İklim Haber’den Barış Doğru ve Bulut Bagatır’ın hazırlayıp sunduğu “İklim Habercileri”nin on dördüncü bölümünde Nobel ödülü sahiplerinin iklim krizine dair çağrısından çevre eğitimi müfredatına iklim değişikliğinin de eklenmesine Türkiye’de ve dünyada iklim krizine dair son gelişmeler ele alındı.
TBMM’den iklim krizi tavsiyesi: Klozetler çift su hazneli tasarlansın
Paris Anlaşması’nın Türkiye tarafından onaylanması konuya dair çabaları hızlandırırken, 2050 iklim değişikliği stratejisi ve 2030 eylem planı hazırlıkları da başladı. Türkiye’nin bu yıl Paris Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 yılına kadar karbon emisyonlarında net sıfır taahhüdünü vermesinin ardından, çabalar ülkenin bu hedeflere ulaşmasında hayati önem taşıyacak ayrıntılı planları hazırlamaya ve politikaları benimsemeye odaklanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP), Türkiye’nin iddialı iklim hedeflerini yansıtacak uzun vadeli bir iklim değişikliği stratejisi ve eylem planı hazırlaması için güç birliği yapacaklarını duyurmalarıyla, bu çabalar bakımından büyük bir adım atılmış oldu.
TBMM İklim Araştırma Komisyonu, iklim değişikliğiyle mücadelede günlük hayatı da kapsayan önerilerde bulunurken, su tasarrufu için klozetlerin çift su hazneli tasarlanmasını önerdi. Öneriler arasında alternatif yakıtlar ve ikincil hammadde kullanımı gibi döngüsel iş modellerini geliştirecek AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi de bulunuyor.
2020’de kaynaklardan çekilen suyun neredeyse yarısı termik santrallare gitti
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2020 yılına ilişkin su ve atık su istatistiklerini açıkladı. Buna göre, ülkede geçen yıl su kaynaklarından 9,8 milyar metreküpü soğutma amaçlı olmak üzere toplam 18,2 milyar metreküp su alındı. 2020’de %56’sı denizden, %22,5’i yer altı ve %21,5’i yüzey suları olmak üzere toplam %44’ü tatlı su kaynaklarından sağlandı. 2020 yılında çekilen toplam suyun %45,4’ü termik santrallar, %35,6’sı belediyeler, %14,2’si imalat sanayi iş yerleri, %2,3’ü köyler, %1,5’i maden işletmeleri ve %1’i OSB’lerce kullanıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı, müfredata 2022 yılında “iklim değişikliği” dersi ekleneceğini açıkladı. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bakanlık olarak “çevre eğitimi ve iklim değişikliği” dersine müfredatta daha fazla yer ayırmak için önemli bir adım attıklarını belirterek, şunları kaydetti: “Talim ve Terbiye Kurulu toplantısında alınan kararla, 2015’ten bu yana 7’nci veya 8’inci sınıflarda haftada 2 saat seçmeli olarak okutulan ‘çevre eğitimi’ dersi, 2022-2023 eğitim-öğretim yılından itibaren okutulmak üzere 6’ncı ve 7’nci sınıflarda 1 saat, 8’inci sınıflarda ise 1 ya da 2 saat yine seçmeli olarak ‘çevre eğitimi ve iklim değişikliği’ adı altında uygulanacak. Bu kapsamda, geleceğe yapılan uzun vadeli bir yatırım olarak çevre ve iklim değişikliği eğitimi, müfredatta daha geniş yer bulacak.”
Çayırhan termik santrali Nallıhan Kuş Cenneti’ni kirletiyor
Ankara Nallıhan Kuş Cenneti’nin önemli su kaynaklarından biri olan ve Çayırhan Termik Santralı’nın etkisi altında kalan Sarıyar Barajı’nda yapılan su analizi, baraj suyunun ciddi oranda organik kirlilik tehdidiyle karşı karşıya kaldığını ortaya koydu. İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneğinin yaptığı analiz sonuçlarına göre sudaki kimyasal oksijen ihtiyacı normal değerden yaklaşık iki kat, biyolojik oksijen ihtiyacı da yaklaşık üç kat daha fazla çıktı. Sonuçları değerlendiren Proje Koordinatörü Tekin Altuğ, “Çayırhan Termik Santralı hem kömürlü bir termik santral olduğu hem de modern işletim sistemine sahip olmadığı için çevresine zarar vermektedir. Analiz sonuçlarımız göstermiştir ki Sarıyar Barajı için asıl kirlilik unsuru organik kirliliktir” dedi.
Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BAEM) tarafından hazırlanan “İklim değişiklikleriyle karşı karşıya kalan Akdeniz bağlarının biyolojik yönetimi ve korunması için ekolojik araştırma” başlıklı proje, “Avrupa Birliği Ufuk 2020 Projeleri” kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Yaklaşık 3 yıl sürecek projede Türkiye, Portekiz, İtalya, Fransa ve Fas’taki üniversitelerden akademisyenler ve ziraat mühendisleri, iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın üzüm bağları üzerindeki etkilerini ve ekolojik çözüm yollarını araştıracak.
Van Gölü’nün çekilmesiyle kilometrelerce uzanan mikrobiyalitler ortaya çıktı
Türkiye çapında yaşanan kuraklıktan Van Gölü havzası da nasibini alıyor. Yağışlardaki azalma ve artan sıcaklık nedeniyle yaşanan aşırı buharlaşma sonucun göl suyunun çekilmesinin ardından gölün derinliklerindeki mikrobiyalitler de gün yüzüne çıkmaya başladı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş mikrobiyalitlerin yapısını ve özelliklerini şu sözlerle anlatıyor: “Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölü. Sodalı olması sebebiyle göllerde çok nadir görülen mikrobiyalitler oluşuyor. Tabandan tatlı su çıkışı oluyor. Kalsiyumca zengin tatlı su gölün tuzlu ve sodalı sularıyla birleşince bir çökelme başlıyor. Bunun sonucunda mikrobiyalit veya diğer ismiyle Van Gölü mercanları dediğimiz yapılar ortaya çıkıyor. Dünyanın diğer bölgelerinde 5-10 metre iken Van Gölü’ndekiler 50-60 metre büyüklükte.”
IEA: Kömürden elektrik üretimi 2021’de zirveye ulaştı
Uluslararası Enerji Ajansı, ekonomik toparlanmayla beraber kömür santrallarından elektrik üretiminin 2021’de %9 arttığını açıkladı. Kömür talebindeki artışın ekonomik büyüme ve hava şartlarına bağlı olarak 2022’de tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşacağı hesaplanıyor. Bu da acil politika eylemi ihtiyacının altını çiziyor. Pandemi küresel ekonomik yavaşlamaya neden olduğu için 2020’de kömürden elektrik üretimi %4 düştü, ancak IEA bu yıl elektrik talebinin düşük karbonlu kaynaklardaki büyümeyi geride bıraktığını ve birçok zengin ekonominin fosil yakıtlı enerji santrallarına daha fazla güvenmesine yol açtığını tespit etti. IEA raporuna göre, dünya çapında rekor fiyatlara neden olan küresel gaz arzı daralması da kömür talebini yeniden canlandırmaya yardımcı oldu. IEA raporu, Hindistan’ın bu yıl kömürle çalışan elektrik üretimini %12 büyütme yolunda olduğunu, Çin’in ise son aylarda keskin bir yavaşlamaya rağmen kömür santralı kullanımını %9’a kadar artıracağını tahmin ediyor. IEA, bunun, güneş ve rüzgar enerjisi projelerinin “etkileyici” bir şekilde sunulmasına rağmen, her iki ülkede de tüm zamanların en yüksek seviyesine işaret edeceğini bildirdi. Kömürden elektrik üretiminin ABD’de ve Avrupa Birliği’nde %20 artacağı öngörülürken, bu piyasalarda gelecek yıldan itibaren üretimde düşüş bekleniyor.
AB binalarda 2030’da Net Sıfırı hedefliyor
Avrupa Birliği, binalardan kaynaklanan seragazı emisyonlarını azaltmak için Binalarda Enerji Performansı Direktifi’ni değiştirmeyi teklif etti. Yasa teklifi şunları içeriyor:
- • En kötü performans gösteren binaları yenileme gerekliliği: AB ilk kez binalar için minimum enerji standartları getiriyor. Bina stokunun %30’unu oluşturan en enerji verimsiz binaların veya en düşük enerji derecesine (F veya G) sahip yaklaşık 60 milyon binanın – 2033 yılına kadar yenilenmesi.
- • Tüm yeni binalarda 2030 yılına kadar binalar kullanıma başladıktan sonra ısınma veya soğutma kaynaklı sıfır emisyona neden olacak: İyi yalıtımlı ve yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik kullanacak. Yeni kamu binaları 2027 yılına kadar sıfır emisyonlu olacak.
- • Fosil yakıtla ısınmadan uzaklaşma: AB ülkelerinin 2027’den itibaren fosil yakıtlı kazan kurulumları için sübvansiyon sağlamasına artık izin verilmeyecek ve binalarda fosil yakıt kullanımını yasaklanabilecek. Ülkelerin en geç 2040 yılına kadar ısınma ve soğutmada fosil yakıtların kullanımdan kaldırılması için yol haritaları geliştirmeleri gerekiyor.
