Japonya'daki bilim insanları yaptıkları araştırmada ilk kez bulutlarda mikroplastik parçalarına rastladı.
BBC’den Kerem Congar’ın haberine göre, Japonya'daki bilim insanları yaptıkları araştırmada ilk kez bulutlarda mikroplastik parçalarına rastladı. Uzmanlara göre bu durum iklim krizini tetikleyen ve küresel ısınmayı artıran etmenlerden biri olabilir. Japon bilim insanları ülkenin en yüksek noktası Fuji Dağı ve Oyama Dağı'nda yaptıkları araştırmalarda, bulutların etrafındaki su tanecikleri içerisinde plastik ve diğer polimer maddeler buldu. Environmental Chemical Letters adlı akademik dergide yayınlanan araştırmaya göre, eldeki bulgular, plastik kirliliğinin dünyadaki çoğu ekosisteme sanılandan çok daha fazla sızdığını gösteriyor. Bugüne kadar dünya genelinde plastik ve mikroplastik kirliliği konusunda yüzlerce bilimsel araştırma yapıldı. Eldeki veriler oldukça korkutucu boyutlarda. Uzmanlar bu çalışmanın sadece olağandışı bir durum olmakla kalmayıp, aynı zamanda da endişe verici olduğunu ifade ediyor. Japonya'daki araştırmada yüksekliği 3 bin 776 metre olan ülkenin doruk noktası Fuji Dağı ve bin 300 metre yükseklikteki Oyama Dağı'nın etrafındaki bulutlardan numuneler toplandı.
“Yeryüzünün ağıtları”
Papa Francesco, iklim kriziyle ilgili bir belge yayınlayarak dünyanın ‘çökmekte olduğunu, kırılma noktasına yaklaştığını’ söyledi; iklim değişikliği inkarcıları ve eyleme geçmeyen politikacıları eleştirdi. Katolik Kilisesi lideri, ‘tüm iyi niyetli insanlara’ hitaben bugün yayınladığı papalık mektubunda, “Ne kadar inkar etmeye, saklamaya, gizlemeye veya görecelileştirmeye çalışılsa da iklim değişikliğinin işaretleri giderek daha belirgin halde ortada,” diye yazdı. Son yıllarda sıklıkla yaşanan anormal sıcaklıklar, kuraklıklar gibi aşırı hava olaylarını, ‘yeryüzünün ağıtları’ diye tanımlayan Papa, “Bizi ağırlayan dünya çökmekte ve belki de bir kırılma noktasına yaklaşıyor,” dedi. Papa, “Ne yazık ki iklim krizi, en düşük maliyetle ve en kısa sürede maksimum karı elde etme derdinde olan büyük ekonomik güçlerin pek ilgisini çeken bir konu değil,” eleştirisinde bulundu. İklim eylemcilerinin ‘radikal’ gruplar olarak tanımlanmasına da karşı çıkan Papa Francesco, “Esasında onlar toplumdaki bir boşluğu dolduruyorlar,” dedi.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 75. yılı
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 75. yılı kutlanırken, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), gençlerin önderlik ettiği ve gençlik odaklı örgüt ve kurumlardan insan haklarının bugünü ve geleceği hakkında görüş talep ediyor. Bu görüşler, Küresel Gençlik İstişaresi’nin sonuçlarıyla birlikte İnsan Hakları 75 Gençlik Bildirgesi'nin geliştirilmesine katkı sağlayacak. Roots & Shoots Türkiye de bu sürece katkı vermek için gençlere görüştü ve taleplerini içeren bir bildiri oluşturdu. Bildiride, “Biz, Roots & Shoots Türkiye yani Kökler ve Filizler Derneği gençleri olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 75. yılını doldurduğu günümüzde başta iklim krizi ve biyolojik çeşitlilik krizi olmak üzere ekolojik krizlerin, eşitsizliklerin, çatışmanın, teknolojik gelişmelerin özellikle savaşlarda, afetlerde ve diğer acil durumlarda kötüye kullanımının, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı popülist ve otoriter yönetim anlayışlarının herkesin eşit olarak doğuştan sahip olduğu insan haklarının hayata geçmesinin önünde engel ve tehdit oluşturduğuna inanıyoruz. Art arda meydana gelen krizler ve çatışmalar, barınma, beslenme, temiz suya erişim, sağlıklı yaşam, eğitim gibi haklara erişimi özellikle çocuklar, kadınlar, engelliler ve yaşlılar olmak üzere dezavantajlı kesimler için zorlaştırmakta ve doğal yaşamı ve ekosistemleri de geri dönülmez bir şekilde tahrip etmekte. Bizler, insan haklarının doğanın bütünlüğünden ayrı tutulamayacağının farkındalığıyla bugünden itibaren doğayı tahrip etmeyen, tüketim değil yaşam kalitesi odaklı, özgürlüklere ve farklılıklara saygı duyan, herkes için eşit, adil ve dayanışmacı bir toplumsallığı gözeten sürdürülebilir bir sistem içinde yaşamayı talep ediyoruz. Bunun gerçekleşmesiyse ancak sorunların semptomlarını değil, kök nedenlerini çözmeye odaklanan, insanlara ve doğaya karşı şiddetsizlik temelli bir anlayışın toplumlar ve yönetimlerce benimsenmesiyle mümkün olacak. İnsan haklarının iyileştirilmesi için yerel ve ulusal yönetimler ile uluslararası kuruluşların karar alırken demokrasi ve katılım ilkelerini her aşamada uygulamaları önemli. İçinde bulunduğumuz sorunların kaynağı olmaktan en uzak aktörler olsak da, kendi yaşamlarımız için çözümde etkin rol almaya kararlıyız,” dendi.
Tarım zehirlerinin kullanımında %40 artış var
Deutsche Welle’den (DW) Pelin Ünker’in haberine göre, Türkiye'de geçen yıl pestisit kullanımı 55 bin tonu aşarken, Avrupa Birliği’nde (AB) Türkiye kaynaklı pestisit bildirimlerinin sayısı 430'a ulaştı. Tarım zehirlerinin kullanımında son 10 yılda %40 artış var. Pestisitlerin kullanım amacı, böcek gibi bitkileri yiyen ya da tarlada yetişen insana faydası olmayan otları önlemek, yok etmek, püskürtmek veya azaltmak. Ancak bu kimyasal maddeler, hedef canlıya seçicilik göstermediği için hedef dışındaki canlılara da zarar verebiliyor. Bu nedenle güvenlik testlerinden geçen pestisitler bile akademik literatürde son derece tartışmalı. Bir pestisit için çeşitli sağlık zararlarına yol açtığına ilişkin kanıtlar biriktikçe kullanımına sınırlama ya da yasaklama getiriliyor. Ancak bir pestisite yasaklama getirilmesi o pestisitin gıda sisteminden çıktığı anlamına gelmiyor. AB mevzuatına göre yasaklanan pestisit türlerinin Türkiye'de kullanımı halen yaygın. 2022’e ait rapora göre, pestisit başta olmak üzere tarım zehiri kalıntılarının bulunmasıyla ilgili olarak en çok bildirim yapılan menşe ülke Türkiye. Buna göre Türkiye kaynaklı ürünler için toplamda 557 bildirim yapıldı. Türkiye'yi 299 bildirimle Hindistan izledi.