Hüsnükabul'de; Hindistan'da BJP iktidarının 2019 yılında açıkladığı Vatandaşlık Yasası'nın anti-müslüman politikalarıyla ivmelenen ve son dönemde Modi'nin Netenyahu ile yakınlığı, Hindistan'ın İsrail'e silah ve para ihracı gibi hamleleriyle zirveye ulaşan toplumsal gerginliği; ülkenin iç ve dış siyaseti üzerindeki etkilerine odaklanarak konuşuyoruz.
Waseem Ahmad Siddiqui: Merhaba, günaydın herkese. Burası Açık Radyo; 95.0. Ferhat Kentel ve ben -Waseem Ahmad Siddiqui- ile birliktesiniz.
Ferhat Kentel: Merhaba herkese, günaydın.
Ömer Madra: Günaydın.
Özdeş Özbay: Selamlar.
W.A.S: Hindistan anti-müslüman tarihini yazmaya devam ediyor. Narendra Modi'nin iktidarda olduğu BJP'nin (Bharatya Janta Partisi), İsrail yanlısı, aşırı sağ faşist çok yakın ve benzer bir riyakarlık örneğini taşıyor. Bharatya Janata Partisi, RSS (Rashtriya Swayamsevak Sangh) ile, 1923’te Nazi Almanya ile yan yana hareket eden ve aynı izleri taşıyan bir ideolojiyle, bir tahakküm ideolojisiyle yola çıkan bir parti.
Buna ilişkin, Hindistan'ın önemli muhalif gazetesi The Wire'dan Sidharth Bhatia ve Siddharth Varadarajan şöyle yazıyor:
Bu Pazartesi günkü haber ajansının raporuna göre, Narendra Modi hükümetinin 2019 yılında açıklanan Vatandaşlık (Değişiklik) Yasası'nın “Citizenship (Amendment) Act” yeniden 2024’te yürürlüğe konulacağını duyurdu.
Vatandaşlık değişikliği yasası, yıllardır kendi topraklarında yaşayan müslümanları tuhaf ve acımasız bir şekilde yerinden ediyor. Yani, şu anda Hindistan'da yaşayan Müslümanların vatandaşlıklarını, keyifi iptal ediyor. Ama burada bir strateji ve oyun da var; benim anlamakta ve yorumlamakta zorlandığım şöyle bir var: bu yasa Hindulara, Sihlere, Budistlere, Jainlere, Parsilere veya Pakistan, Afganistan ve Bangladeş'teki Hıristiyanlara vatandaşlık veriyor (bir-tür göçmen güzellemesi yapıyor) ancak bu sırada Müslümanları kapsam dışında bırakıyor. Yani hâlihazırda orada yaşayan Müslümanlara bir tehdit oluşturuyor bu durum.
Bu bakış açısı, Bharatya Janata Partisi'nin 2019'daki seçim manifestosunun ayrılmaz bir parçasıydı. Bu noktada acımasızlığı ve sistemsizliği ortaya çıkaran durum; BJP hükümetinin kimin vatandaş olup kimin olmayacağını seçmesi.
Modi, bildiğiniz üzere, 2014 yılında iktidara geldi ve o zamandan bu yana büyümeye, refah ekonomisine, altyapının güçlendirilmesine ve saldırgan Hindu milliyetçiliğine odaklanarak iktidarını pekiştiriyor. Kamu onun bu Mayıs'a kadar yapılması gereken genel seçimlerde rahatlıkla çoğunluğu kazanacağını gösteriyor.
Ancak, Güneydeki Kerala eyaletini yöneten muhalefetteki Hindistan Komünist Partisi Salı günü eyalet çapında protesto çağrısında bulundu. Kerala Başbakanı Pınarayi Vijayan yaptığı açıklamada, "Bu, halkı bölmek, toplumsal duyguları kışkırtmak ve Anayasa'nın temel ilkelerini baltalamaktır." dedi. "Eşit haklara sahip Hint vatandaşlarını katmanlaştırmaya yönelik bu hamleye hep birlikte karşı çıkılmalıdır."
Benim başında söylediğim bu özellikle “İsrail yanlısı” yorumu yine çok yakın zamanda 7 Mart'ta Arundhati Roy’nın yazdığı bir makalede “never again” bir daha asla.