- • Yaşam döngüsü boyunca karbon emisyonlarının hesaplanması: Bir binanın tüm ömrü boyunca malzemelerinden, yapımından ve kullanımından kaynaklanan karbon emisyonlarının 2030’dan itibaren tüm yeni binalar için hesaplanması ve açıklanması gerekecek.
New York, yeni binaların tamamen elektrikli olacağı ABD’deki 65 kente katıldı. New York Belediye Meclisi tarafından kabul edilen yasa tasarısı, 2024’ten itibaren yedi katlı binalar için ve 2027’den itibaren daha yüksek binalar için fosil yakıt kullanımını engelleyecek. New York kentinin seragazı emisyonlarının yaklaşık %70’i binalardan geliyor. Düşünce kuruluşu RMI tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, bu tasarının 2040 yılına kadar 450 bin otomobilin yıllık emisyonuna eşdeğer olan yaklaşık 2,1 milyon ton karbon emisyonu tasarrufu sağlayacağını ortaya koyuyor. Tasarı ayrıca, yeni binalara maliyetli yeni doğalgaz hatlarının inşasını önleyerek, vergi mükelleflerinin faturalarında yüz milyonlarca tasarruf sağlayacak. Tasarının kabul edilmesi halinde, ABD’deki en büyük nüfus olan 8,8 milyon nüfuslu şehirde, yeni binaların ısınma ve yemek pişirmek için elektrik kullanması gerekecek.
Nobel sahiplerinden çağrı: Askeri harcamalarda yapılacak kesinti iklim krizi ile mücadeleye aktarılsın
Nobel ödüllü 50 kişi, tüm ülkeleri önümüzdeki beş yıl boyunca askeri harcamalarını yılda %2 azaltmaya ve tasarruf edilen paranın yarısını pandemi, iklim krizi ve aşırı yoksullukla mücadele için belirlenen BM fonuna koymaya çağıran bir açık mektup imzaladı. Böyle bir fonun 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara ulaşabileceği iddia ediliyor. Toplam askeri harcama ise geçen yıl %2,6 artışla 1.9 trilyon dolar olarak gerçekleşti. En yüksek harcama yapan ülkeler ABD (778 milyar dolar), Çin (252 milyar dolar), Hindistan (72,9 milyar dolar), Rusya (61,7 milyar dolar) ve Birleşik Krallık (59,2 milyar dolar) oldu ve bunların tümü 2020’de bütçelerini artırdı. İmzacılar, yeni başlatılan Barış Temettü kampanyasını desteklemek için “Hükümetler askeri harcamaları artırma baskısı altında, çünkü diğerleri de bunu yapıyor. Geri bildirim mekanizması, sarmal bir silahlanma yarışını sürdürüyor – çok daha akıllıca kullanılabilecek muazzam bir kaynak israfına yol açıyor” dediler. Grup, gerçekçi bir umut olmamasına rağmen, planın “insanlık için basit, somut bir öneri” olduğunu söyledi.
Rusya, iklim krizini uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olarak nitelendiren, türünün ilk örneği olan bir BM güvenlik konseyi kararını veto etti. Bu, küresel ısınmayı BM gibi güçlü bir oluşumda daha merkezi hale getirmek için yıllarca süren bir çabayı boşa çıkaran bir oylama oldu. İrlanda ve Nijerya’nın öncülük ettiği teklif, “iklim değişikliğinin güvenlik etkilerine ilişkin bilgilerin, konseyin çatışmaları yönetme stratejilerine, barışı koruma operasyonlarına ve siyasi misyonlarına dahil edilmesi” çağrısında bulundu. Teklif ayrıca BM Genel Sekreterinden, iklimle ilgili güvenlik risklerini, çatışmaları önleme çabalarının “merkezi bir bileşeni” haline getirmesini ve bu risklerin belirli noktalarda nasıl ele alınacağına dair rapor vermesini istedi. BM’nin 193 üye ülkesinden 113’ü, konseyin 15 üyesinden 12’si de dahil olmak üzere bu kararı destekledi. Ancak Hindistan ve veto sahibi Rusya hayır oyu verirken Çin çekimser kaldı. Elçileri, sorunun İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gibi daha geniş BM gruplarında kalması gerektiğini söyledi. Muhalifler, güvenlik konseyinin görüş alanına iklim değişikliğini eklemenin, geçen ay İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılan iklim görüşmelerinde işaret edilen küresel bölünmeleri derinleştirmekten başka işe yaramayacağını söyledi.