Atlas Sarrafoğlu, İklim Kuşağı Konuşuyor'da dünyadaki iklim kriziyle ilgili haberleri derlerken, yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla da iklim ve çevre derslerinin önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Merhaba Sayın Açık Radyo dinleyicileri, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoş geldiniz. Ben Atlas Sarrafoğlu. 16 yaşındayım, iklim aktivistiyim aynı zamanda. Rekor ısılarla kavrulduğumuz, görülmemiş yoğunlukta sellerde boğulduğumuz bir yaz mevsimini daha geride bırakıyor ve gelecek hafta itibariyle yeni bir eğitim yılına başlıyoruz.
Hatırlarsanız 2021 yılının ortalarında Change.org üzerinden Youth For Climate Türkiye olarak İklim Krizinin Müfredata Eklenmesi için bir kampanya başlatmıştık. 11 Ocak 2022’de ise Milli Eğitim Bakanlığı Çevre Eğitimi müfredatına iklim değişikliğinin eklendiği müjdesini vermişti. Üzerinden geçen bir eğitim yılı içinde eğitim sisteminde, iklim krizinin ne olduğunu, nedenlerini, iklim krizine karşı nasıl mücadele edeceğimizi, iklim krizine karşı çözüm olarak karbonsuz bir yaşama geçişin nasıl mümkün olabileceğini bilmek, öğrenmek isteyen on binlerce kişinin talebinin nasıl uygulandığını ve iklim değişikliğinin ve bu krize karşı çözüm politikalarının eğitim sistemindeki yerini takip etmek için bir kampanya başlattım.
Her geçen gün şiddetlenen iklim krizine karşı tedbirli ve hazırlıklı bir yaklaşımla dirençli bir yaşam tarzı benimseyebilmek için iklim krizinin erken yaşlardan itibaren eğitime dahil edilmesi çağdaş eğitimin en önemli unsurlarından biri olarak benimsenmelidir.
Ben de soruyorum, geçtiğimiz eğitim yılı içinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından;
- İklim ve çevre derslerinin bugüne kadar kaç okulda başladı?
- Kaç öğrenciye ders verildi?
- Kaç öğretmen bu konuda gerekli eğitimi aldı?
İklim ve çevre dersleri, pilot ve seçmeli uygulama olmaktan çıkmalı ve müfredata ana ders olarak eklenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Çocukların ve gençlerin iklim krizini ve iklim krizine karşı mücadele etmeyi öğrenmeleri çok önemlidir.
Sen de iklim krizinin insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük varoluşsal kriz olduğuna inanıyor ve buna biz gençlerin hazırlıklı olması gerektiğini düşünüyorsan, imzanı at, paylaş ve #İklimEğitimiHemenŞimdi sorularımızı Milli Eğitim Bakanı’na iletelim, verdikleri sözlerin takipçisi olalım. ChangeOrg üzerinden İklimEgitimiHemenSimdi olarak arayabilirsiniz. İmzalarınız ve paylaşımlarınızın bir eğitim yılını daha kaybetmememiz için çok değerli olduğunu hatırlatmak istiyorum.
İlk önce dünya çapında artan iklim davalarıyla ilgili bir habere bakalım istiyorum. Birleşmiş Milletler (BM), gezegeni koruma mücadelesinde ön saflarda yer alan çocukların iklim değişikliğiyle mücadelede elini güçlendirmek amacıyla önemli bir anlaşmayı güncelledi ve üye ülkelerin, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerine ilişkin kapsamlı bir yorum yayımladı.
Portekiz’deki orman yangınlarından ABD’nin Montana eyaletindeki fosil yakıt projelerine kadar genç davacılar, iklim değişikliği konusunda daha fazla hükumet eylemi talep eden, sayıları giderek artan davalarda başı çekiyor. Belgede, BM Çocuk Hakları Komitesi, iklim krizi de dahil olmak üzere çevresel bozulmayı ‘çocuklara yönelik yapısal şiddetin bir türü’ olarak adlandırıyor.