Ö.M: Asla’nın üstü çizilmiş; onu internet sitemizde bugün görmek mümkün çevirisini de.
W.A.S: Evet, ben de aslında ordan çevresini aldım. Bir daha asla’dan “asl” kelimesini çiziyor ve geriye sadece “bir daha” kalıyor.
Ö.Ö: Bizimle zaten bu makaleyi sen paylaşmıştın. Ben de haber dosyasına eklemiştim.
W.A.S: Evet ben de baktım, biraz takip ettiğim Arundhati Roy’nın, X hesabıyla bakmıştı.
Ö.M: Evet, o da Kerala Eyaletinden zaten kendisi Hindistan’ın ve dünyanın en önemli yazarlarından biri aktivistlerinden.
W.A.S: Evet, Ömer Abi yani tabii bu makale bu basın açıklamayı Yeni Delhi’de yapıyor. Ve aslında siz zaten bu makalesini hepsini okudunuz ama ben bir paragraf okumak istiyorum ve bunun çok çarpıcı; Bence kesinlikle durulması gerektiğini naçizane düşündüm. Şöyle diyor, o makalede özellikle “peki ya bizim ülkemiz?” diye soru soruyor. Aslında kendi kendisini yani peki ya bizim ülkemiz? sorusuna kendisi şöyle yanıt veriyor, tabi bizim ülkemiz derken başbakanımıza Narendra Modi’den bahsediyor ve şöyle diyor,
“Başbakanımız (Narendra Modi) Benjamin Netanyahu'nun yakın arkadaşı olduğu iyi biliniyor ve onun sempatisinin nerede olduğuna şüphe yok. Hindistan artık Filistin'in dostu değil.”
Şimdi okuyacağım paragraf bence çok çarpıcı. Şöyle devam ediyor;
Ve şimdi, ABD İsrail'in soykırımına yardım etmek için deposundan bol miktarda silah ve para ihraç ederken Hindistan’da ülkemizin bol miktarda sahip olduğu şeyi ihraç ediyor. Burada “şey” aslında; İsrail'e girmek için artık çalışma izni verilmeyecek olan Filistinli işçilerin yerini alacak işsiz yoksulları. (Yeni işe alınacaklar arasında Müslüman olmayacağını tahmin ediyorum.) Bir savaş bölgesinde hayatlarını riske atacak kadar çaresiz insanlar.
İsrail'in Hintlilere karşı açık ırkçılığını hoş görecek kadar çaresiz insanlar. Dikkat ederseniz sosyal medyada bunun ifade edildiğini kolaylıkla görebilirsiniz. ABD'nin parası ile…
Burası yine bence çok çarpıcı.
“ABD’nin parası ile Hintlilerin yoksulluğu birleşiyor ve İsrail'in soykırımcı savaş makinesini besliyor. Ne korkunç, düşünülemez bir utanç.” diyor.Böyle bir … bir durum aslında yeni göç yani, tabii bu yeni göç değil. Daha önce de böyle modern işçi kölelik gibi bir durum aslında. Hindistan’dan İsrail’e doğru bir göç yönelecek. Böyle bir öngörü var ama oradaki Hindistan işsiz yoksul bunun ne kadar farkında ne kadar bilinçli? Burada bilinç kelimesinin yine üstüne basarak konuşmak istiyorum. Ferhat’tan yorum alabilirim. Nasıl yorumlayabiliriz bunu?
