Günün Sözü
Çok uzun bir bekleyişten sonra aşı tedarikinin sağlanması ile neredeyse bir buçuk yıldır süren bu derin krizden çıkma şansımız doğdu… Ülkemizde kullanılan COVID-19 aşılarının koruyucu ve güvenilir olduğunu ve aşının salgından çıkış yolumuz olduğunu toplumun tamamı aşılanana kadar anlatacağız.
İklim ve ekoloji krizleri hızla tırmanıyor. G7 fantastik miktarlarda fosil yakıt harcaması yapıyor. CO2 seviyeleri en yüksek ikinci seviyeye çıkarken, kutlamalar bonfile ve ıstakoz şölenleriyle, mangal partileriyle yapılıyor, jetler de gökte akrobasi yapıyor.
Bırak koyunu, bırak, bırak.
Sürekli iç çeker, ekmek yer, bira içer ama kendini iyi hissedemez, sonra “Aman gönlüm!” der ve canı sıkılır. Aşk hastalığına yakalanır; erkek ve kadın için aynıdır.
Marmara’nın son hali ülkenin son hali gibi. Bizim üzerimizde de bir müsilaj var. Bütün ülkenin psikolojisini, hayatını ve geleceğini kaplamış durumda. Biz de tıpkı Marmara Denizi gibi bundan nasıl kurtulacağımızı kara kara düşünmekteyiz.
2006’da çıkan yönetmelik sonrası hassas alanların belirlenmesi 10 yıl beklendiği için yönetmelik uygulamaya konulamamış, müsilajın ana sebebi olan azot, fosfor gibi kirleticilerin önüne geçecek zorunluluklar gecikmiştir.
(Ceylan) İnsana çok benziyorlar. Kendilerini tehlikede hissettiklerinde ağlıyorlar. Gözlerinden yaş geliyor. Çok korktuklarında ise önce titriyorlar, korku devam ederse de düşüp ölüyorlar. Sonuçta onlar da yaşamanın ve huzurun peşinde.
Şimdi şöyle düşünün, yaşadığınız şehirde altı ay bir yanardağ püskürmüş toz, kül, kurum ne varsa her yeri örtmüş. Nükleer savaş sonrası serpinti gibi.
Kapitalist barbarlığa son vermek zamanımızın en temel görevidir. Hepimizin iyi ve barış içinde bir yaşam sürebileceği adil, eşitlikçi ve yaşanabilir bir dünya yaratmak için sermayenin yaşam üzerindeki egemenliğine son vermemiz gerekiyor.
Bir radyo dinlerken ben, bir radyo tiyatrosunda öbür tarafta oynayan insanları düşünürdüm. Sanki bir huniden onların sesleri giriyor elektrik tellerinden geçip bizim odaya geliyor ve tekrar huninin ucundan o sahne bizim odaya açılıyor. Romancılık da öyledir aslında. Gördüğümüz şeyleri kelimelerle kurarız. Kelimelerin de sınırı yoktur. Arjantin'de birileri benim koyduğum kelimeleri İspanyolcaya çevrilmiş de olsa alıyor, o görsel dünya onun odasında canlanıyor. Demek ki radyo dinlemekle roman okumak arasında bir benzerlik var.
Müsilaj ile mücadele için atık yönetim politikamızı değiştirmemiz gerekiyor. İklim değişikliğini dikkate alan yeni bir atık yönetim politikası belirlemeliyiz. Ve bu politikanın hedefi de şu olmalı; Marmara Denizi'ne bir litre bile arıtılmadan atık bırakmamak.
Radyo'yu 1999 depreminin ertesi günü dinlemeye başladım. 20’li yaşlarımda İstanbul’da ne yapacağını bilmez halde arabada radyo kanallarını araştırırken, net, genç, kararlı bir ses ihtiyaç listesi okuyordu. O sırada çalıştığım şirketin çalışanları olarak ekmek gibi daha çok gıda malzemeleri toplayıp yardım olarak yola çıkarma niyetindeydik. Açık Radyo’daki ses ekmek demiyordu, hatta uyarıyordu “ekmek ihtiyacı yok, ilaç, çocuk bezi, battaniye, kadın pedi...” İşte bu sembolik örnek, neredeyse her Açık Radyo dinleyicisinin bahsettiği “rehber, yol gösterici, doğru kaynak ...” tanımlamalarının ortaya çıkmasına sebep.
Radyonun radarının bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de tüm kâinata açık kalabilmesi için bizler de bu şenlik günlerinde çabalarınızı destekliyoruz.
Çeyrek yüzyıl önce doğmamış olan genç fidanlar bugün Açık Radyo'da bu farkındalığı artırmak için yayın yapıyorlar... Bugün imkânsızı isteyen gençler, yarım yüzyıl önceki biz gençlerden çok daha gerçekçi olmayı biliyorlar.
Tüm Açık Radyo ailesi ve programları, hayata açılan kapım ve umut ışığım oldu. Açık Radyo sayesinde aktivizm yapmaya ve mücadeleye başladım. Açık Radyo'nun kendisi benim için en muhteşem aktivizm örneği oldu.
Özellikle dinleyici destek günlerinde sizlere merhaba demek çok çok zevkli: İnsanın kendine merhaba demesi gibi bir şey...
Doğa ile ilişkimiz kopmuş durumda. Ancak ilişkiler değişebilir. Doğayı koruduğumuzda - kendini koruyan doğa oluruz.
Yeryüzünde bir cehennem varsa, o da Gazze'deki çocukların hayatları.
İsrail ordusunun, bu şekilde bir evi halkına haber verip terk etmelerini beklemeden bombalamaya karar vermesi, askeri hedeflerin insanlardan daha önemli olduğuna dair bir hesaplama yaptıkları anlamına geliyor.
Türkiye başta olmak üzere, İsrail ile ekonomik bağlar içindeki hükümetleri Filistin halkı için gerçek ve sonuç alıcı ekonomik ve diplomatik baskı kurmaya davet ediyoruz.