Bunun yanı sıra, devletlerin, ‘çocukların davayı kendilerinin başlatmasının önündeki engellerin kaldırılması’ da dahil olmak üzere, çocukların adalete erişimini sağlaması gerektiği belirtiliyor. Komite başkanı ve Güney Afrikalı bir avukat olan Ann Skelton, “Bu kesinlikle çocukların elini güçlendirebilir çünkü artık her şeyi tek bir yerde bir araya getiren bir kılavuz var,” dedi ve iş dünyasının ve politika yapıcıların da bu konuda işbirliği yapmalarını umduğunu ekledi.
Kılavuzun iki yıllık taslak hazırlama dönemi boyunca, daha geniş bir diyaloğun parçası olarak 100’den fazla ülkede yaklaşık 16 bin çocuğa danışıldı. Brezilyalı 14 yaşındaki Tânia dos Santos Maia, BM belgesinin çocukların hakları konusunda daha bilinçli olmasını beklediğini söyledi. Kılavuz genel olarak memnuniyetle karşılandı, ancak bazıları bunun yeterince kapsamlı olmadığını söylüyor. BM komitesi üyesi Philip Jaffé, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in komiteden istişareler sırasında ‘daha güçlü ve daha cesur olmasını’ istediğini söyledi.
İklim değişikliği konusunda hükumetin eylemsizliği nedeniyle 32 ülkeyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüren Portekiz’den altı genci temsil eden avukatlar, bunun davalarını güçlendireceğini düşündüklerini söyledi. ABD dışındaki tüm BM ülkeleri, çevresel konuları ele alan ancak iklim değişikliğinin hızı göz önüne alındığında güncellenmesi gereken 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni onayladı.
Bu açıklamanın üzerine siz dinleyicilerimize bir kez daha Türkiye’nin ilk iklim davasının açıldığını da hatırlatmak istiyorum. Geçtiğimiz Mayıs ayının ortalarında ben dahil üç iklim aktivistinden oluşan bir ekiple, Türkiye’nin emisyonlarını arttırmak yerine düşürmesi için bir dava açmıştık. Amacımız; gezegenimizde iklim hızla değişirken bizler de geleceğimizin kötü senaryolarını değiştirebilmeyi umuyoruz.
Bu senaryolardan biri de iklim krizi kaynaklı göçlerin giderek artıyor olması. Bundan iki hafta kadar önce hatırlıyorsanız BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, iklim krizi çağının kapandığını, iklim kaynaması çağının başladığını söylemişti. Buna benzer bir açıklama bu kez de BM Uluslararası Göç Örgütü Genel Direktörlüğüne seçilen Amy Pope tarafından yapıldı. Pope, resmi olarak iklim göçü çağına girildiğini belirtti.
Amy Pope, yaptığı yazılı açıklamada, 4-6 Eylül tarihlerinde Kenya’nın başkenti Nairobi’de düzenlenecek Afrika İklim Zirvesi öncesinde iklim değişikliği ve insan hareketliliğiyle ilgili zorlukları ele almak için somut eylem çağrısında bulundu. Zirvenin, Afrika ülkelerinin liderleri, bakanlar, BM kurumlarının temsilcileri, insani yardım ve kalkınma ortakları, özel sektör ile gençlerin kıta tarihindeki ‘en büyük buluşması’ olduğunu kaydeden Pope, zirvenin iklim değişikliğinin Afrika’daki insan hareketliliği üzerindeki artan etkilerini ele almak için benzeri görülmemiş bir fırsat olacağını söyledi. Pope, “Afrika ülkeleri, iklim değişikliğinin etkilerine karşı en savunmasız ülkeler arasında yer alırken kuraklık, sel, aşırı hava sıcaklıkları ve yükselen deniz seviyeleri gibi iklim krizinin korkunç etkilerini de yaşıyor. 2022’de Afrika’da 7,5 milyondan fazla kişinin doğal afet nedeniyle yerinden edildiği kayıtlara geçti,” ifadesini kullandı.
