Avrupa'nın en yüksek şelalesi olduğu iddia edilen Tortum Şelalesi susuz kaldı.
ErzurumUzundere'de bulunan Asya ve Avrupa'nın en yüksek şelalesi olduğu iddia edilen ve UNESCO tarafından dünya miras listesine aday gösterilen Tortum Şelalesi susuz kaldı. Danıştay tarafından belirlenen 3,5 metreküp can suyu, HES’teki tadilat ve onarım gerekçe gösterilerek kesildi. Yılda ortalama 10 bin turistin ziyaret ettiği, 48 metre yükseklikten düşen suların izleyenlere adeta bir görsel şölen sunduğu şelalenin, bu günlerde hem eski manzarasından hem de eski yoğunluğundan eser yok.
Küresel Enerji Takipçisi (Global Energy Monitor, GEM) tarafından gerçekleştirilen yeni araştırma, küresel ölçekte planlanan doğal gaz boru hatlarındaki artışın iklim hedeflerini tehdit ettiğini ortaya koyuyor. Artan doğal gaz boru hattı projeleri aynı zamanda 485,8 milyar dolarlık âtıl varlık riski yaratıyor. 2021'de devreye giren boru hatlarında COVID-19 salgını nedeniyle yaşanan düşüşün ardından; doğal gaz endüstrisi ile Çin, Hindistan, Rusya, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki doğalgaz üretimine ağırlık veren ülkeler, 2022 yılında on binlerce kilometre uzunluğunda boru hattını hayata geçirmeye yönelik planlarını sürdürüyorlar. Boru hattı planlarındaki bu artış, Uluslararası Enerji Ajansı'nın (International Energy Agency, IEA) doğal gaz tüketiminin önümüzdeki birkaç yıl içinde zirveye ulaşması ve sonrasında fosil yakıttan hızla yenilenebilir enerjiye geçişe yönelik uyarılarına rağmen gerçekleşiyor. GEM tarafından yürütülen araştırma, 2021’de dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan iptal ve gecikmelerin, başka yerlerde, özellikle Asya’da, yaşanan hızlı gelişmelerle dengelendiğini ve bu tehlikeli durumun, IEA'nın 1,5ºC ile net sıfır emisyon senaryosu ile uyumlu olmadığını ortaya koyuyor.
Yüksek enflasyon ve özellikle gıda fiyatlarındaki artış, ülkemizde tüm kesimleri etkileyen bir konu. Öte yandan 2021 yılı, tüm dünyada gıdadan başlayarak tüm fiyat endekslerinde bir artışı ve dünya genelinde yayılan bir enflasyon dalgasını da tetikledi. Ülkemizde enflasyon oranı kur oynaklığı nedeniyle çok yüksek düzeyde gerçekleşmiş olsa da, tüm ülkeler uzun zamandır görülmemiş enflasyon rakamlarıyla karşı karşıya ve küresel gıda fiyatlarındaki artış, bunun başlıca nedenleri arasında. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, dünya genelinde artış gösteren gıda fiyatlarının arkasında gizlenen daha büyük bir tehdide dikkat çekti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi’nin 2021 yılının tamamında, bütün dünyada bir önceki yıla göre yüzde 28,1 artış kaydettiğini ve ortalama 125,7 puanla son 10 yılın en yüksek seviyesine eriştiğini belirten Mete İmer, “FAO yetkililerine göre normalde yüksek fiyatların üretimi arttırması beklenirken, girdi maliyetlerinin yüksekliği, devam etmekte olan küresel virüs salgını ve giderek belirsizleşen iklim koşulları 2022 yılı için de iyimserliğe yer bırakmamakta.” şeklinde konuştu. Dünyanın karşı karşıya olduğu asıl büyük tehdit olan iklim krizinin, tarımsal verimlilik üzerindeki güçlü etkisi nedeniyle gıda fiyatlarındaki küresel artışın temel nedenleri arasında olduğunu ifade eden Mete İmer: “ İklim krizi, gelecekte bizi bekleyen bir risk değil, halihazırda içerisinde yaşadığımız ve dünya üzerindeki hayatı etkileyen bir süreç. Kronik bir tehdit olan iklim krizi ile savaşımda bireylere, kamu otoritelerine, sanayi ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor. İklim değişikliği, açlığın önemli bir nedeni. Kara, toprak, su ve enerjinin gıda için sürdürülemez şekilde kullanımı sıcaklıkların yükselmesine yol açan sera gazı salımlarını arttırmakta; yüksek sıcaklıklar gıda üretmek için gerekli kaynakları olumsuz etkilemekte. 2020 yılında 811 milyona yakın insan açlıkla karşılaşmış olup bu rakam 2019 yılından 161 milyon kişi daha fazla.” İklim krizinin gıda sistemi üzerinde yarattığı sorunları çözmek için dünya genelinde bazı öneriler geliştirilmekte olduğu dile getiren Mete İmer, “Erozyon kontrolü, meraların yönetimi, kuraklık ve sıcağa dayanıklı genetik iyileştirmeler, heterojen beslenme biçimi, azaltılmış gıda kaybı ve atığı, gıda sistemlerinin iklim değişikliğine uyum sağlaması için geliştirilecek yöntemler olarak sayılabilir. Pek çok ülkede pilot ölçekte geliştirilen iklime duyarlı akıllı tarım inisiyatifleri verimliliği yükseltmiş, salımları azaltmış, su verimliliğini ve toprak kalitesini iyileştirmiş, gelirleri ve iklime dayanıklılığı arttırmıştır. Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme, gıda sistemlerinden kaynaklanan salımların azaltılması, düşük enerji kullanımı ve kara hayvanlarından elde edilen gıdaların azaltılması da dahil olmak üzere önemli fırsatlar sunmakta.” dedi. Gıdayı üretmek, ambalajlamak ve dağıtmak için kullanılan sistemler sera gazı salımlarının üçte birini oluşturuyor ve biyoçeşitlilik kaybının yüzde 80’ine neden oluyor. Eğer müdahale edilmezse, gıda sistemlerinden kaynaklanan salımların 2050’ye kadar yüzde 40 artması bekleniyor. Gıda sistemi günümüzde dünyanın toplam enerji tüketiminin yüzde 30’nu oluşturuyor ve bu enerjinin büyük bölümü salımlara neden olan fosil yakıtlardan üretiliyor. Gıdanın yüzde 17’si atık oluyor ve dünyadaki sera gazı salımlarının yüzde 10’u tüketilmemiş gıdadan kaynaklanıyor.