F.K: Ben bir iki cümle söylemeye çalışayım. Hindistan’da bu RSS’ten gelen işte BJP’nin izlemiş olduğu güzergâh çok ibret verici aslında yani bunun tarihinde baya böyle köşe taşı diye nitelendirebileceğimiz birtakım olaylar var. Bir tanesi 2002’de Gujurat eyaletine bağlı Ahmedabad şehrinde Müslümanlara dönük korkunç bir katliam yapılmıştı ve o zamanlar o eyaletin valisi Narendra Modi’ydi. Tam bir provakasyon. Müslümanları günah keçisi ilan edip Hindu milliyetçilerinin Müslümanları yaşadığı mahallelere saldırıp görülmemiş bir vahşet uygulamışlardı. Ve o Modi bugün başbakan ve bugün Hindu milliyetçiliğinin tam anlamıyla ekmeğini yiyor. Yani bütün bu zaten yıllar içinde sürdürülmüş olan bu RSS örgütü vasıtasıyla sürdürülmüş olan bütün o milliyetçi gazı kullanıyor ve kutuplaştırarak işte bir takım büyük operasyonlar yaparak mesela işte Sardar, adını hatırlamaya çalışıyorum; Sardar Vallabhbhai Patel. Hindistan’ın ilk bağımsızlık lideri olarak nitelendirilebilecek bir insan. Onu 182 metrelik heykelini açıyor mesela. 430 milyon dolara mal oluyor bu heykel. Ne yapıyor? Seçimlerden önce bir kutsal sayılan bir yerde suyun altında bir şey yapıyor. İbadet yapıyor. Bu duvar kağıtlı batık kentli su altında hac ibadeti gerçekleştiriyor. Bu işte bütün viral oluyor. Bütün bu yoga pozisyonunda çektiği, yaptığı ibadetimsi şeyler falan. Yani adam sonuna kadar bu Hindu milliyetçiliği ve Hindu dini vasıtasıyla gereken her şeyi yapıyor. Yani ve bu seçimlerde de kazanacağı çok belli çünkü bu işe yarayan bir politika. Şimdi böyle böyle düşündüğünüz zaman Narendra Modi’nin yapmış olduğu şey aslında sadece Hindistan’a özgü bir şey değil. Sadece İsrail’e özgü bir şey de değil. Bu aynı zamanda Brezilya’da Türkiye’de işte bir sürü yerde görebileceğimiz bir politika. O zaman şöyle bir şey çıkıyor ortaya. Bu daha önceki seferlede de bir iki kez konuşmuştuk. Bu sağ popülist hareketler ne kadar her biri dibine kadar milliyetçi olsalar da aslında birbirlerinden çok beslenen hareketler bunlar. Ve Ömer Abi ile yazdığımız yazıda onun özellikle altını çizdiği bir şey vardı. Onun Irak Dünya mahkemesinden sonra küresel bir sivil toplumdan bahsedilmişti. Küresel bir sivil toplumun başarısından bahsedilmişti. Tam 2 tane farklı şey var aslında. Bir tarafta vicdanlı Filistin, İsrail, Yahudi fark etmeden birtakım bütün insanların ortak derdini düşünen … gibi işte bizim ülkemiz diye sorarken yaptığı gibi bir taraf var. Öbür tarafta dünyanın bütün popülistlerin sağcılarının o sağ politikalarının otoriter yönetimlerinin birleştiği bir şey var ve bunun gerçekten…
Ö.Ö: Aşırı sağ enternasyonalizmi de diyorlar ya buna böyle.
F.K: Çok net yani çok net. Gayet nasyonel olan bir şeyin dibine kadar enternasyonel olduğunun işareti aslında.
Ö.Ö: Çelişkili bir enternasyonel .
Ö.M: Evet. Ben de şunu hemen ekleyeyim. Yeni bir habere göre de Arjantin Devlet Başkanı işte popülizmin doruğunda olan biri maaşına %48 zam yapmış. Kendi maaşına ve iki yüzlülükle suçlanıyormuş şu an.
Ö.Ö: E tabii, kemer sıkma politikaları uygulayan…
F.K: Gayet güzel yapmış, yakışır diyebiliriz ama şeyi unutmamak lazım. Bu sağ enternasyonalizm karşı sol daha demokrat vicdanlı bir başka enternasyonel başka bir uluslararası şeyi bizim sürekli konuşmamız lazım güçlendirmemiz lazım.
