"Şimdi birlik olma ve Akbelen Ormanı’nı koruma zamanı"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, Akbelen Ormanları'nda bu hafta içinde başlayan kanunsuz orman kesimine olan tepkisini gösteriyor.

""
Şimdi birlik olma ve Akbelen Ormanı’nı koruma zamanı
 

Şimdi birlik olma ve Akbelen Ormanı’nı koruma zamanı

podcast servisi: iTunes / RSS

Bu hafta başından bu yana tüm Türkiye olarak Akbelen Ormanları’ndaki talanı duyuyoruz, seyrediyoruz ve elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Biliyorsunuzdur Limak Holding’e bağlı olan YK Enerji, kömür maden alanını genişletmek için zeytin ağaçları, ormanlar ve köyleri talan etmekle tanınıyor. Bu hafta başından bu yana olanlara kısaca bakalım isterseniz.



Pazartesi sabah
05:30’da jandarma ekiplerinin yanı sıra, Orman Müdürlüğü’ne bağlı ekipler ve dört adet TOMA, Akbelen Ormanı’na giriş yaparak barikat kurdu. İkizköylüler, ormanı korumak isteyen köylülerin ve ekoloji aktivistlerinin ormana sokulmaması için geniş çaplı önlemler alındığını, telefon ve internet iletişimini engellemek için bölgeye sinyal kesiciler yerleştirildiğini kaydetti. Bir an önce Akbelen Ormanı’ndaki ablukanın kaldırılmasını ve kesim kararının durdurulmasın talep eden İkizköylüler, tüm ekoloji aktivistlerini Akbelen Ormanı’na desteğe çağırdı.



İkizköy Kardok Derneği Başkanı Nejla Işık, yaptığı açıklamada şunları söyledi
ve dayanışma çağrısında bulundu;

Ören’de, Beçin’de, Çamköy’de yol kesimleri var. Buraya insanların gelmesini engellemeye çalışıyorlar. Kesime başladılar, motor testere seslerini duyuyoruz. Ne olur buranın çığlığına ses verin, buraya yığılın, buraya akın akın gelin. İki senedir burada ormanımız gitmesin, kesilmesin diye nöbet tutuyoruz. Bugün birlik beraberlik içinde olmak zorundayız. Bu ormanı korumak zorundayız. Bir ağaca muhtaçken bu iklim krizinde, gıda krizinde, burada onlarca ağaç kesiliyor, katliam var burada! Akbelen ormanı kesecekler. Bu hangi vicdana, hangi insafa sığar? Her yer yanarken, her yerde yangınlar çıkarken, ‘İnsanlar için bir ağaç bin oksijen’ derken, ‘Ağaçlarımızı koruyalım’ diye yollara levha asarken, böyle mi koruyor devlet ormanını? Köylü koruyor burada! Köylü, dört senedir, köylü koruyor burada! Jandarmayı şimdi köylünün karşısına dikti. Herkes buraya koşsun, ne olur. İki senedir Akbelen diye herkes sesimizi duydu. Şimdi birlik olma ve Akbelen Ormanı’nı koruma zamanı. Bugün burada büyük bir katliam yapılacak. Bu katliamın yapılmasına ne olur izin vermeyin, ne olur!

İkizköylülerden Aytaç Yakar ise, doğup büyüdükleri köydeki ormanda kesime başlanması nedeniyle Akbelen Ormanı için bir ağıt yakarak Limak Holding’in nesillerdir kendilerine yuva olan ormanı yok etmesine tepki gösterdi.



Daha önce yaşananları hatırlayalım; Akbelen’de üçüncü bilirkişi raporu 24 Kasım 2022’de Akbelen Ormanı’nda madencilik şirketinin lehine, Akbelen Ormanı için nöbetine devam eden İkizköylüler’in aleyhine bir karar çıkmıştı. Raporda bir önceki keşiflerin aksine ‘Madencilik yapılabilir’ yönünde bir sonuç çıkmış, buna karşılık İkizköylüler bilirkişi heyeti hakkında suç duyurusunda bulunmuşlar, İkizköy Çevre Komitesi, bilirkişi raporuna gerçeği yansıtmayan bilgiler içerdiğini belirterek itiraz etmişti.

