"Bunu durdurmak için elimizden geleni yapacağız"

-
Aa
+
a
a
a

Hukuk Güvenliği'nde Bahri Belen ve Ümit Altaş, RTÜK'ün Açık Radyo'ya verdiği lisans iptal kararı üzerine bilgi veriyor.

""

Bahri Belen: 95.0 Açık Radyo'da Hukuk Güvenliği programı başladı. Bugün Ümit Altaş İstanbul trafiğinden radyoya yetişmek üzere programımıza, Aynur Hanım da aynı şekilde yetişmek üzere ama tabii onlar gelmeden de dinleyicilerimize ‘Madem Hukuk Güvenliği programını sunuyorsunuz, önce Açık Radyo'nun başına gelen nedir? O konuda bir bilgi verin, ey avukatlar’ diyenler olabilir. O konuda öncelikle bir bilgi vermek istiyorum. RTÜK'ün, 31.05.2024 tarihli bir kararı, Açık Radyo’ya tebliğ edildi. Elektronik postayla edilmiş. Buradaki, radyodaki bu işle ilgili arkadaşlarımın söylediğine göre özeti şu; 24 Nisan günü Açık Gazete'de haberler verilirken şöyle bir sözcük var: ‘Soykırım, Ermeni Soykırımı olarak adlandırılan günün 109. yüzyıl dönümü, seneyi devreyesi’ sözcüğü var. Sadece bu sözcük var. Bu sözcük nedeniyle yasanın 8. maddesine göre, Açık Radyo'nun yayıncılık sırasında halkı kin yani hatta yasal tabiriyle şöyle, ‘ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik’ ettiği söyleniyor. Çünkü yasada ‘tahrik edemez’ diyor ve ‘toplumda nefret duyguları oluşturamaz’ diyor. Yasa böyle diyor.

Şimdi Açık Radyo’nun yani dünyanın bütün seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık olduğunu ilk günden beri söyleyen ve yayınlarında hep bunu yineleyen Açık Radyo’nun, ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik ettiği ve toplumda nefret duyguları oluşturduğu iddiasıyla RTÜK bir karar veriyor ve bu karar 31.05.2024 tarihinde radyoya elektronik tebligat yoluyla tebliğ ediliyor. Bu kararla ilgili yani bize kararın içeriğinde deniliyor ki, “Size işte şu kadarlık para cezası verdik - ki bu 200 bin liraya yakın bir ceza, onun ayrıntılarına girmeyelim - ve 5 defa Açık Gazete programına yayın durdurma cezası verdik ve ‘RTÜK'ün size bildireceği günlerde yayın duracak ve o duran zaman içerisinde yani Açık Gazete’nin 08:00'de başlayan yayınları süresinde 5 defa verilen günde yine RTÜK'ün gösterdiği, gönderdiği yayınları yayınlayacaksınız’ diyor.


Bunu, bu bilgiyi ve bu kararı tebellüğ ettikten sonra elektronik olarak hemen bir dava açma yoluna gittik. Yine yasaya göre, bu kurulun, kararı veren kurulun bulunduğu yere, mahkemesine, Ankara İdare Mahkemesi'ne dava açtık ve bu davayla birlikte de bu doğrudan hukuka aykırı, uygulanması halinde radyoya ciddi telafisi imkansız zararlar verebileceği düşüncesiyle de yürütmenin durdurulmasını istedik. Bu arada belki herkes anımsayacaktır, araya bir Kurban Bayramı girdi ve bayram sırasında biz, ‘Bakalım ne zaman bu günler gelecek’ diye hep de soruyoruz. Geldi mi, gelmedi mi? Geldi mi, gelmedi mi? RTÜK’ün sayfasında herhalde bu çıkacak, biz de ona göre hareket edeceğiz diye bekliyoruz. Ama bir türlü gelmedi. Bu dava şu anda hukuki tabiriyle derdest. Henüz bir yürütmeyi durdurma kararı verilmedi. Ama ayın 2’sinde buradaki arkadaşlar bu tebligatla ilgili bir belgeyi, açılmamış bir belgeyi gördüler ve açtılar. O belgede bu durdurma günlerinin, ayın 10, 11, 12, 13’ünde olduğu yani süresinin geçmiş olduğu anlaşılıyor. Ama bu tebligat, Açık Radyo tarafından görünmedi ve bilinmiyor. Yani aslında tebliğin anlamı ve bizim hukukumuzda bir iradenin veya bir isteğin veya bir talebin karşı tarafa ulaşmasına vusul diyoruz. Yani bu bize vusul etmedi, ulaşmadı. Biz de buna ıttıla kesbetmedik. Bunun üzerine hemen ayın 3’ünde sanıyorum yani 2’sinde bunu öğrendik ve bir dilekçeyle bu teknik durumu RTÜK’e ulaştırdık ve dedik ki ‘Bize yayın durdurmayla ilgili yeni bir program verin çünkü biz bunu yeni öğrendik. Bakın, para cezasının da sizin kararınızdaki gibi taksitlendirilmesi konusunda talepte bulunduk ve bu talebimiz kabul edildi. Bunun sekizde birini de yatırdık. Alın size dekontu’ diye başvuruda bulunduk. Ama buna karşın RTÜK, herkesin duyduğu ve bildiği gibi bir karar verdi.

