Hukuk Güvenliği programında tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgınına cezaevlerindeki hükümlüler gözünden bakıldı.
Programın bu haftaki bölümü iki kısma ayrıldı. İlk bölümde Aynur Tuncel Yazgan, Hukuk Güvenliği’nin sürekli konuklarının başında gelen avukat İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Tuğçe Duygu Köksal’la sığınmacıların yaşadığı sorunların ulaştığı boyutu hukuken değerlendirmesi odaklı olarak, “göçe zorlanan insanların somut durumu” hakkında sohbet etti.
Programın bu kısmında Yunanistan sınırına yığılan göçmenlere yönelik Yunan polisinin hukuka aykırı müdahalesi ile yaşanan insan hakları ihlalleri, İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin sınır boyunda yaptığı incelemeler ve görüşmelere dayalı olarak düzenlediği raporların içeriği, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yaşam hakkı, işkence yasağı, özel yaşam/aile yaşamına saygı hakkı ihlali iddiaları ile yapılan bireysel başvurularda verilen “inceleme önceliği” ve “derhal hükümete bildirme” kararları, İstanbul Barosu’nun Atina Barosu’na yaptığı soruna ortak çözüm için işbirliği çağrısı hakkında bilgi sunuldu.
BM Cenevre Sözleşmesi, 1967 Ek Protokolü, Dublin Regülasyonu, AB Temel Haklar Şartı, İHAM içtihatları ile içeriği ve kapsamı belirlenen non-refoulement (geri göndermeme) ilkesinin sağladığı güvenceler ve devletlerin pozitif yükümlülüklerinin kapsamı, “sığınma”, “ikincil koruma”, “geçici koruma” gibi ilgili diğer kavramlar üzerinde duruldu.
AB’nin Yunanistan’a verdiği desteğin hukuki dayanağı sorgulanacak ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün eleştirilerine dikkat çekildi.
Cezaevleri kapasitenin üzerinde
Bahri Bayram Belen’in sunduğu programın ikinci yarısında ise ülkemizde de artık bir salgın haline gelen koronavirüsün tutukluları nasıl etkilediği konuşuldu.
Ülkemizdeki 375 ceza infaz kurumunda, kapasitenin üzerinde 300 bin kişinin kapalı tutulduğu bilgisi verilerek;
* Bu rakamın kapasitenin çok üstünde oluşuna,
* Hijyen ile ilgili önlemlerin en üst seviyede alınması gerektiğine,
* CMK 100 ile belirlenen katı koşullara karşın ölçüsüz biçimde tutuklama tedbirine başvurulduğuna, özellikle 60 yaş üstü, hasta ve ağır hasta, kadın, çocuk mahpusları kapsayan riskli gruplar açısından tahliye ya da tutuklamaya alternatif yolların göz ardı edilmemesi gerektiğine;
* Kurumlarda tutulan ve çalışanların sağlığının tam olarak korunamadığına,
* Bu kişilerin içinde, çocuk, kadın, hasta, yaşlı, engelli, LGBTİ vb. kırılgan gruba üye insanların özel gereksinimlerinin karşılanamadığına dikkat çekilerek,
18 Nisan 2018’den beri gündemde olan infaz rejimine ilişkin düzenlemenin koronavirüs ile ortaya çıkan pandemi nedeni ile kaçınılmaz olarak ve bir an önce ele alınmasına, suç ayrımı yapılmaksızın tutuklu ve hükümlülerin tahliyesine, gerektiğinde diğer alternatif tedbirlere (ev hapsi, infazın geri bırakılması, vb) çevrilmesine, hükümlüler açısından özel infaz rejimleri ya da infazın durdurulmasının yeniden düşünülmesine yönelik yasal düzenleme yapılmasına ilişkin çağrıda bulunuldu.