Denetimlerde bacalarına filtre takılmadığı ortaya çıkan Manisa'daki Soma Termik Santralı ve Zonguldak'ın Kilimli ilçesindeki Çatalağzı Termik Elektrik Santralı'nda üretim, bacalara filtre takılmaması nedeniyle durduruldu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri, termik santral denetimlerini tamamladı. Santrallere, bacalarına filtre takılması için verilen bir aylık süre, 1 Ocak'ta doldu. Denetimlerde bacalarına filtre takılmadığı ortaya çıkan Manisa'daki Soma Termik Santrali ve Zonguldak'ın Kilimli ilçesindeki Çatalağzı Termik Elektrik Santrali'nde üretim, bacalara filtre takılmaması nedeniyle durduruldu.
Elektrikli araç üretimi yaygınlaşıyor
Büyük ölçüde fosil yakıt kullanımına bağlı karbon emisyonlarının neden olduğu iklim krizi tüm dünyayı tehdit ederken, benzin ve dizelli araçların yerini alması planlanan elektrikli araç üretimi de giderek yaygınlaşmaya başladı. Araba üreticileri 2020’yi elektrikli araçların yılı yapmak için hazırlanıyor. Bir veri şirketine göre, elektrikli araç modellerinin sayısı 2020 yılının sonunda 100’den 175’e çıkacak. 2025’te ise 330’dan fazla olması bekleniyor. Dünyadaki bu değişim Türkiye’de yakından takip ediyor. Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu (TOGG) tarafından yapılacak proje kapsamında 2022 yılında satışa sunulacak elektrikli C-SUV ve C- Sedan modellerinin tanıtımı geçen hafta gerçekleştirildi. Peki, elektrikli araç üretimi Türkiye için ne anlama geliyor? Elektrikli otomobiller gerçekten de doğa dostu bir alternatif mi? Yeşli Gazete’ye konuşan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu, “Hiç kuşkusuz çevre sorunlarının çözülebilmesi için ulaşım probleminin de, yani fosil yakıta dayanan ulaşım yaklaşımının, çözülmesi gerekiyor” dedi. Bunun için öncelik olarak raylı sistemler gibi çevre dostu toplu taşıma araçlarının yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Bozoğlu, “Bireysel bir araç kullanım yöntemi olan otomobilin 21. Yüzyılda olabildiğince terk edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Bozoğlu, elektrikli otomobillerin bu anlamda bir çözüm önerisi olarak uygulanan bir yöntem olarak ortaya çıktığına değindi. Elektrikli araçları çevre dostu diye nitelendirmeden önce araçlarda kullanılan elektriğin nereden elde edildiği en az benzin ve dizel ile çalışan araçlar kadar kritik bir önem taşıyor. Bozoğlu, “Elektrikli araçları kullanabilirsiniz, üretebilirsiniz ama eğer bu elektriğin kaynağı kömürlü termik santraller ve fosil yakıta dayanan santraller ise iklim krizine ve hava kirliliğine karşı bir mücadele yöntemi olmayacak” dedi. Türkiye’nin elektrik arzının yüzde 88’e yakınının fosil yakıta dayandığını söyleyen Bozoğlu “Dolayısıyla enerjimiz sera gazı emisyonu üreten teknolojiler ile sağlanıyor. Öte yandan elektrik üretiminde de hala yeni termik santrallerin planlama aşamasında olduğunu görüyoruz. Ve son günlerde de özelleştirilen termik santrallerin de sürdürülebilir hale gelmesi için mevzuat değişiklikleri yapıldığını görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Elektrikli araçlarla ilgili bir başka sorun ise araçların üretim aşaması. Bireysel araba kullanımının artmasının aynı zamanda madenciliğin artması anlamına geldiğini söyleyen Bozoğlu, üretim sürecinde doğal kaynakların tükendiğini, yoğun su tüketimi yapıldığını belirtti. Türkiye’nin elektrikli araç üretmesi, bu teknolojiye sahip olması kendi markasıyla bunu yapması gibi gelişmeleri oldukça olumlu bulduğunu ancak çevre dostu bir yaklaşım için şu noktalara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi: ‘’Buradaki temel mesele tüketimin azalması. Tüketim azalmadan çevre sorunlarının çözümü maliyetli olacak. Tüketimi olabildiğince azaltan yöntemlerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının önceliklendirilmeli. Türkiye’deki otomobil üretimi bu teknolojinin toplu taşımada da kullanılmasının önünü açmak lazım. Yani otomobil çıkartmak ve bunun lansmanının yapmak önemli ama öte yandan elektrikle çalışan, raylı sistemlerinin, tren sistemlerinin, metro sistemlerinin tanıtılması oldukça olumlu olacak. Dilerim önümüzdeki günlerde bu konuda da adımlar atılır.’’ diye sözlerini bitirdi Baran Bozoğlu.
Ömrünü 2005'te tamamlayan nükleer santral hala aktif
Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın haberine göre, Iğdır’a 16 km mesafedeki Metsamor nükleer güç santralı, ömrünü 2005 yılında tamamlamasına rağmen hâlâ çalışıyor. Ermenistan’da 1977’de kurulan santral Türkiye için de tehlike yaratıyor. Türkiye’nin olası bir tehlikeye karşı önlem alması gerektiği uyarısında bulunan CHP Zonguldak milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, “Milyonlarca insanın hayatını kurtaracak olan iyot tabletlerinin acil olarak tüm Türkiye’de bölgesel merkezler oluşturularak stoklanması, kritik bölgelerdeki vatandaşlarımıza en kısa sürede dağıtılması gerekiyor. Zira iyot tabletleri radyasyon yayılmadan, insan vücudu radyasyona maruz kalmadan 6 saat önce kullanılırsa hayat kurtarabiliyor” dedi. Yavuzyılmaz konuya ilişkin: ‘Sağlık sistemi çöken hastanelerimizde en basit bir antibiyotik, stent, ilaç bile bulunmazken, patlamaya hazır bir saatli bomba olarak çalıştırılan Metsamor nükleer güç santralindeki tehdite karşı halkımıza dağıtılması gereken iyot tabletlerinin Sağlık Bakanlığı’nda stoklanmadığı yönünde iddialar var. Kapımızdaki nükleer tehlikeye karşı, Nükleer Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun resmi internet sitesindeki acil durum yönetmeliğe göre, nükleer ve radyolojik bir felakette kurumların koordinasyonunu Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’nin yapması gerektiği yazıyor. Ancak Başbakanlık diye bir kurum yok.” dedi.
İki kısa ve olumlu haberle programımızı bitirelim Eskişehir’de Güneş Enerjisi Santrallerinin sayısının artacağını ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, proje sayesinde verimsiz topraklardan enerji ürettiklerini ve bu sayede belediye bütçesine katkı sağladıklarını ifade etti.
Ozon Tabakasını İncelten Maddeler ve Florlu Sera Gazlarının İthaline İlişkin Tebliğ - üçüncü mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı. Böylece Ozon tabakasının kurtarılması için gerekli önlemler konusunda yol alındı.