Yasada aslında bu kin ve düşmanlığa tahrik etme gerekçesiyle ikinci bir ihlal daha onlara göre, onların ölçülerine göre ikinci ihlal daha olursa bir yıl içinde 10 kez yayın durdurma kararı, cezası verilecekti ve bir yıl içinde yasaya göre aynı şekilde üçüncü bir ihlal olursa lisans hakkı iptal ediliyor ki bunun çerçeveleri de artık belli değil. Nasıl, hangi lafla, Açık Radyo gibi bir radyonun, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkıyla toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edeceği bilinemez. Üçüncü kez olduğunda, bu şeyin, radyonun lisans hakkının iptal edileceği kanunda yazıyor. Ama ‘verilen bu durdurma kararlarının yerine getirilmemesi veya uygulanmaması halinde doğrudan lisansının iptal edileceği’ düzenlemesine göre bir lisans iptali kararı verildi.

Öncelikle söyleyelim ki, bu da yargıya açık. İdarenin bütün işlemleri ve eylemleri Anayasal olarak yargı denetimine tabi olduğu için bu da yargı denetimine tabi. Bunu yapacağız, elbette karar bize tebliğ edildiği takdirde. Şimdi ortada şekli bir, şekli hukuk açısından bir lisans iptali kararı var. Ama hukuk sadece şekil değil, esas ve özüyle de ilgili. Çünkü bütün Türk hukuku açısından hatta bütün dünyadaki hukuklar açısından iyi niyet çok önemli ve burada bizim bu tebligatı öğrenmediğimiz çok açık, teknik olarak bu saptanabilecek bir şey ve burada 30 yılı aşkın süredir, hiçbir ihlali olmayan ve bu radyo her şeyi özgürce ifade eden, tarafsız yayıncılık ilkelerine uyan, objektif yayıncılık ilkelerine uyan bir radyo söz konusu. Şimdi onun için Açık Radyo'nun bu kadar nitelikli, objektif, tarafsız yayınlarına karşı, bu şekli ve şeklin de özünü ve gerçeğini en azından araştırmadan verilen bu kararın hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. Bu karar henüz söylediğim gibi tebliğ edilmemiş durumda. Bu arada Ümit Altaş arkadaşımız geldi. Hoş geldin.

Ümit Altaş: Hoş bulduk. Tabi Bahri Abi sana da böyle bir su içme molası olsun ama tabi bir şeyi de vurgulamak gerekiyor galiba. 30 yıldır herhangi bir şekilde bugüne kadar bir cezayla karşılaşmamış bir radyo, öyle bir cezayla itham ediliyor ki… Neredeyse yok yok yani! Bir kez daha söyleyelim: “Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge, mezhep”. Yani neredeyse başka hiçbir fark kalmadı ve hepsini gözeterek, aynı zamanda da gözetmek yetmiyor, bir de toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek! Yani bu kadar kavramı gözeteceksiniz. Gözettiğiniz de yetmeyecek. Ondan sonra da toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edeceksiniz. Hadi diyelim ki - hani ‘diyelim ki’ bile yakışmıyor da dile… Böyle bir suçlama ve Açık Radyo’nun yan yana gelmesi mümkün değil. Ama bu sefer de var olan mevzuattaki cezaların da, çünkü bir aralık bırakılıyor, işte 1 günden 5 güne, %10’dan %30’a gibi şeyler düşünün, hepsinin en üst sınırından ceza veriyorsunuz. Neredeyse, yani onun daha üst bir sınırı yok. Tabii bunu anlamak mümkün değil ve açıkçası kararın tebliğ edildiği zaman, karar içerisinde de okunduğunda çok da ilginç bir Radyo Televizyonu Üst Kurulu’nun bir tarihçiliğe soyunma durumu da var. Yani onu da vurgulamış olalım karar içerisinde.