Bunun güçlendirmek için ama bir şey daha söyleyeyim. Bu sağ enternasyonalizm ile sağ popülizmlerin birlikteliğine, bütün dünyanın sağcılarını birleşmiş olduğu hâle bile dair belki bir şey söylemek lazım. Bu Waseem’in okuduğu haberdeki işte o İsrail ile hindu Mod'in bir araya gelmeleri de çok ilginç bir şey. Bu siyonizmin aslında gerçekten yahudilerden koparılıp yani yahudilerle alakasızlaştırıp. Bunun uluslararası bir başka problem olduğunu, sürekli altını çizmemiz lazım galiba işte Amerika'nın ne derler? Israil o silah tüccarlarının bütün bu savaş arzulayanların işte dünyadaki nüfusların sürekli yerini değiştirmekten herhangi bir beis görmeyen insanların hikayesini belki biraz daha anlatmak gerekiyor diye düşünüyorum. Yani son olarak aslında bu şu bizim programımızla bağlantılı olarak şunu söyleyeyim, yani Modi nin şimdiye kadar uygulamış olduğu bütün politikalar zaten bir tür mültecilik imajlarını kullanarak yapan bir politika uyguluyor. Ahmedabada dünya kadar insan yerlerine ne dedi? Zaten Hindistan Pakistan ayrışması korkunç bir mültecilik hikayesiydi ya birbirinden o hani biz sık sık seviyoruz ya bu lafı dişli etle tırnak gibi evet gerçekten etli tırnak kopması gibi acıklı bir süreç sonunda ortaya çıktı. Dolayısıyla şu an son bu nüfus vatandaşlık yasasıyla birlikte gene muhtemelen böyle bir takım operasyonlar hazırlanıyor. Çünkü ülke içinde yaşayan Müslümanların bir anda vatandaşlıktan çıkarılıp sürülmeleri teşhir edilmeleri gibi şey söz konusu olabilir ve bu konuda da zaten İsrail'in uygulamış olduğu politikalarda çok da farklı değil. Aynı şeyi yaptıklarını söyleyebiliriz.
Ö.M: Waseem’in sözünü ettiği şey de yazıda, Arundhat Roy, 7 Mart'ta Yeni Delhi'deki Basın Kulübü'nde düzenlenen Gazze'de Apartheid ve Soykırıma Karşı Emekçiler toplantısında yaptığı açıklama’dan okumuştu, onu da ilave edeyim.
W.A.S: Bu Hindistan ve Pakistan bu bağımsız öyküsü, acımasız bir öykü aslında, o mubadele 1947’de bağımsız ilan ediliyor ama onda sonra devam eden 1970’lerde Doğu Pakistan ve Batı Pakistan diye ayrılıyor. 70’lerde Batı Pakistan, Pakistan diye kalıyor ve Doğu Pakistan'da başka tur bir. -şu anki Bangladeş’te- başka tur bir soykırım yaşıyor. Aslında yetmişlerde o öyküyü hakikaten konuşulması gerekiyor ama ben burada şunu yine çizmek istiyorum. Özellikle çelişki yani nasıl bir çelişki sunuluyor karşımızda yani?
Şu Filistinli işçilerin yerini alacak işsiz yoksulları diyor. Aslında yani Hindistan'daki işsiz yoksulları diyor. Oradaki ya Filistin'de zaten halı hazırda bu yeniden edinme, acımasızca bir soygun yaşanıyor ve burada da gelmekte olan bir göç hareketi. Artık bir göç hareketi var aslında. Bunu nasıl okuyabiliriz Ve hala hazırda bu çelişkinin üstünde bir çelişki daha biniyor Hindistanın içinde bir anda şunu diyor, aslında ben göçmenlere “hoşgeldin yani gelsinler” diyor. Yani özellikle Pakistan ve Bangladeşteki Hristiyanlara, Hindulara, Sihlere, Budistlerle tam da bir din üzerinde bunu gerçekleştiriyor. Bir tür beyaz- çok başka bir dünya artık beyaz da değil. Hani esmer beyaz böyle karışık bir melez bir şeyi yaratmaya çalışıyor ancak diyor Muslümanları kapsam dışında bırakıyorum, buradaki keyfi kararları da bana hakikaten yorumlamakta zorlanıyorum. Bunu yani tam olarak bir sosyolog olmadığım için yine belki Ferhat yine buraya girebilir. Çünkü BJP hükümeti, Baharatiya Janata Partisi.
F.K: Sosyolog olarak bir şeyler söyleyebilirim. Istersen? Elimizin altında bir sosyolog var. Soralım.
W.A.S: Ama soruyu görüyor musun? Kimin vatandaş olup kimin olamayacağını seçiyor aslında.
