BM raporu: Çiftçilere verilen yıllık sübvansiyonların %90'ı zararlı

-
Aa
+
a
a
a

Çiftçilere her yıl verilen küresel sübvansiyonların neredeyse %90’ı “zararlı”.

 Gezegenin Geleceği: 16 Eylül 2021
 

Gezegenin Geleceği: 16 Eylül 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

BM’nin yeni raporuna göre, çiftçilere her yıl verilen 540 milyar dolarlık küresel sübvansiyonların neredeyse %90’ı “zararlı”. Bu tarımsal destek, insanların sağlığına zarar veriyor, iklim krizini körüklüyor, doğayı yok ediyor ve çoğu kadın olan küçük çiftçileri dışlayarak eşitsizliği tetikliyor. Raporda, sığır eti ve süt gibi en büyük seragazı emisyon kaynaklarının sübvansiyonlardan en çok payı aldığı belirtildi. Bunlar genellikle sübvansiyonlara erişmek için en iyi konumda olan büyük sanayileşmiş gruplar tarafından üretiliyor. BM, reform olmadan, sübvansiyon seviyesinin 2030 itibarıyla yılda 1.8 trilyon dolara kadar yükselme yolunda olduğunu ve insan refahına daha fazla zarar vereceğini ve gezegen ölçeğinde krizi kötüleştireceğini açıkladı. Analizde, zengin ülkelerdeki “büyük” et ve süt endüstrisine verilen desteğin azaltılması, düşük gelirli ülkelerde ise kirletici kimyasal gübreler ve böcek ilaçları için sübvansiyonların düşürülmesi gerektiği belirtildi. 23 Eylül’deki BM gıda sistemleri zirvesinden önce yayımlanan raporda, sübvansiyonların faydalı faaliyetlere yeniden verilmesinin “oyun değiştirici” olabileceği ve yoksulluğu sona erdirmeye, açlığı ortadan kaldırmaya, beslenmeyi iyileştirmeye, küresel ısınmayı azaltmaya ve doğayı iyileştirmeye yardımcı olabileceği belirtildi.

 

İngiltere’de gerçekleştirilen yeni bir araştırma, yaşlı nesillerin iklim krizini ve genç nesiller üzerindeki etkisini önemsemediği söyleminin aksine bir sonuç ortaya koydu. Gençlerin bencil yaşlı nesillere karşı mücadele eden eko-savaşçılar olduğu fikri, çevre hareketinin yaygın bir temsili haline geldi. Bu durum, Time dergisinin 2019’da Greta Thunberg’i “nesiller arası savaşta bir lider” olarak yılın kişisi olarak seçmesi de dahil olmak üzere birçok farklı örnekle resmedildi. İngiltere’de gerçekleştirilen ‘‘Who Cares About Climate Change: Attitudes Across The Generations’’ adlı yeni bir araştırma, iklim eylemi konusunda kuşaklar arası bölünmenin bir efsane olduğunu ve iklim eyleminin önemi konusunda kuşaklar arasında neredeyse hiçbir fark olmadığını söylüyor ve bunu başarmak için herkesin eşit derecede büyük fedakarlıklar yapmaya istekli olduğunu gösteriyor. Aslında araştırma, yaşlı insanların, çevreye duyarlı şekillerde hareket etmenin bir fark yaratacağını hissetme olasılığının gençlerden daha muhtemel olduğunu ve son 12 ayda çevresel nedenlerle bir şirketi boykot eden 1960 kuşağının, Z kuşağından iki kat daha fazla olduğunu buldu.

 

Almanya‘da bir grup genç iklim aktivistinin hükümetin iklim konusunda daha sıkı adımlar atması talebiyle başlattığı açlık grevi 17 gündür devam ediyor. Aktivistler, Almanya parlamentosu ile Başbakanlık binası arasındaki yeşil alanda çadır kurmuş durumda. İklim aktivistleri, Başbakan Angela Merkel‘in yerini almak için yarışan Hristiyan Sosyal Birlik Partileri’nin (CDU-CSU) başbakan adayı Armin Laschet, Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı Olaf Scholz kendileriyle konuşana kadar aç kalmaya devam edeceklerini söylüyor. Eylemleri organize eden Lea Bonasera, AA’ya yaptığı açıklamada 16 gün önce 7 kişinin açlık grevine başladığını hatırlatarak, “İklim konusunda hiçbir partinin uygun programı yok. Bu çok kötü bir şey. Biz iklim krizine dikkati çekiyoruz. Bir şeyler yapılmazsa insanlık için çok geç kalınmış olunacak” dedi. Bonasera, başbakan adayları Laschet ve Scholz’un kendilerinin randevu taleplerini görmezden geldiğini ifade ederek sadece Yeşiller Partisi’nin başbakan adayı Annalena Baerbock‘un kendileriyle 45 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptığını belirtti. İklim aktivisti Bonasera, dünyanın iklim konusunda kritik durumda olduğunu ve 2-3 yıl sonra iklim konusunun daha da kritik bir hal alacağını savunarak yeni yasama yılında vatandaşların temsil edildiği halk toplantısı yapılmasını talep ettiklerini dile getirdi.

 

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre,  Kenya’da yaklaşık 2.1 milyon insan, ülkenin yarısını etkileyen kuraklık nedeniyle açlık tehlikesi altında. Ulusal Kuraklık Yönetim Otoritesi (NDMA) tarafından yapılan açıklamada ülkenin kuzey, kuzeydoğu ve kıyı kesimlerindeki 23 ilçede yaşayan insanların, mart ve mayıs aylarındaki yağışların azlığı nedeniyle önümüzdeki altı ay boyunca gıda yardımına “acil ihtiyaç” duyacağı belirtildi. Gıda krizinin Covid-19 pandemisi ve yağış rejimlerinde iklim krizine bağlı düşüş nedeniyle kötüleştiği belirtilen açıklamada önümüzdeki üç ayda da yağışların az olmasının beklendiği ve durumun daha da kötüleşeceği uyarısı yapıldı. The Guardian’ın aktardığına göre geçtiğimiz hafta Başkan Uhuru Kenyatta kuraklığı ulusal bir felaket ilan etmiş, “kapsamlı kuraklık azaltma önlemleri” vadetmişti. Kenya’daki BM Gıda ve Tarım Örgütü, ülkenin temmuz ve kasım ayları arasındaki kuraklığın etkilerini hafifletmek için 9,4 milyar Kenya şiline (62 milyon sterlin) ihtiyacı olduğunu söylüyor. Kenya Kızıl Haç Genel Sekreteri Asha Mohammed, ise kuraklıktan etkilenen ilçelerin çoğunun zaten çöl çekirgesi istilaları, ani seller ve azalan kaynakların yol açtığı aşiret çatışmalarıyla uğraşmak zorunda kaldığını belirtti. Kuraklıktan etkilenenlerin sadece çiftçiler değil, aynı zamanda az bulunan gıda için daha yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalan kentsel alanlardaki insanlar olduğunu belirten Mohammed, “Bu ilçelerde kentsel alanlara ulaşan bazı yiyecekler var ama çok az satın alma gücü var çünkü birçoğu pandemi nedeniyle işini kaybetti” dedi.