Akbelen Ormanı'nda Pazartesi günü ağaç kesiminin başlatılmasının ardından akşam saatlerinden itibaren birçok aktivist nöbet alanına gelmeye başladı. Kolluk kuvvetlerinin ikinci müdahalesi sırasında kullandığı ilaçlı tazyikli su ve biber gazı nedeniyle 65 yaşındaki Havva Ova’nın fenalaştığı ve darp edilenler olduğu bildirildi. Jandarma barikatını aşarak kesim alanına giren aktivistler, alanda kesilmiş binlerce ağaç olduğunu belirtti. Ayrıca sosyal medyada bir çok kişi Limak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’i etiketleyerek bu yaşanan ekokırımın durdurulmasına çağrıda bulundular.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nden (Yeşil Sol) İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı tarafından yanıtlanması istemiyle orman kıyımına ilişkin soru önergesi verdi.

  • Birçok ekoloji savunucusu, akademisyen ve çevre hareketinin geri dönüşü imkansız bir ekolojik yıkım olarak değerlendirdiği ve bölge halkının yaşam alanını ihlal eden ve salt sermayedarların öncelediği projede, Bakanlığınız tarafından nasıl bir kamu yararı gözetilmektedir?
  • Limak’a ve sermayedarlara termik santral için ruhsat izni veren Tarım ve Orman Bakanlığı’nın asli görevi yok edilmek istenen binlerce dönümlük ormanı korumak değil midir?
  • Paris İklim Anlaşması ile karbon salınımının azaltılması taahhüdü verilmişken, kömür ve fosil yakıtlara dayalı enerji üretimini azaltmak gerekli iken neden tersi yönünde adımlar atılmaktadır?
  • Neden elektrik üretimi için her açıdan maliyeti yüksek olan, doğaya geri dönüşü çok zor olumsuz etkileri olan kömür gibi kaynaklarda ısrar edilmektedir?
  • Şirket lehine hazırlanan son bilirkişi raporunun bilimsel dayanağı nedir? İlgili Bakanlık olarak siz raporu nasıl değerlendirmektesiniz?
  • Yaklaşık 18 bin 204 adet ağaç kesileceği öngörülen proje alanında yaşanan orman katliamının telafisi nasıl yapılacaktır? Madencilik faaliyetleri nedeniyle oluşacak toz emisyonunun tarım alanlarında yaratacağı tahribata karşı ne gibi önlemler alınacaktır?
  • Söz konusu projeyle birlikte yaşanması muhtemel olan yer altı sularının yüzeye boşalması ve bölgeye düşen mevsimsel yağışın yüzeysel akışa geçmesiyle oluşabilecek sel felaketlerine karşı ne gibi önlemler alınacaktır?



Çarşamba günü ise alanda Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji’nin kömür maden sahasını genişletmek amacıyla ağaç katliamı gerçekleştirilmeye devam ederken, İkizköylüler ve ormanları korumak amacıyla mücadele eden aktivistler, iki gündür devam eden ağaç kesimi sırasında henüz kesilmemiş olan ağaçlara sarılarak, dokunarak, dayanarak Anayasal görevlerini yerine getirmeye çalıştı. Orman alanında kesimin boyutunun vahşiliği karşısında İkizköylüler ağıtlar yaktı ve ağaçlara sarılarak sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştirdi. Polis ve jandarma ekipleri gruba müdahale ederek, ağaçlara sarılan yaşam savunucularını zorla ormandan çıkardı.

Akbelen Savunmasında kadınların önderliği dikkati çekerken daha önce de programlarımda bahsettiğim ‘Chipko’ hareketini hatırladım. Çünkü kadınların doğayı ve onunla birlikte yaşamı savunmada oynadıkları rol, kadınların sömürülmesi ile doğanın sömürülmesi arasındaki bağlantıya da işaret ediyor.



Chipko hareketinden bahsetmek istiyorum tekrar. Hareket Hindistan’da orman katliamını engellemek için mücadele eden kadınların isyanından doğdu. Hindu dilinde sarılmak, anlamına gelen ‘chipko’, eylemci kadınların kesilmek için işaretlenmiş ağaç gövdelerine sarılıp hareket etmeyi reddettikleri yöntemlerini ifade ediyordu. Chipko hareketi, köylülerin başlıca geçim kaynağı olan ormanı metalaştırma politikalarına karşı 1970’lerde gelişti; birkaç yıl içinde tüm Hindistan’a yayıldı ve ormancılık alanında reformların yapılmasını sağladı.