Eyleme geçilmezse Afrika’da yıl sonuna kadar 105 milyon kişi iklim göçmeni olabilir. “Resmi olarak iklim göçü çağına girdik,” değerlendirmesinde bulunan Amy Pope, iklim değişikliği ile insan hareketliliği arasındaki bağlantıyı kıta ölçeğinde ele alacak acil çözümlere ihtiyaç olduğunu vurguladı. Etkin ve sürdürülebilir eylemlere geçilmediği takdirde, sadece Afrika’da 2023 yılına kadar 105 milyona kadar insanın iklim değişikliği nedeniyle ülke içinde göçmen haline gelebileceğinin Dünya Bankası tarafından rapor edildiğini hatırlatan Pope, Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) iklim değişikliğinin Afrika üzerindeki etkileriyle sürdürülebilir mücadeleye katkı sağlayabileceğini dile getirdi.
IOM’dan Mayıs’ta yapılan açıklama göre IOM üyesi ülkelerin İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleştirilen IOM Konseyi’nin 6. Özel Oturumu’nda Amy Pope’u bir sonraki Genel Direktör olarak seçtiği bildirilmişti. Pope, 1 Ekim’den itibaren beş yıllık bir dönem için Genel Direktörlük görevini Antonio Vitorino’dan devralacak.
COP28 ile ilgili bir haber de şöyle; Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, bu sene Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde düzenlenecek BM İklim Zirvesi’nde fosil yakıtların aşamalı olarak sona erdirilmesi konusunda küresel bir anlaşma sağlanması için diğer ülkelere baskı yapacağını duyurdu.
AB üyesi ülkeleri, 30 Kasım’da başlayacak ve yaklaşık 200 ülkenin katılacağı zirveye kadar ortak bir AB pozisyonu belirlemek için çalışmalarını artırdı. Reuters’in eline geçen AB müzakere taslak belgesine göre, ‘fosil yakıtların küresel ölçekte aşamalı olarak durdurulması’ istenecek. İklim değişikliğinin esas nedeni olarak gösterilse bile şu ana kadar ki iklim zirvelerinde üye ülkeler, fosil yakıtların kademeli olarak düşürülmesi konusunda tam bir uzlaşmaya varamadı.
AB’nin önereceği taslak metinde, ülkelerden fosil yakıtlardan arınmış enerji sistemlerine yönelik küresel bir hareketi sistematik olarak önümüzdeki dönemde teşvik etmeleri istenecek. AB diplomatları COP28’de bir anlaşma yapılabileceğini umut etse de petrol ve gaz satışından elde edilen gelire bağımlı olan ekonomilerin direnciyle karşılaşmalarına kesin gözüyle bakılıyor.
AB’nin üzerinde tartıştığı ve Ekim ayında nihai halini alacak taslak öneri metninde, ‘uygun maliyetli, karbondioksit içermeyen enerji kaynaklarının halihazırda mevcut olması nedeniyle enerji sektörünün 2050’den çok önce büyük ölçüde fosil yakıtlardan arınmış olması’ gerektiğine vurgu yapılıyor. Geçen yılki BM İklim Zirvesi’nde, karbondioksit yayan fosil yakıtların aşamalı olarak durdurulmasına ilişkin değişiklik önerisi 80’den fazla ülkeden destek almasına rağmen Suudi Arabistan ve diğer petrol ve doğalgaz zengini ülkelerin reddiyle karşılaşmıştı.
BAE İklim Değişikliği ve Çevre Bakanı Mariam Almheiri, Reuters’e Mayıs ayında verdiği bir röportajda, fosil yakıtlardan üretimi aşamalı olarak sonlandırmanın, gelirleri için onlara bağımlı olan veya bunları kolayca yenilenebilir kaynaklarla değiştiremeyen ülkelere zarar vereceğini söylemişti. Almheiri, yenilenebilir enerjiyi artırırken karbon yakalama ve depolama teknolojilerini kullanarak fosil yakıt emisyonlarını aşamalı olarak azaltma stratejisinin ülkelerin petrol, gaz ve kömür üretmeye devam ederken, küresel ısınmayla mücadele etmesini sağlayabileceğini iddia etmişti.
