Açık Radyo Dinliyor Musunuz?

-
Aa
+
a
a
a

Bu hafta Açık Radyo’daki son İklim İçin programımı yapıyorum. İki buçuk sene, bazen haftada üç kere ama çoğunlukla her hafta Salı bu radyoda buluştuk sizlerle. Bu yazıyı nasıl bitireceğimi bilemediğim için bu haftanın iklim haberiyle programı kapatıyorum: “İrlanda’nın güney batısına vuran ve üç kişinin ölümüne neden olan Ophelia kasırgasının şiddetlendirdiği orman yangınları Portekiz ve İspanya’da 35 kişinin ölümüne neden oldu.”

Kaynak: Yeşil Gazete (16 Ekim 2017)

Bu hafta Açık Radyo’daki son İklim İçin programımı yapıyorum. Nisan 2015’de başladığım “radyoculuk” serüveninde 100’ü çokça aşkın program yapma fırsatı buldum. O kadar çok his geçiyor ki içimden, hangisini seçip de kelimelere döksem bilemiyorum.

Biz küçükken radyoculuk çok meşhurdu. Annemler iki kasetli bir teyp almışlardı. Bilmeyenler olabilir, iki kasetli teypler çok işlevseldir. Mesela bir kasetten diğerine müzik çekebilirsiniz. Ayrıca sesinizi de kaydedebilirsiniz. Pek çok Muazzez Ersoy ve Orhan Gencebay kasedi benim ve kuzenlerimin radyoculuk sevdası uğruna feda oldu.

Asıl radyoculuk kariyerim ise ilkokul radyomda başladı. İlkokulumun kendi radyosu vardı. Sanki sınıflara anons ile yayın yapardı diye hatırlıyorum. Cuma günleri mi yayın olurdu acaba? Hafızamdan tamamen silmişim, ilkokuldan hatrımda kalan tek şey her sabah dağıtılan ve içmeyenin annesi ve babasına gammazlandığı AOÇ sütünün kokusu. Bir de kendi radyo programımı hatırlıyorum. Sadece bir programa çıkmıştım ama olsun. O gün için evden iki kasetçalarlı teybimi okula getirmiştim ve arkadaşlarımdan radyo yayınını kayıt etmelerini istemiştim. Tarihin ilk podcast denemesi. Sonra utancımdan asla dinlemedim o kasedi. Annemle babam dinlemiş miydi acaba?

İşte radyoculuğun zalım hali ve en büyük sorusu: Dinlemişler midir acaba? Radyoya geliyorsun, masanın üzerinde mikrofonlar. Kendine en yakın olanı çek, dev kulaklığı tak. Kulaklıktan önce jingle’ı sonra destekçiyi sonra da kendi sesini duyuyorsun. Camın öte yanında çoğunlukla Selo var. İlk 50 ya da 70 program boyunca yayına gireceğim zamanı ayarlayamadığımdan “…aydın. 94.9 Açık Radyo’da İklim İçin dinliyorsunuz” diye başlayan cümlelerimin tamamlanmasına yardımcı olmak için yayına girmeye uygun vakitlerde elini kaldırır sağolsun. Sonra işte sen varsın.

Programın başı yayın döneminin ortasına denk geldiği için (ve de sponsorumuz olduğu için) destekçi ismi okumuyorduk (teorik olarak destekçimiz de yoktu). Hele o zamanlar hiç kimse dinlemiyormuş gibi geliyordu. Biz böyle gerçekten havadan sudan konuşuyoruz sanki. Yeni dönemde ise destekçilerimiz olacağını biliyordum çünkü annem ve arkadaşlarım sağolsunlar destek olacaklarını bizzat bana önden haber veriyorlardı. (Annemin destekçisi olduğu programı da hatırlıyorum. Ömer Madra şöyle bir gülümseyip “Annelere programlarımıza destek olmalarını söylemiyoruz. Onlar başka programlara destek oluyorlar” demişti.) Ama asıl Açık Radyo Konuşuyor kitabını okuduğum zaman yaptığımız işin ciddiyeti karşısında dehşete düştüm. (Gözlerim kitaplığımda Açık Radyo Konuşuyor’u arar, bulur)

Açık Radyo Konuşuyor’u okuduğum zaman “ben bu dinleyiciye layık değilim” dedim. (Yazarımızın dinleyiciye yalakalanma niyeti hiç yoktur). Bir tür yer-siz-lik hissi hasıl oldu, radyo yayınlarına kanepeden devam edesim geldi. Sonra dinleyiciyle birebir tanışınca geçti tabii. Bana mı öyle denk geldi bilemiyorum, güzel dinleyicilerle tanıştım ben. Hani bir yerde karşılaşınca “Ben sizi dinliyorum ki radyoda” derken gözleri ışıldayan insanlar. Koskoca dinleyici, vakit ayırıp dinliyor seni, bir de üzerine teşekkür ediyor! Utanmasam ya çen beni dinliyor musun ya deyip yanaklarını sıkarım koskoca sevgili dinleyicinin.

İşte böyle sevgili dinleyici. İki buçuk sene, bazen haftada üç kere ama çoğunlukla her hafta Salı bu radyoda buluştuk sizlerle. Bu yazıyı yıllık yazısına dönüştürmeden nasıl bitireceğimi bilemediğim için bu haftanın iklim haberiyle programı kapatıyorum:

“İrlanda’nın güney batısına vuran ve üç kişinin ölümüne neden olan Ophelia kasırgasının şiddetlendirdiği orman yangınları Portekiz ve İspanya’da 35 kişinin ölümüne neden oldu.”

İklim İçin programının genel ruh halini ve içinde bulunduğumuz katastrofiyi bundan daha iyi anlatan bir cümle daha olamazdı herhalde.