Kimi kaynaklarda, Chipko hareketine özgü bu güzel ve etkili eylem biçimini bulan kadınlara eski bir Hint efsanesinin ilham verdiği anlatılmaktadır. Hikâyeye göre Mihrace’nin baltalı adamları, yeni kalenin inşaatında kullanmak üzere köylülerin ağaçlarını kesmeye gelmişler; Amrita Devi adlı kız çocuğu, köylülerle birlikte ağaçlara sarılarak onlara engel olmuştu. Kimi kaynaklarda ise, 1730 yılında yaşanan ve ağaçları kurtarmak için 363 kişinin hayatını feda ettiği chipko tipi bir hareketten söz edilmektedir.

Hikâyelerin, Himalaya dağının eteklerinde yaşayan kadınların belleğinde asırlardır yer etmesinin somut nedenleri vardı kuşkusuz. Doğanın korunması, bu bölgede yaşayan halk için yaşamsal önemdeydi. Gıda, yakacak ve hayvan yemi gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılayan orman, su kaynaklarını da içeriyordu. Dahası Himalayaların dik yamaçlarında, yağmurun emilmesi ve sellerin önlenmesi için de ormana ihtiyaç vardı.

Ne var ki Hindistan hükümeti, döviz kazanmak amacıyla daha fazla kereste ihraç etmek istiyordu. 1960’lı yıllardan itibaren tüccarlara verilen izinlerle ağaç kesimleri hızlandı. Ormanların parsel parsel yok edilmesi, toprak kayması, sel ve heyelan gibi ‘doğal’ afetlere yol açtı. Bu yaygın çölleşmeden en çok etkilenenler ise kadınlar oldu. Yakacak, yem ve içme suyu ihtiyaçlarını ormandan getirmek için daha uzağa yürümek zorunda kaldılar. Afetler ekinlerine zarar verdi; evini barkını yitirenler oldu.

Derken köylüler ve kadınlar, geçim kaynaklarını tehdit eden politikalara karşı küçük gruplar halinde örgütlenmeye başladılar. Ekim 1971’de ve 1972’nin sonlarında çeşitli yürüyüş ve protestolar düzenlendi. Ancak onları asıl harekete geçiren olay, 24 Nisan 1973’te Mandal köyünde gerçekleşti. Devletten aldıkları ihaleyle tenis raketleri yapan bir firma için ağaç kesmeye gelenler, davul sesleri ve sloganlar eşliğinde köyden kovalandı.

Hükümetin, Alaknanda nehrine bakan Reni köyü yakınlarında iki bin 500 ağaç için yeni bir açık artırma yapacağını duyurması bardağı taşıran son damla oldu. Mitingler ve toplantılar neticesinde Reni’de direniş kararı alındı. İhaleyi alan firma ve hükümet yetkilileri bu kararı bildiklerinden, direnişçilerin gücünü bölmek üzere bir hile düşündüler. 26 Mart 1974’te, ağaçların kesileceği gün, köyde yaşayan erkekler kendilerine tazminat ödeneceği bahanesiyle uzaklaştırılmıştı.


Elli yaşlarında dul bir kadın olan Gaura Devi, kesim ekibini görür görmez köydeki 27 kadını toplayıp ormana koştu. Kadınlar bedenlerini ağaçlara siper ettiler. Silahlı adamlar bağırmaya ve taciz etmeye başladıklarında düşmemek için ağaçlara sarıldılar. Tehditler gözlerini korkutmadı ve bütün bir geceyi ormanda nöbet tutarak geçirdiler. Bu arada haber yayıldı ve ertesi gün diğer köylerden takviye geldi. Dört gün süren direniş zaferle sonuçlandı. Cesareti kırılan işçiler ayrıldı, yüklenici firma geri çekildi.

Doğaya ve insanlara zarar veren ormansızlaştırma politikasına karşı Chipko hareketi, Hindistan’ın Uttarakhand ve Uttar Pradesh eyaletlerinde böyle doğdu ve yayıldı. Kadınların belkemiğini oluşturduğu hareket, çeşme başlarında, köy yollarında ve pazarlarda yürütülen tartışmalarla can buldu. Ekolojik farkındalığı yükseltti ve sivil toplumu harekete geçirdi. Dünyadaki çevre ve orman koruma hareketlerine esin verdi.



