Bilim insanları, iklim değişikliği nedeniyle tarihi eserlerin zarar gördüğünü söyledi.
İklim değişikliğine bağlı küresel sıcaklık artışları ve fosil yakıtlara bağlı hava kirliliğinin tarihi eserlere zarar verdiğini söyleyen bilim insanları, kültür varlıklarını korumak için dış etkenlerle bağlantılarını kesmenin faydalı olabileceğini söyledi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Dr. Michael Deniz Yılmaz, arkeolojik açıdan hava kirliliği ve iklim değişikliğinin etkilerini değerlendirdi. İklim değişikliğinin ve artan hava kirliliğinin çevresel boyutlarının yanı sıra, tarihi eserlere de zarar verdiğine işaret eden Yılmaz, havadaki nem oranı ve yağış miktarına bağlı olarak suda çözünebilecek materyallerden üretilmiş olan kültür varlıklarının zamanla eriyerek yok olduğunu, ayrıca tarihi eser yapıtlarının zamanla asit yağmurları ile çözünerek suya karıştığını belirtti. Mevsimsel sıcaklık farklarına bağlı olarak fiziksel ufalanma ve kırılmalar sonucunda kayaçların, toprak halini aldığını aktaran Yılmaz, “Bu durum doğadaki toprak ve kumların oluşumunu sağlamasının yanı sıra, kültür varlıklarının da yapı taşlarının erozyonuna neden olan bir süreç. Aynı zamanda kurak iklime sahip olan coğrafyadaki gece-gündüz ile yaz-kış arasındaki sıcaklık farkları eserlerde de çatlama meydana getiriyor,” ifadelerini kullandı.
Avustralya'daki şiddetli yağışlar
Avustralya'da etkili olan şiddetli yağışlar nedeniyle Queensland eyaletinde sel etkili oldu. Yetkililer, şiddetli yağışların eyaletin başkenti Brisbane'in kuzeyinde bulunan ve yaklaşık 170 bin kişinin yaşadığı turizm merkezi Cairns kentinde sel baskınlarına neden olduğunu söyledi. Yaklaşan gelgit ve devam eden yağışlarla birlikte bölgedeki bütün mülklerin sel baskınları yaşayabileceği belirtilirken, Queensland İtfaiye ve Acil Durum Hizmetleri (QFES) tarafından yapılan açıklamada, bölge sakinlerine daha yüksek yerlere taşınmaları tavsiye edildi. Cairns Yerel Afet Yönetimi tarafından yapılan açıklamaya göre, bölgede on binlerce kişi şiddetli yağışlar nedeniyle elektriksiz kaldı. Çok sayıda ev, araç ve köprünün de sular altında kaldığı kaydedilerek, ‘Bölgede elektrik, su, kanalizasyon ve telefon hizmetleri kesilebilir’ uyarısı yapıldı. İklim değişikliği aman vermiyor.
Akbelen’de dinamit patlatmaları sürüyor
İkizköy’de zeytin hasadı devam ederken, Akbelen’de dinamit patlatmaları ve maden çalışmaları sürüyor. Can güvenliklerinden endişe ettiklerini belirten İkizköy Çevre Komitesi üyesi Nejla Işık, “İlla birimizin ölmesini mi bekliyorsunuz?” diye sordu. Zeytin hasadının yapıldığı İkizköy’de patlama sesleri altında zeytinlerini toplamaya çalışan köylüler, evlerinin 100 metre dibindeki dinamitli kömür ocağı çalışmaları yüzünden tedirgin. Akbelen Ormanı’nda yok edilen ağaçların yerinde artık şirketlerin iş makineleri dinamitle patlatılan alanlarda kömür ocağı açmak için gece gündüz çalışıyor. İkizköyülüler, son günlerde artan patlamalardan dolayı evlerinde çatlaklar olduğunu ve can güvenliği endişesi yaşadıklarını belirttiler. Patlamalara yakından şahitlik eden İkizköy Çevre Komitesi üyesi Nejla Işık, Zeytin Kanunu uygulansın diye ellerinden geleni yaptıklarını belirtirken, “Bırakın Zeytin Kanunu’nu görmeyi, burada yaptıkları zulüm dünyaya köprü oldu. Bizim derdimiz insanca yaşamak. Tepemizde öyle şiddetli dinamitler patlatıldı ki, jandarmayı aradım. ‘Ben oradaydım’ diyor jandarma. ‘Bütün insani duygularınla söyle bu dinamitlerin içerisinde biz nasıl yaşayalım?’ dedim kendisine,” açıklamasında bulundu. “Bu köylüler nasıl yaşasın, nasıl hayata tutunsun?” diye soran Işık, herkesin paranın esiri olduğuna vurgu yaptı. Çektikleri eziyetten ve çevreye verilen zarardan duyduğu rahatsızlığı dile getiren Işık, “Yerin dibine batsın bu enerji, yerin dibine batsın bu kömür!” diyerek isyan etti. Evlerinde patlatmalar sonrası meydana gelen çatlakları gösteren Işık, savcılığın çatlamalarla ilgili ‘kovuşturmaya gerek yok’ kararı verdiğini söyledi. Bölgenin maden sahası ilan edildiğini ama köylülerin burada yaşamaya devam ettiğini sözlerine ekleyen Işık, patlatmaların köylülerin bölgeyi terk etmeleri için kasıtlı olarak yapıldığını belirtti ve ekledi, “Gitmeyeceğiz buradan, bırakmayacağız burayı. Bu evin altında can da versek, bu dinamitlerden kalp krizi de geçirsek terk etmeyeceğiz evlerimizi,” dedi.
Bazı şehirlerdeki bazı alanlar orman sınırları dışına çıkarılıyor
Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile Antalya, Balıkesir, İstanbul, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Mersin, Sivas, Trabzon ve Yozgat’taki bazı alanların orman sınırları dışına çıkarılması kararı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararda, bu alanların iki katından az olmamak üzere, devletin hüküm ve tasarrufu altında veya Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (Milli Emlak Genel Müdürlüğü) tarafından Orman Genel Müdürlüğü’ne orman tesis etmek üzere tahsis yapılacağı belirtildi. Karara ilişkin konuşan Karabük Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Coşgun, bir alanın orman eko-sistemi olabilmesi için on binlerce yıl geçmesi gerektiğine dikkat çekti. Aynı zamanda Türkiye Ormancılar Derneği üyesi olan Coşgun, “Çünkü orada binlerce yaşam döngüsü söz konusu. Başka bir yerin ağaçlandırmalarla aynı düzeye gelmesi için on binlerce yıl gerekiyor. Sadece ağaçlandırma çalışmalarıyla da bir sahanın orman eko-sistemine bürünmesini sağlayamayız,” dedi. Orman Yasası’nın, bazı alanların orman sınırları dışına çıkarılmasına izin veren ek 16. maddesine dikkat çeken Coşgun, burada anayasaya aykırılıkla ilgili tartışmalar olduğuna da dikkat çekti.