey değişmemiş gibi duruyor.

2007 yılında Kyoto Protokolü için yapılan eylemlerden kareler...

Kyoto Protokolü nedir?

Kyoto Protokolü, sera etkisi yaratan karbon emisyonlarını kısmak üzere sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen uluslararası bir anlaşma Protokol ile gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyon hedeflerine ulaşabilmek için, diğer ülke veya şirketlerin salınım haklarını satın alabilmesinin önü açıldı. 1997'de hazırlanan protokol Rusya'nın da taraf olmasıyla 2005 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye ise 2009 yılında taraf oldu.

Ekonomik kriz iklim krizinin önüne geçiyor

Ne yazık ki iklim hareketinde 2005’te başlayan bu ivmelenme 2008 ekonomik kriziyle birlikte bir duraklamaya girdi. Türkiye’deki hareket de bundan etkileniyor ve hareketin tekrar hız kazanması 2009 yılında Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nü meclisten geçirmesiyle birlikte oldu.  Bu olumlu atmosfer ile Küresel Eylem Grubu ismi altında toplanan çevreciler birçok yürüyüş ve etkinlik organize edildi.

10.10.10 tarihli iklim mitingi

Geziyle gelen yükseliş OHAL ile sönüyor

Tarihler 2010 yılında 10. ayın 10. gününü gösterdiğinde ise 350 hareketi ve Küresel Eylem Grubu birlikte Taksim’de üç bin kişinin katıldığı bir miting düzenlendi. 188 ülkenin dahil olduğu eylem dünyada gerçekleşen en büyük iklim krizi karşıtı eylem olarak tarihe geçti. Eylemler İzmir, Ankara, Yalova, Bodrum ve Adana’da da gerçekleşti.

New York’ta yapılacak iklim zirvesi öncesi çevreciler Küresel Eylem Grubu’nun çağrısıyla bu sefer de 20 Eylül 2014 tarihinde “Halkların İklim Yürüyüşü” adı altında bir araya geldi. Bu seferki talep ise iklim adaleti. 

Gezi Parkı protestolarının sonrasında sokak hareketlerinde yaşanan ivmeyle sıklaşan iklim krizi karşıtı eylemler 2015 yılından itibaren gündemdeki savaşlar ile duraksamaya girdi. 2016 yılı darbe girişimi ve sonrasında iki yıllık OHAL süreciyle birlikte sokaklar sessizleşti.

Söz çocuklar ve gençlerde

Hareketin tekrar canlanması Ağustos 2018 tarihinde 15 yaşındaki İsveçli Greta Thunberg’in iklim krizine karşı her Cuma Parlamento önünde iklim için okul grevine çıkmaya başlamasıyla oldu. Greta’nın greviyle birlikte ilk defa küresel bir hareketin aktörleri henüz oy kullanamayan, bugünkü ekolojik yıkımda payı olmamasına rağmen sonuçlarından en çok etkilenecek çocuklar ve gençler oldu. Dünyanın dört bir yanındaki öğrenciler Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) hareketi altında iklim için okul grevine çıkmaya başladı.

Türkiye’deki grevler ise o zamanlar 11 yaşında olan Atlas Sarrafoğlu’nun 15 Mart küresel iklim grevinde Bebek Parkında yapacağı greve çağrısıyla başladı. Küreseldeki hareketten farklı olarak bu grevin katılımcıları çoğunlukla ortaokul öğrencilerinden oluşuyordu. Bebek Parkı’na gelen öğrenciler Türkiye’de de uzun soluklu bir hareketin başlangıcını yaptılar. 

24 Mayısta gerçekleşen ikinci küresel iklim grevinde sayılar katlanarak arttı. Bu kez grevlere liseliler de dahil oldu. 118 ülkeden 1.5 milyon öğrencinin çıktığı grev Türkiye’de dokuz şehirde 15 ilçede gerçekleşti.

Ya sıfır karbon gelecek ya sıfır gelecek

20 Eylül ve 27 Eylül tarihlerinde gerçekleşen sonuncu küresel iklim grevinde ise öğrenciler yetişkinleri de iklim için harekete geçmeye çağırdı. Ya sıfır karbon gelecek ya sıfır gelecek sloganı altında bir araya gelen ekoloji örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve hareketler Sıfır Gelecek kampanyasının arkasında greve destek vereceklerini açıkladı.  

23 Eylül’deki Birleşmiş Milletler İklim Zirvesine dikkat çekmek için yapılan grevde, Türkiye’de 20 farklı şehirde 10 bin kişi sokaklara çıktı, 40 bin kişi ise okullarda grev yaptı. Dünyada 7.6 milyon kişinin katıldığı grev hem Türkiye’de hem de dünyada bugüne kadar gerçekleşmiş en büyük iklim krizi eylemi oldu.

72 ülke yokoluş isyanında

İklim hareketlerinden bahsedip de kendimin de içinde bulunduğu Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) hareketinden bahsetmemek olmaz. Yokoluş İsyanı Greta Thunberg ile neredeyse aynı zamanlarda Birleşik Krallık’ta ortaya çıktı. Şu anda ise 72 ülkede faaliyet gösteriyor.

İklim acil durumu ilan edilmesi, karbon emisyonlarının sıfırlanması ve yurttaş meclisi talepleriyle yola çıkan hareket barışçıl sivil itaatsizlik yöntemini kullanıyor. Türkiye’de de 2018 Kasım ayından itibaren faaliyet gösteren Yokoluş İsyanı iklim krizine dikkat çekmek için performatif eylemler yapıyor. 

Nice iklim aktivistlerine

Şu andaki iklim hareketleri her ne kadar kullandığı yöntemler ve ön plandaki aktörleri konusunda önceki hareketliliklerden ayrılsa da 2005’te ortaya çıkan hareketten bağımsız düşünülemez. Sonuçta bilim insanları uzun süredir dünyanın kötü gidişatı hakkında uyarılarda bulunuyor ve bunu değiştirmek isteyen insanlar da seslerini duyurmak istiyor.

Gerek Kyoto Protokolü olsun, gerekse Paris Anlaşması olsun hükümetler arasında uygulamaya konulan- çoğu zaman da konulmayan- düzenlemeler ise bu uyarıların yeteri kadar ciddiye alınmadığını gösteriyor. Zamanımız gittikçe daralıyor. Hal böyleyken önümüzdeki günlerde sokaklarda daha da çok iklim aktivisti göreceğe benziyoruz. 

Paris İklim Anlaşması

Tarihin en büyük katılımlı ortak metni olan Paris İklim Anlaşması, sera gazı emisyonunu 2030'a kadar 56 milyar ton düşürmeyi ve bu sayede küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmayı hedefliyor.

2015 yılında Paris'te gerçekleşen COP21 (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı) sırasında sunulan anlaşma, 2016'da yürürlüğe girdi.