Akbelen’de olanlara geri dönersek; Çarşamba günü genişletilmek istenen kömür madeni için ağaçlar kesilmeye, direnen vatandaşlara ise biber gazlı, tazyikli sulu işkence devam etti. Aynı akşam beş kişi daha gözaltına alındı. Tüm müdahaleler sırasında yangın tehlikesi hiçe sayılarak orman içinde gaz fişeği de atıldı. 24 Haziran’dan bu yana devam eden yıkım üzerine 15 sivil toplum kuruluşu, anayasaya aykırı şekilde yapılan ağaç kesimlerinin derhal durdurulması için çağrıda bulundu.

Açıklamada, İkizköylülerin yaşam alanı olan Akbelen Ormanı’nın iklim krizinin yıkıcı etkilerine karşı savunulması gereken; ancak orman yangınları ve insan faaliyetleri nedeniyle hızla azalan orman varlığının değerli bir parçası olduğu belirtildi. Sivil toplum kuruluşları, şunları kaydetti:

Bu ormanın çevresindeki yaşam, tarım alanları, köyler, binlerce yıllık kadim kültürü ile birlikte, yöredeki kömür madenleri tarafından 40 yılı aşkın süredir ve Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu dahi düzenlenmeden yok ediliyor. Şimdi, bu iki termik santrale kömür çıkarmak adına maden sınırlarının dayandığı Akbelen Ormanı yok edilmek; İkizköylüler ise yerinden edilmek isteniyor. Ormanlarını ve köylerini kaybetmek istemeyen İkizköylüler, iki yıldan fazla bir süredir madene karşı ormanlarının başında sürekli nöbet tutuyor ve hukuk mücadelesi yürütüyor.

Akbelen Ormanı’nda gerçekleştirilen ağaç kesimini üzüntüyle karşıladıklarını bildiren kuruluşlar, “Ülkemizde ve dünyada iklim krizi nedeniyle sayıları ve sıklığı giderek artan orman yangınları, seller ve sıcak hava dalgaları ormansızlaşma sonucu her geçen gün daha da derinleşiyor,” diye belirterek çağrılarını yineledi,
Erken ölümlere yol açan, iklim krizinin en temel nedenlerinden biri olan termik santrallerin devamlılığı için ormanların yok edilmesine izin verilmemeli. İklim kriziyle mücadele etmek, doğaya karşı değil doğayla birlikte çalışarak mümkün. Son 10 yılda neden olduğumuz karbondioksit salımının yarısından fazlasını tutan ormanları, doğal alanları, iklimi ve tüm canlıların yaşamını tehdit eden kömür santralleri uğruna feda edemeyiz.”


Toplam 15 sivil toplum kuruluşu, Akbelen Ormanı için taleplerini dile getirdi;

  • Pek çok hayvan ve bitki türüne ev sahipliği yapan, yaşlı ve doğal bir kızılçam ormanı olan 780 dönümlük Akbelen Ormanı’nın kesiminin hemen durdurulması
     
  • Akbelen Ormanı alanında maden işletme izni veren kararın iptal edilmesi
     
  • Akbelen Ormanı’nı da içine alan 86541 no’lu ruhsat alanı içindeki maden sahası genişletme projesinin; mevzuat gereği Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerin kapasite artırımı projesi, bölgedeki diğer kömür ocakları ve Yatağan Termik Santrali, diğer madencilik ve endüstriyel tarım gibi faaliyetler ile birlikte toplam (kümülatif) etkilerini ele alacak şekilde Bütünleşik Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi tutulması
     
  • Santral ve madenlerin ömürlerinin uzatılmasıyla ilgili planların halka sorulması

Sevgili dinleyiciler, Akbelen’de yaşanan acıya dayanamıyorum. Işık ailesi geçtiğimiz sene beni evlerinde misafir etmişlerdi. Sofralarında oturdum, ekmeklerini yedim, topraklarını dolaştım, mücadelelerini paylaştım. Sahip oldukları her şey o toprak üzerinde… Evleri, tarlaları, zeytinleri, suları… Sadece o da değil, o topraktan bize miras kalan biyoçeşitliliğin de koruyucusu onlar. Ormanlar yanarken, aşırı sıcaklarda onlar oradan oraya ormanlarını sonuna kadar savunuyorlar hala.

İçim acıyor. Umarım sesimizi duyan olur artık, çok geç olmadan.


Pink Floyd’dan “Money” isimli şarkıyı çalarak programımı kapatıyorum. Haftaya size Akbelen’den güzel haberler vererek başlamayı umuyorum. Gelecek Cuma tekrar buluşana kadar kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize lütfen iyi bakın.