Rapor: Akdeniz’de biyolojik çeşitliliği ve balık stoklarını yeniden canlandırmak

-
Aa
+
a
a
a

''Akdeniz’i ekolojik ve ekonomik gündemlerinin odağına almalı”

Fotoğraf: Jorge Bartolome WWF
Gezegenin Geleceği: 1 Mart 2021
 

Gezegenin Geleceği: 1 Mart 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Akdeniz, ekonomik açıdan dünyanın en önemli denizlerinden biri. Akdeniz kendisi ile ilişkili faaliyetlerden yılda 450 milyar dolarlık değer yaratıyor. Akdeniz’in % 30'u etkin bir şekilde korunursa daha çok değer yaratacak. Berlam ve Orfoz gibi ticari açıdan değerli türler dâhil balık stokları güçlü bir şekilde iyileşebilir. Bugün Akdeniz’in sadece yüzde 9,68’i Korunan Alan ilan edilmiş durumda; bu alanların da sadece yüzde 1,27’lik bir bölümü yönetim planları ile gerçekten etkin bir şekilde korunuyor. “30 x 30: Akdeniz’de biyolojik çeşitliliği ve balık stoklarını yeniden canlandırmak” başlıklı rapor yüzde 30 koruma hedefinin Akdeniz’deki biyolojik çeşitliliği ve balık stoklarını nasıl değiştireceğini inceleyen ilk bilimsel çalışma. WWF Akdeniz Girişimi (MMI), bu çalışma kapsamında, 2030’a kadar yüzde 30 alanın korunması hedefine ulaşmak için bir dizi mekânsal koruma senaryosu geliştirdi. Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi, Ecopath Uluslararası Girişimi ve Deniz Bilimi Enstitüsü ile işbirliği yaptı. İncelenen senaryolarda 2030’a kadar yüzde 30’luk hedefe ulaşmak için korunması gereken aday bölgeler belirlendi. Senaryolar ayrıca sürdürülebilir olmayan endüstriyel balıkçılık ve diğer zararlı faaliyetlerin bu bölgelerden çıkarılması ile deniz ekosistemlerindeki azalma eğiliminin nasıl tersine çevrilebileceğini de gösterdi. Analiz sürdürülebilir olmayan balıkçılık ve diğer endüstriyel faaliyetlerde ısrarcı olunması durumunda Akdeniz'de önümüzdeki yıllarda balık stoklarının azalmaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Öte yandan rapor, belirli bölgelerde Akdeniz’in %30’unu kapsayan etkin koruma tedbirlerinin alınması ve havzanın geri kalanının da sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi durumunda balık stoklarının artacağını, denizel ekosistemin belirgin bir şekilde iyileşerek yaşamları denize bağlı milyonlarca insanın yararına olacağını bilimsel olarak ortaya koyuyor. %30 senaryosunda izmaritgillerde olası av miktarının yüzde 4 ila 20, büyük dip balıklarında ise av miktarının yüzde 5’e kadar artacağı tahmin ediliyor. Raporu değerlendiren WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem: “Önemli balık stoklarını geri kazanmanın ve denizlerimiz için ciddi tehdit oluşturan tür ve habitat kayıplarını durdurmanın en etkili yolu Akdeniz'in önemli bölgelerini korumaktan geçiyor. Bu gerçek, bilimsel kanıtlarıyla ortada. Söz konusu alanlar, balıkçılık sektörünü sürdürülebilir kılmak, COVID19 salgınından derin yaralar alan yerel ekonomileri güçlendirmek, ve küresel iklim krizinden etkilenen bölgelerin başında gelen Akdeniz’in direncini artırmak açısından muazzam bir potansiyele sahip. Tüm Akdeniz ülkeleri, bu coğrafyada yaşayan yaklaşık 500 milyon insanın geleceği için önümüzdeki on yıl boyunca, Akdeniz’i ekolojik ve ekonomik gündemlerinin odağına almalı” dedi.

Mermer ocağına karşı köylüler ayağa kalktı

İzmir'in Torbalı İlçesi'nde tarım arazisine yapılmak istenen mermer ocağı köylüleri ayağa kaldırdı. Zeytinlik, üzüm bağları ve meyve bahçelerinin tam ortasına yapılmak istenen mermer ocağına karşı tepki gösteren Torbalı köylüleri, "Eğer bu ocak buraya açılırsa en verimli topraklar mahvolacak. Sularımız kirlenecek... Bizim her şeyimiz, canımız, ciğerimiz bu topraklar. Bu doğa katliamına dur diyeceğiz." dedi. İzmir'in en önemli tarım merkezlerinden Torbalı'nın Yazıbaşı Mahallesi'nde bir firmanın açmak istediği mermer ocağı için ÇED süreci başlatıldı. Yazıbaşı'nın Keldağı Mevkii'ne kurulması planlanan mermer ocağının 94 yıl işletileceği ve verimli tarımsal araziden toplam 111 milyon metreküp malzeme çıkarılacağı öne sürüldü. ÇED sürecinde zorunluğu olduğu için bölgeye giden firma temsilcilerinin Yazıbaşı köylüleri ile yaptığı bilgilendirme toplantısı, tepkiler üzerine yarım kaldı. 

İstanbul'da pus vardı

İstanbul'da pek çok noktada pus vardı. İBB'nin hava kalitesi haritasında pek çok ilçe turuncu yani "hassas" seviyeye indi.  İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, "Şu anda ülkemizde yüksek basınç alanı hakim. Yüksek basınç alanı olduğu zaman, havada genel olarak inici bir durum söz konusudur. Normal şartlarda hava yükselir ama yüksek basınç alanlarında genel olarak hava aşağı doğru çöker. Dolayısıyla gece boyunca ışınım yoluyla yeryüzünün hızlı bir şekilde soğuması, sabah güneşin doğması ile beraber havalar ısınınca buralarda buharlaşma oluyor, yere yakın seviyede pus oluşuyor. Yüksek basınç alanlarında bir de hava hareket edemediği için, yükselemediği için atmosfere saldığımız kirleticiler yükselemezler" dedi. 

Öte yandan İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) kültür politikaları çalışmaları kapsamında insanlığın en acil meselelerinden, ekolojik krizi odağına aldı. Ekolojik Dönüşüm için Kültür ve Sanat başlıklı rapor, Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hande Paker tarafından kaleme alındı. Kültür-sanat aktörlerinin ekolojik dönüşümde oynayabileceği etkin rolü vurgulamayı amaçlayan raporda, Hollanda ve İngiltere’den kurumlarla yürütülen saha araştırmasından ilham verici örneklere de yer veriliyor. Rapora IKSV’nin web sitesinden erişilebilir.