Aslında kullanılan ifadeler noktasında tartıştığı mesele şu oluyor; Efendim, bu konuyla ilgili olarak tehcir kelimesi kullanılabilir. Açıkçası bu konuyla ilgili olarak sorumluluk da cephe gerisinde bulunan Alman Kuvvet Komutanları'na aittir. Ama zaten sorun burada herhangi bir şekilde sorumluluğun kime ait olduğu meselesi değil. Tamamen, nereden tutsanız, nasıl diyeyim, tutarsızlık doğru bir kelime midir Bahri Abi? Sen daha eski kelimeler kullanınca şimdi….

B.B.: Dayanaksız diyelim istersen.

Ü.A.: Dayanaksız. Yani en üst cezadan vermek ve gerçekten de kâinatın tüm açık seslerine ev sahipliği yapan, bunlar içinde bir köprü olan bir radyonun sesini kısmak herhalde özellikle bütün bu tartışmalarda ele aldığımız demokratik toplum olabilme ilkesini en temelde ihlal eden adımlardan bir tanesi olsa gerek. Elbette ki Bahri Abinin biraz önce özetlediği gibi, tüm hukuki yollar deneniyor, onlara başvuruluyor. Tabi ki davalar açılıyor ama bir kez daha vurgulayalım ki Açık Radyo’yla, Açık Radyo’nun bugüne kadar getirmiş olduğu ve dinleyicileriyle arasında kurduğu o evren, o atmosfer, o gezegende herhangi bir şekilde ırk dil, din, cins, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözetmek zaten mümkün değil. Herhalde bugüne kadar zaten mümkün olduğunu görmedik, bundan sonra da mümkün olması pek mümkün değil. Hatta bununla yetinmeyip bir de ‘toplumu kin ve düşmanlığa tahrik’ olmadı. Yan yana gelmiyor. Yani nereden tutsanız yan yana getirmeye çalışıyorsunuz… Eskiden şey vardı, hatırlar mısın Bahri Abi? Cin Ali falan vardı, kelimeler yan yana getiriliyordu, en azından okuma ve benzeri alanlarda. Şimdi bu kelimeleri yan yana getirdiğinizde yanına da Açık Radyo koyduğunuz da olmuyor. Yani ne kadar da zorlasak da olmuyor.

B.B.: Evet, şimdi yani bu ilk lisans iptali öncesi verilen durdurma kararına da bir kere daha değinirsek; durdurmaya neden olan yayın günü aslında Açık Radyo o kadar objektif habercilik yapmış ki... O habercilik içerisinde söz gelimi, Cumhurbaşkanı'nın Irak dönüşüyle ilgili haberleri verirken, Ermenistan Başbakanı'nın soykırım demediğini, onlar bile bunu böyle demiyor dediğini aktarmışlar objektif habercilikle ve aslında 24 Nisan günü Açık Gazete’nin yayını olduğu için 23 Nisan ile bağlantısı açısından çok önemli bir durum var. Hrant'ın önceki yıllardaki 23 Nisan ile 24 Nisan arasındaki bağı 23,5 Nisan diyerek, değerlendirmesini ve bunun aslında bir barışa, hatta sadece Türkiye ve Ermenistan arasında değil, dünyadaki çocukların barışına katkısı olması gerektiğine ilişkin konuşmasını da Açık Radyo o günkü Açık Gazete'de aktarmış. Buna rağmen şimdi 8. Madde’ye göre verilen bu cezada, söylediğimiz gibi, yani RTÜK 6112 sayılı Kanunun 8. Maddesi’nin B bendinde ‘Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz’ kuralı ihlal edildi diyor. Ama mesela yine aynı maddenin C bendinde, ‘Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz’ diyor. Yani aslında bu yayınla, RTÜK'ün hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı hareket etmediğini kabul etmiş oluyor ve insan onuruna ve insan hayatının gizliliğine, saygılı olma ilkesine aykırı olamaz yayınlar. ‘Kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve iftira atıcı bir nitelik taşıyamaz’ diyor yine 8. Madde’nin Ç bendinde. Yine 8. Madde’nin I bendinde ‘Yayınların tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorunlu olduğunu’ söylüyor ve aslında Açık Radyo'nun o günkü Açık Gazete bölümünde bu 8. Madde’nin çok önemli ilkelerine aykırı da davranmış olduğuna ilişkin kararda bir gerekçe yok. Yani sonuçta şeklen böyle bir karar verildi ve şeklen verilen bir karar bu.

