"Seyfe Gölü'nde şu an ne kuş var ne göl var ne de su"

-
Aa
+
a
a
a

''Türkiye’deki 480 kuş türünün 250’si Seyfe’de görülmüş. Ama şu an ortada ne kuş var ne göl var ne de su”

Gezegenin Geleceği: 10 Aralık 2020
 

Gezegenin Geleceği: 10 Aralık 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal'ın haberinde, Seyfe Gölü ve çevresinde incelemelerde bulunan TEMA Vakfı  Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, “Türkiye’deki 480 kuş türünün 250’si Seyfe’de görülmüş. Ama şu an ortada ne kuş var ne göl var ne de su” dedi. Özer, Seyfe Gölü’nün kuruma nedenlerinden ilkinin “Devlet Su İşleri’nin (DSİ) önceki yıllarda açtığı drenaj ve kurutma kanallarının olduğunu” kaydetti.  Hem devlet yetkilileriyle hem de sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmelerinin devam ettiğine de dikkat çeken Özer, çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı: “Horla, Balya pınarları gibi gölü besleyen su kaynaklarından su çekilmesi önlenmeli. DSİ tarafından gölü kurutmak üzere açılan kurutma kanalları kapatılmalı. Sayısı 500’ü bulan yeraltı su kuyuları kontrol altına alınmalı, yeraltı su rejiminin izin verdiği ölçüde kullanımı sağlanmalı. Havzanın tarım deseni değiştirilmeli. Şekerpancarı, mısır, yonca gibi su ihtiyacı yüksek ürünlerin yetiştiriciliğinden vazgeçilmeli. Üretici gelirini koruyacak, kuru tarımı teşvik edecek destekleme politikaları geliştirilmeli. Yerel yönetimler su ihtiyacını göl kapalı havzasının dışındaki alanlardan sağlamanın yollarını aramalı. Havza yönetim planları hızla yürürlüğe girmeli, ilgili kurumlar belirlenmiş sorumluluklarını yerine getirmeli.” Göl için açılan change.org/seyfegolu kampanyasında imzalar 13 bini geçmiş durumda.

20 yıl içinde küresel ısınma yavaşlatılabilir

Yeni yayınlanan bir çalışma, emisyon azaltımına yönelik güçlü ve hızlı şekilde atılacak adımların, önümüzdeki 20 yıl içerisinde küresel ısınmayı önemli ölçüde yavaşlatabileceğini ortaya koyuyor. Çalışma, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik acilen hayata geçirilecek faaliyetlerin, yalnızca uzak bir gelecekte değil, önümüzdeki on yıllar içerisinde de etki edebileceğini gösteriyor. Ancak, bilim insanları küresel atmosfer ve okyanus sistemlerindeki doğal döngülerin, iklim değişikliğinin insan etkisini geçici olarak maskeleyecek şekilde sıcaklıklarda yavaşlamaya ve hatta düşüşe neden olabilmesi nedeniyle, önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde kısa vadeli faydaların detaylı şekilde belirlenmesi konusunda zorlandılar. Leeds Üniversitesi'nde gerçekleştirilen yeni çalışma, insan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel ısınmanın etkilerinin, daha önce belirlenen zamanlamadan daha kısa bir zaman diliminde yavaşlatılabileceğinin mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Nature Climate Change'de yayınlanan çalışma, farklı ölçeklerde gerçekleştirilecek emisyon azaltımının, önümüzdeki yirmi yıl içerisinde küresel ısınmanın hızını ne şekilde etkileyebileceğini araştırıyor. 

BM'nin yeni raporu

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) yeni raporuna göre, pandemi sonrası yeşil toparlanma, 2030 için öngörülen sera gazı emisyonlarını %25’e varan bir oranda azaltabilir. Böylece dünya, Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen küresel ısınmayı 2°C ile sınırlama hedefine daha da yaklaşabilir. UNEP’in 2020 Emisyon Açığı Raporuna göre, bu yıl karbondioksit emisyonlarında COVID-19 salgınının neden olduğu düşüşe rağmen dünya hâlâ 21. yüzyılda 3°C’yi aşkın bir sıcaklık artışına doğru ilerliyor. Öte yandan hükümetler, pandemi toparlanma sürecinin bir parçası olarak iklim eylemine yatırım yaparsa ve emisyon azaltım taahhütlerini Kasım 2021'de İskoçya Glasgow'da gerçekleşecek bir sonraki iklim toplantısına kadar net sıfır emisyon açıklamalarıyla paralel olarak güçlendirirse, emisyonları küresel ısınmayı 2°C ile sınırlama hedefine uygun düzeye indirebilirler.  Raporda, 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar net sıfır emisyon taahhüdünde bulunan ülke sayısının artması "önemli ve cesaret verici bir gelişme" olarak değerlendiriliyor. Raporun tamamlandığı tarih itibarıyla küresel sera gazı emisyonlarının %51'inden sorumlu 126 ülke, net sıfır emisyon hedefini benimsemiş, benimseyeceğini açıklamış veya benimsemeyi düşünüyor. Fakat bu taahhütlerin güvenilir ve uygulanabilir kalması için bir an önce kısa vadeli politika ve eylemlere dönüşmesi ve Ulusal Katkı Beyanları’na yansıtılması gerekiyor. Raporun bulgularına göre daha güçlü iklim eylemine giden yol, özel sektör ve bireyler tarafından tüketici davranışlarının değiştirilmesinden geçiyor. Tüketime bağlı hesaplara göre hane tüketimi, dünya çapındaki emisyonun yaklaşık üçte ikisinden sorumlu.

LFCA'dan 325 bin ton CO2 tasarrufu

Dünyanın dört bir yanından iklim eylemi için buluşan 900 teknoloji şirketi, İklim Eylemi İçin Liderler (LFCA) girişimine katılarak sektörlerini karbonsuzlaştırmak için çalışıyor. Türkiye’deki faaliyetlerini 2020 yılında başlatan LFCA, şimdiden 70’ten fazla üye şirketin güçlerini birleştirmesiyle hızla büyüyor. LFCA kısa sürede üye şirketlerin karbon ayak izlerinin azaltılması için iklim koruma projelerine 5,8 milyon eurodan fazla yatırım ve 325 bin tondan fazla CO2 tasarrufu sağlayarak bir başlangıç yaptı. LFCA Türkiye ekibi Yvonne Rosenbaum-Afra “Hem kişisel hem de şirket düzeyinde bir taahhüt verilmesini istiyoruz. Derin değişim her zaman bireyde başlar. Girişimimize katılan herhangi bir kurucu veya CEO, Yeşil Taahhüdü yerine getirmek zorunda. Bu, kişisel karbon ayak izlerini ölçmek, azaltmak ve dengelemek zorunda oldukları ve şirketlerinde de aynısını yapmayı taahhüt ettikleri anlamına geliyor” dedi.