Ne var ki, biz gene tutturduğumuz yolda gidip geliyoruz. Her sabah kalkıyor, bir gün önce ne yaptıysak tastamam onu yapıp duruyoruz.
Bill McKibben
İşler böyle gelmiş böyle gider anlayışı, işte asıl işimizi bitiren şey.
Kendisini birdenbire muazzam bir fiziksel krizin içinde bulan bir gezegende yaşıyoruz. O kadar çok kömür, gaz ve petrol yakıyoruz ki dünyamızın atmosferi hızla değişiyor ve bu atmosfer değişikliği rekor sıcaklıklar yaratıyor. Temmuz, şimdiye kadar ölçmüş olduğumuz en sıcak ay oldu. Bilimcilerin güvenilir öngörüleri son bir milyar yılın en büyük yokoluş olayının eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. İnsanlar muazzam sayılarda ölüyor, yersiz yurtsuz kalıyor; milyonlarcası da, başka çareleri kalmadığından, yollara düşmüş durumda.
Ne var ki, biz gene tutturduğumuz yolda gidip geliyoruz. Her sabah kalkıyor, bir gün önce ne yaptıysak tastamam onu yapıp duruyoruz. Durum bundan daha önceki varoluş krizine girildiğindeki gibi değil: o krizde Amerikalılar faşizme karşı koymak için Orduya yazılıp Atlas okyanusunu aşmışlar, ülke topraklarında kalanlar da yeni işlere girmiş, gündelik hayatlarını değiştirmişlerdi.
İşte iklim hareketinin yeni bir taktikle ortaya çıkması bu yüzden çok iyi haber. İlk olarak geçen Ağustos’ta İsveçli Greta Thunberg’in öncülüğünde uygulamaya konan bu taktik, böyle gelmiş böyle gider anlayışını yıkmayı içeriyor. Bu iş tabii ki okullarda başladı: Aylar içinde dünyanın dört bir yanında milyonlarca genç, derslerini asıp bazen günler boyu süren okul grevlerine gitti. Doğrusunu isterseniz mantıkları kusursuzdu: Gezegenin kurumları, üzerinde yaşayabileceğimiz bir dünya için herhangi bir hazırlık yapma zahmetine katlanmıyor idiyse o zaman biz niye kendimizi hazırlamak için yıllarımızı harcamak zorundaymışız ki? Toplum sözleşmesini siz yırtıp atıyorsanız, biz niye kendimizi o sözleşmeyle bağlı sayacakmışız ki?
Ve işte şimdi bu gençler biz geri kalanları da kendilerine katılmaya çağırıyor. Bu gençler Mayıs’taki son büyük okul grevinden sonra, bir dahaki greve bizim de katılmamızı istediler. Tarih, 20 Eylül. Yer, kesinlikle her yer. Güney Afrika’da ve Almanya’da büyük sendikalar, işçileri o gün bir günlüğüne izin yapmaya çağırıyor. Ben and Jerry dondurmacısı o gün merkezinin kapılarını kapatıyor (önceden stoklamayı ihmal etmeyin), o gün Lush marka güzellik ve bakım ürünleri almak istiyorduysanız, eh, şansınıza küseceksiniz artık. En büyük kitle hareketi muhtemelen New York şehrinde olacak; o hafta orada BM Genel Kurulu iklim değişikliğini tartışmaya açıyor çünkü, ama ABD’nin bütün eyaletlerinde ve dünyanın bütün ülkelerinde toplantılar, yürüyüşler yapılacak. Hemen hiç şüphe yok ki gezegen tarihinin en büyük iklim eylemi olacak. (Bunun bir parçası olmak istiyorsanız – ki bunu elbette istersiniz – globalclimatestrike.net adresini ziyaret edin.)
Bu geleneksel anlamda bir grev değil elbette – daha yüksek ücret talep eden kimse yok ortada. Ama biz daha iyi hayat şartları talep ediyoruz. Kelimenin gerçek anlamında söylersek dünya işlemesi gerektiği gibi işlemiyor artık – (araştırmalar gösteriyor ki artan hararet ve rutubet, daha şimdiden insanın çalışma kapasitesini yüzde 10 kadar azaltmış durumda ve bu rakam yüzyıl ortasına kadar iki katına çıkacak.) Ve onun için biz de diyoruz ki, daha iyi şartlara kavuşmanın yolu, eski hamam eski tas anlayışını kırmaktan geçiyor.
Bu grev, bu tarz eylemlerin sonuncusu olmayacak. Aktivistler şu anda yürütülmekte olan seçim muharebelerinin tam ortasına doluşmuş durumdalar, ayrıca finans camiasını da hedef almaktalar. Bir bilanço çıkmaya başladı bile: Kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki genç Amerikalıların gözünde iklim değişikliği, uzak ara en önemli mesele haline gelmiş durumda.
Ne var ki bu iş yalnızca gençlerle olmaz. Hepimize ihtiyaç var – belki de hayatının büyük kısmını uysal uysal böyle gelmiş böyle gider temeli üzerine kurmuş, kariyerlerinde ve hayat planlarında gerçekten ciddi kesinti ve aksamalarla hiç karşılaşmamış olanlarımızın özellikle işin içine girmesi gerekiyor. İşimiz tastamam bu işte: işler böyle gelmiş böyle gider anlayışını bozmak. Gezegen kendi rahatlık alanını terkederken, bizim de aynı şeyi yapmamız şart. Öyleyse, 20 Eylül’de sokaklarda görüşmek üzere.
Bill McKibben, 350.org iklim hareketi kurucularından, yazar ve akademisyendir.
Çeviren: Ömer Madra