G20 ülkelerinin ilgili bakanları, geçen ay yapılan toplantıda fosil yakıtların sınırlandırılması konusunda yine anlaşma sağlayamamıştı. Avrupalı diplomatlara göre, karbondioksiti azaltma konusunda daha hızlı eylem arayışında olan bazı AB ülkeleri, karbondioksit yakalama teknolojileri kullanımı alternatifi olmayan sektörlerle en azından bunu sınırlandırmak için bir anlaşmaya varılması konusunda ısrar edecekleri görüşünü dile getiriyor. Yasal olarak bağlayıcı olmasa da fosil yakıtların kademeli olarak azaltılmasına yönelik küresel bir anlaşmayla, gelecekteki iklim müzakerelerine, hükumet politikalarına ve küresel ısınmaya yol açmayan enerji kaynaklarına6 ve teknolojilere yönelik yatırımlara öncülük edecek güçlü bir çerçeve oluşturulması hedefleniyor.
Bu arada yaklaşan COP28 zirvesinin başkanı, geçtiğimiz Salı günü yaptığı açıklamada, Afrikalı liderlerin adaletsiz olduğunu söyledikleri uluslararası iklim finansmanı sisteminde değişiklik çağrısında bulunması üzerine, dünyanın iklim değişikliği hedeflerine ulaşma yarışını kaybettiğini söyledi. Kasım ayı sonunda BAE’de yapılacak zirveye başkanlık edecek olan Sultan Al Jaber’in bu sert değerlendirmesi, BM’in ulusların iklim hedeflerinde hangi noktada olduğuna ilişkin bir değerlendirme olan ilk ‘küresel durum değerlendirmesini’ yayımlamasından önce geldi. Aynı zamanda Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi’nin de başkanı olan Jaber, Kenya’nın başkenti Nairobi’de düzenlenen Afrika İklim Zirvesi’nin açılışında delegelere şunları söyledi, “İhtiyacımız olan sonuçları, ihtiyacımız olan zamanda elde edemeyebiliriz.”
Pazartesi günü başlayan Afrika İklim Zirvesi, Afrika’nın iklim değişikliğine cevap verebilmesi adına gereken finansmanın harekete geçirilmesine odaklanıyor. Araştırmacılara göre Afrika, iklim değişikliğinin en şiddetli etkileri ile karşı karşıya olmasına rağmen, ihtiyaç duyduğu finansmanın yalnızca %12’sini alıyor. Zirvenin ilk günü sürdürülebilir kalkınma projelerine ve karbon kredilerine yüz milyonlarca dolarlık yatırım taahhüdü verilirken, ikinci günde Jaber, BAE’nin 2030’a kadar Afrika’da 15 GW temiz enerji geliştirmek için 4,5 milyar dolar taahhüt ettiğini duyurdu. Afrika’nın halihazırdaki yenilenebilir kapasitesi ise 60 GW.
Almanya, 60 milyonu Kenya’daki yeşil hidrojen projesi için olmak üzere toplamda 450 milyon euro finansman sağlayacağını duyurdu. ABD ise iklim değişikliğine uyum ve gıda güvenliği çabalarını desteklemek için 30 milyon dolar taahhüt etti. Afrikalı yetkililer, yatırımların memnuniyetle karşılandığını ancak kıtanın finansman ihtiyaçlarının karşılanmasının, özellikle hükumetlerin yüksek borç yükü göz önüne alındığında, küresel iklim finansmanı mimarisinde bir dönüşüm gerektireceğini söylüyor.
Evet güvenli bir gelecek için alışkanlıklarımızın dışında her alanda dönüşüm gerekiyor belli ki...