Evet, yargının işi çok, evet, yargı yoğun. Ama yürütmenin durdurulması konusunda henüz bir karar verilmedi. Verilmiş olsaydı belki zaten böyle ‘Siz bunu uygulamadınız. Efendim, yayın durdurma yasağına aykırı hareket ettiniz’ bile diyemeyeceklerdi. Çünkü zaten RTÜK'ün verdiği bu karar durdurulmuş olacaktı. Şimdi böyle bir noktadayız. Ve ikinci bir kez Açık Radyo yargı yoluyla haklarını, yargı yoluyla susturulma istemini, girişimini durdurmak için çalışacak. Çalışacak çünkü bunlar Anayasamızın iç hukuk açısından 26. Maddesi’ne aykırıdır. Uluslararası hukuk açısından, Anayasa’nın 1990 son yollamasıyla, uluslararası insan hakları sözleşmeleri iç hukuk kuralı gibi geçerlidir ve usulüne uygun kabul edilmiş insan hakları sözleşmelerinin Anayasa’ya aykırılığı bile iddia edilemez.

Dolaysıyla insan hakları sözleşmelerinden biri olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, 1950 tarihli, 10. Maddesi’ndeki ifade özgürlüğüne aykırı bir yasaklamadır. Bunun ayrıntıları dilekçemizde var. Ama biz kısaca bunu özetleyelim. Lisans iptaline dayanak olan yayın durdurma kararının kendisi zaten hukuka aykırı. Hukukla bağdaşır bir karar değil, özgürlüklerle bağdaşır bir karar değil. Anayasa’da açıkça yazan ‘Sansür edilemez’ Yani ‘Basın, yayın sansür edilemez’ kuralına aykırı bir karar ve arkasından da teknik bir sebeple açılmamış olan elektronik tebligat nedeniyle 30 yıldır yayınını sürdüren bir radyoya, bir üniversiteye, bir bilim, akıl, sanat, kültür sesine böyle bir yasak getirilmek isteniyor. Bunu durdurmak için elimizden geleni yapacağız. Durduramazsak, bunu durduramazsak, inanın bu Açık Radyo'nun sadece hukuk güvenliğindeki avukatlarının değil, birçok hukukçu dostlarının hatası olmayacaktır. Bu doğrudan siyasi bir karar olarak nitelenecektir. Umarız bunu durdurabilme ve değiştirme imkanlarımızı halen yitirmemiş olalım.

Ü.A.: Böyle deyip herhalde müzik arasına geçeceğiz. Belki orada da şunu söylemekte fayda var. Tabii ki Bahri Abi özellikle konuyu teknik, hukuk açısından mümkün olduğu kadar ilk yarım saatte özetlemeye çalıştı. İkinci yarım saatte de, ikinci bölümde de konuğumuz olacak. Ama şunu da söyleyelim; en azından biz programcılar olarak da zihnimiz açık olduğu sürece, yüreğimiz açık olduğu sürece, heyecanlarımız açık olduğu sürece Açık Radyo açık kalmaya devam edecek. Dayanışma büyütür, güçlendirir diyelim ve şimdi Açık Radyo emekçilerinden Didem arkadaşımızın seçtiği parça ile, biz de bilmiyoruz bakalım bizim için ne seçmiş, müzik arasına geçelim. Müzik arasından sonra da konuğumuzu ağırlayacağız.