F.K: Waseem hemen yani çok böyle hakikaten asla ukalalık yapmak istemem. Ben bunun cevabını bilmiyorum tabi ki. Ama şunu biliyorum, her türlü milliyetçilik, her türlü ırkçılık sonuna kadar zaten tam böyle değil midir? Yani kesme yapıştırma işte bir araya koymayı, illaki tutarlılık falan bir şey olması gerekmiyor. Sadece her bir cümlenin kime, nereye, nasıl, ne kadar hitap edeceğini hesaplarsın. Yani ırkçı bir düşünce, hesap etmeme gerek yok, ona çıkart göre davranırsın, öyle bir şekilde inşa olursun. Bir taraftan işte gayet güzel, demokratik birliği, biz bütün dünya kucağımızı açıyoruz, Ensar muhabir falan dersin mesela.
Arkadan geri gönder merkezine bir sürü şey de yaparsın işte. Biz bütün dünyanın acı çeken mültecinin kapımızı açıyoruz ama bir anda yoksulları, fakirleri yollarsın. Gayet refah içinde bir toplum görüntüsü yaratırsın. Hindistanın yaptığı tam bu yani bir yandan işte insanları alıyor, içeri alacak Müslüman olmayanları bir yandan memleketi bütün yoksul fakir nasıl atık diye düşündüğü kesimleri dışarı atacaksın. Bu ortalama Hindistan vatandaşı için muhteşem bir şey yani korkan güvensizlik. Yani bu içinde yaşadığımız zamanın bütün güvensizlikleri ile baş başa kalan herhangi bir toplum hiç fark etmez. Çok rahat abi süper güzel işte. Yani ne güzel bak fakirleri de ihraç ediyoruz. Orada çalışacaklar hem para kazanacaklar zaten orası çok kötü kalkınma ihtiyaç duyuluyor, oraya gider. Bizim işçilerimizde çalışırlar, her şey diyebilirsin yani. Bu yeter ki güzel bir şekilde bunun duygusal imaj çalışmasını yap işte güzel manipülasyonunu, yap propagandasını yap. Seçimlerde garanti bütün şeyler kamuoyu kullanılır diyor zaten. Yani 2 yüz milyon nüfus Müslüman nüfusunu ciddiye almışsın ama geriye kalan işte kaç bir milyonun üzerinde insan var. Yani onların oyuna oynuyorsun, onlardan oy almaya çalışıyorsun, onların duygularını okşadığın zaman da. Dolaysıyla çelişki diye bir kavram bence kullanmak gerekmiyor bile.
W.A.S: Öyle mi, inanılmaz bilmiyorum ya bu niye aslında çelişki bence tam tersi burada arkasında bir hesap kitap yapan da bir mekanizma, bir sistem var gibi geliyor bana. Yani bu duygusal formasyonun ötesinde, belki de orada tam da bir şey bu düşünce kargaşa yaşıyoruz herhalde. Yani aslında hem ekonomik politik bir mesele; oradaki aslında bu giden işçiler ne yapacaklar? Hint işçiler giden ne yapacaklar? Hali hazırda, o yer ve mekânda, o yerde şu an inşaatlar başlayacak. Oraya gidip o inşaatlarda çalışan işçiler olacak.
Ö.Ö: Bu yeniden inşaya biliyorsun Türkiye'de aday, yani bu Gazze yeniden yapılacak vesaire buralarda muazzam paralar harcanacak ve buraya da bir de emek gücü gerekecek.
W.A.S: Evet ve Arundhati Roy şunu diyor: “bu işçiler bir savaş bölgesinde hayatlarını riske atacaklar, bu çaresiz insanlar yani. Ve bir anda da İsrail'in bu soykırımcı savaş makinesine de besleyecek diyorlar. Yani ne kadar korkunç düşünülmez bir utanç. Burada Ferhat bir yorum yapmak ister misin? Kipling’in aslında aklımda bir şiir vardı. “Beyaz Adamın Yükü” dün aklıma şiiri geldi, nedense. Onu çok kısa okumak istemiştim ama Ferhat bir şey eklemek istersen?
F.K: Evet ya benim internetim kesildi. Sadece tabi seninle duyamadım. Son 1-2 dakika içinde ama şeyi söylemek istiyorum. Yani bu Arundhati Roy’nın yazısının başındaki peki bizim ülkemiz bence çok önemli cümle. Yani bunu gerçekten bunu düşünmek lazım. Çünkü sadece bir İsrail'i günah keçisi ilan ettiğimiz zaman gerçekten o günahkâr bir devlet o ayrı mesele ama sadece ona çıkart odaklandığımız zaman bir sürü başka şeyi çok rahat görünmez kılabiliyoruz ve rahatlatıyor.
Bizi İsrail'e küfrediyor olmak dosya bence İsrail'e gerçekten savaşabilmek için Hindistan türü hindu milliyetçi türü şeyleri karşı mücadele ediyor olmak için bence.
Bir kendimize sürekli bakmakta yarar o zaman belki daha da iyi anlarız. Bitakım yapılan şeyleri başkaları başka yerlerde olanlarla bizimkileri son sen başka bir şey geçmeden bugün bir konuyu hemen hatırlatmak istiyorum.
12 Martın yıldönümüydü. 12 Mart Türkiye’deki işte darbeler silsilesinde sıralamasında ikinci darbe olarak bilinir. Ama 12 mart aynı zamanda belki de Türkiye’den yurt dışına gitmek zorunda kalan iltica eden insanları sebep olan böyle bir iltica sebep olan ilk darbedir de diyebiliriz. Yani daha önceki bütün o tehcirleri zorla göndermeleri, Rumların ermelerini falan bir kenara bırakırsak, insanların kaçmak zorunda kaldıkları buradaki baskılardan ve başka yerle mülteci haline geldikleri darbedir diyebiliriz. Sonrasında işte 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz bütün darbelerde benzer bir şeyler oldu. Dolayısıyla 12 Mart gibi birtakım darbelerin böyle bir anlamı olduğunda söyleyeyim biliyorum, sen bir son kapatmadan bir şeyler okuyacaksın ama bir de dün bir mahkeme oldu İzmir'de ona dair demem bir şey söyleyeyim, bu bir berber dükkanında. Pardon tavukçu dükkanında 1 Ağustos 2023 tarihinde ırkçı saikler, 25 yaşındaki Suriyeli Muhammed Ali Yasrin ölümüne, 20 yaşındaki Huseyin Dimaşin ağır yaralanması sonuçlanan bıçakla saldırı ile ilgili davanın mahkemesi görüldü. Bayağı uzun bir davaydı. Sanıklar dinlendiğini, tanıklar dinlendi. Mahkeme, Mayıs ayının yanılmıyorsam işte başına doğru ertelendi galiba. Ne yazık ki, bir de öyle bir olayı da hatırlayalım işte o mahkeme inşallah suçlunun, sanığın, işte suçlunun gerçekten cezalandırması bitince umut diyerek top sana vereyim.
W.A.S: Evet. Dün gece bu Hindistan'nın bu iç ve diş, artık bu kelime “siyaset denmekten de zorlandığım bir noktadayım. Rudyard Kipling’in Beyaz Adamın yükü şiiri aklıma geldi. Bu şiirin özelle ikinci bölümde, “terörle mücadele” kısmı önemli bir yer tutuyor ve biliyoruz 1899 yılında beyaz adamın hoşuna gitmeyen herkes teröristtir. Şimdi oraya girmeyelim diye aslında bir atıf var. Bu ikinci bölümde bu şiirin çevresini İlhan Bilgu yapıyor ama ben sadece bir kısmını okuyacağım.
Kipling şöyle diyor,
“Hafiflet beyaz adamın yükünü
Gönder soyundan yetiştirdiğin en iyileri
Yolla hadi, oğlanlarını sürgüne
Boyun eğdirdiklerinin ihtiyaçlarını karşılasınlar diye
Ağır boyundurukları altında vazife beklesinler
O sersemlemiş vahşi yeni halkın üzerinde
O, daha yeni esir ettiğin,
Yarı şeytan, yarı çocuk asık suratlı halkın…”
Bu yayını bugün burada bitiriyoruz. Herkese çok teşekkürler. Haftaya çarşamba günü yine saat 09:30’ta görüşmek dileğiyle çok teşekkürler.
F.K: Hoşça kalın.
Ö.M: Görüşmek üzere.
Ö.Ö: Görüşmek üzere.